1800’lü yıllarda İrlanda halkının bizzat sahip olması gereken arazilerinin tamamı, ne yazık ki İngiltere’de yaşayan 10 bin kadar İngiliz vatandaşın elinde bulunuyordu. Daha da acı olan şey ise İrlandalı çiftçilerin aslında kendilerine ait olan bu topraklar üzerinde birer kiracı olarak çalışmaları idi. Üstelik İngilizler kiraları yüksek tutuyor ve üretilen mahsulün büyük bir kısmı İngiltere’ye ihraç ediliyordu. Bir sömürge olarak yaşamak zorunda kalan halk ise kendi geçimlerini sağlayabilmek adına zaruri bir şekilde patates yetiştirmekteydi.
1845 yılına gelindiğinde tüm Avrupa’da ve özellikle İrlanda’da baş gösteren bir kıtlık ortaya çıktı. Patates Kıtlığı adı verilen bu açlık döneminde patateslerin, Amerika tarafından sızdırılan "phytophtera infestans" isimli mikroskobik bir mantarla zehirlendiği iddia edildi. İrlandalılar mahsullerinin yüzde 90’ını kaybedince de büyük bir felaketle karşı karşıya kaldılar. Hatta bu felaket çok daha devasa bir boyuta ulaşacak ve halk toprağa ekmesi gereken tohumları yiyerek hayatta kalmaya çalışacaktı. 1847 yılı ise kelimenin tam anlamıyla kıtlığın zirve yaptığı yıl oldu.
Yaşanan pek çok ölümü ve yoksulluğu göz ardı eden İngiltere yönetimi kılını kıpırdatmıyor, ayrıca başka devletlerin vermek istedikleri desteklere bile mani olmaya çalışıyordu. Nitekim Osmanlı Padişahı Abdülmecid, kendisinden herhangi bir talepte bulunulmamasına rağmen şahsi doktoru Joseph’ten öğrendiği bu trajedi karşısında İrlanda halkına 10 bin poundluk bir yardım yapmak isteyecek; ancak İngiltere Kraliçesi Victoria buna müsaade etmeyecekti. Çünkü onca zenginliğe rağmen kendisi sadece 2 bin pound gönderdiği için Osmanlı’nın bunun 5 katını sağlayıp İngiltere’den daha üstün görünmesini kabullenemezdi. Bu nedenle Abdülmecid’e haber yollayarak sadece bin pounda izin verebileceğini söyledi.
Durumu öğrenir öğrenmez alternatif bir plan üreten Sultan; bin poundla birlikte içerisinde erzak, ilaç, tohum ve hayvanlar için kuru ot ile saman bulunan üç yelkenli gemiyi yola çıkardı. İngilizler, bu ekstra teçhizatın kendilerinden gizli gönderilmesi nedeniyle gemileri Dublin limanına yanaştırmadılar. Bu sebeple Osmanlı gemileri 30 mil uzaklıktaki Drogheda limanına demirleyerek yüklerini burada indirdiler. Diplomatik engeller pek çok sorun çıkartsa da sonuç itibariyle erzaklar ve para yardımı başarılı bir şekilde kederli İrlanda halkına ulaştırıldı.
Zorda kalmış insanların yaralarına merhem olmaya çalışan Osmanlı padişahı Abdülmecid’e, önce İngiltere Kraliçesi Victoria; ardından da İrlandalılar tarafından bir teşekkür mektubu gönderildi. İrlandalıların Mösyö Obrien eliyle 1849 yılının Ocak ayında sultana sunduğu mektup günümüzde Topkapı Sarayı’nda yer alıyor. Bu teşekkürnamenin ayrıntılarında ise şöyle deniliyor:
“Aşağıda imzaları bulunan biz İrlanda asilzadeleri ve halkı, Majesteleri (Sultan Abdülmecid) tarafından, acı çeken kederli İrlanda halkına gösterilen cömert hayırseverlik ve alakaya en derin minnetlerimizi hürmetle takdim eder; İrlanda halkının ihtiyaçlarını karşılamak ve acısını dindirmek üzere yapılan bin poundluk bağış için teşekkürlerimizi arz ederiz.”
Bununla da yetinmeyen vefalı İrlandalılar, 1919’da kurulan Drogheda futbol kulübünün armasına ay ve yıldız sembollerini koyarak minnetlerini bir kez daha gösterdiler. 2006 yılında 800. kuruluş yıl dönümünü kutlayan Drogheda belediyesi ise 1847’de yardım getiren Osmanlı denizcilerinin misafir edildiği belediye binasının (günümüzde Westcourt Oteli) duvarına bir teşekkür plaketi asacak ve belediye başkanı Alderman Frank Goddfrey; “Şükran plaketi iki ülke insanlarının dostluk sembolü olacaktır ümidindeyim.” açıklamasını yapacaktı.
İrlanda cumhurbaşkanı Mary McAleese de 2010 yılında Türkiye’ye yaptığı ziyaretinde şu güzel cümleleri kurarak kalbimizi fethetti:
“Önümüzdeki cumartesi günü eğer Drogheda kentini ziyaret edecek olursanız, Türk milli takımının sahada futbol oynadığını düşünebilirsiniz. 1847’de Türk halkının bize nasıl yardım ettiğini çok iyi hatırlıyoruz. Bu nedenle bayrağınızdaki bu güzel yıldız ve hilal bölgenin sembolü oldu. Drogheda futbol takımının formalarının üzerinde de bu güzel Türk sembolleri bulunuyor.”
İrlandalı bir gazeteci böyle bir hadisenin yaşanmadığını ve efsaneden ibaret olduğunu iddia etse de, İrlanda halkı Osmanlı’nın en zor zamanlarında kendilerine verdiği desteği unutmayarak Türkleri kendi vicdanlarında önemli bir yere koymaya devam ediyor. Üstelik Topkapı Sarayı ile Başbakanlık Osmanlı arşivinde yer alan belgeler de olayın gerçekliğini tartışılmaz bir şekilde kanıtlıyor bizlere.
Kaynak:
Ekrem Buğra Ekinci, “Osmanlı Padişahından Kıtlık Çeken İrlanda Halkına”
Mehmet Temel, “Osmanlı Arşiv Belgelerinde İrlanda İhtilali”
Yorum Bırakın