Türkiye’Nin Yetiştirdiği Genç Caz Müzisyeni Hakan Başar İle Röportaj

Türkiye’Nin Yetiştirdiği Genç Caz Müzisyeni Hakan Başar İle Röportaj
  • 4
    0
    0
    1
  • Caz müzikte Türkiye’nin yetiştirdiği eşsiz yeteneklerden biri olan Hakan Başar, 2004 yılı doğumlu. Piyanoyla ilk tanışması 8 yaşında olan sanatçı, ilk konserini 10 yaşında verdi. Daha sonrasında İstanbul Caz Festivali finalistliği gibi birçok başarısının ardından ilk albümü “On Top of The Roof”u 15 yaşında yayımladı. 

    Hakan Başar’la; müzik kariyeri ve Türkiye’de caz sanatçısı olmak gibi konulara değindiğimiz güzel bir röportaj gerçekleştirdik. Keyifli okumalar.

    1. Merhaba, nasılsın Hakan? Bu kadar genç ve yetenekli bir isim ile bir arada olmaktan mutluluk duyuyorum. Biraz bize kendinden bahseder misin, kimdir Hakan Başar? 

    İyiyim, teşekkür ederim. Ben de Wannart'daki bu ilk röportajımdan dolayı heyecanlı ve mutluyum. 

    Kendimden çok kısa bahsetmem gerekirse; caz'da piyanist, Pera Güzel Sanatlar Lisesi'nde 10. sınıf öğrencisi, evde ise Başar Ailesi'nin bir bireyi olarak yaşantıma devam ediyorum.

    2. Müzik ile yolculuğunun çok küçük yaşlarında başladığını biliyorum. Piyano ile 8 yaşında tanışmışsın. Daha sonrasında da 15 yaşında ilk albümünü yayımladın. 16 yaşındasın ama şu ana kadar birçok başarıyı elde etmişsin ve caz müzikte ülkemizi en güzel şekilde temsil etmeye devam ediyorsun. Peki önümüzdeki zaman dilimine yönelik planların neler? Müzik serüveninde bizi neler bekliyor?

    Neredeyse müzikle dünyaya gelmişim diyebilirim. Çünkü 3-4 yaşlarında Billie's Bounce, The End of a Love Affair, At The Mambo Inn, Stella by Starlight vb. caz parçasını bir kere dinleyişte söyleyebiliyormuşum. Tabii ki babamdan dolayı doğal ve zaman içinde de gelişen bir yetenek. Babam F. Hakan Başar, müziği uzun süre önce bırakmış olmasına rağmen en azından iyi bir dinleyici olarak müziğin içinde olmuştur. Dört yaşında ailesi tarafından müziğe başlatılanlar var ancak benim fiziksel ve zihinsel olarak yıpranmamam için biraz daha beklemek uygun görülmüş. Sonrasında ise Hakan, piyano ve caz üçlüsü bir araya geldik. 

    15 yaşında bir caz albümü Türkiye'de bir ilk, dünyada da örnekleri çok az. Ülkemizde fiziki bir caz albümü çıkarmak çok çok zor. Ancak Londra'dan Martin Hummel ve Ubuntu Music'in bana bu desteği vererek 18 Ekim 2019'da On Top of the Roof albümümü çıkarması benim için dünyaya açılan ilk pencere diyebiliriz. Burada öncelikle bizim amaçladığımız başarı, bu zor müziği yani cazı öğrenmem. Kayıtlarda yer alan Ferit Odman, İmer Demirer, Kağan Yıldız, Engin Recepoğulları ve Halil Çağlar Serin gibi değerli müzisyenlerden çok şey öğrendim. Albüm sonrası ise geçen yıl Hakan Başar Trio olarak Ferit Odman ve Halil Çağlar Serin ile London Jazz Festival'de açılış konserinde yer aldık. 2020'ye de çok iyi bir giriş olmasına rağmen maalesef pandemi süreci yurt içi ve yurt dışı konserlerimi etkiledi. Gran Canaria, Madrid ve olası Kanada konserleri gerçekleşemedi. Ancak bu kapalı ve zor süreçte evden pek çıkamadığımdan müziğe daha da çok vakit ayırabildim. Bu arada çok sayıda yazı ve röportajın yanı sıra albüm de hem yurt içi hem yurt dışı pek çok caz radyo programında yer aldı.

    Önümüzdeki zaman dilimine ait planlar ise kısa, orta ve uzun vadeli olarak adlandırılabilir. Öncelikle müzikal ve her anlamda kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Orta vadede salgın sürecinin biterek özellikle yurt dışı konserlerimin başlaması en büyük dileğim. Albüm ve booking çalışmalarımı yapan Ubuntu Management Group'un yanı sıra Ellora Management ve Lunched Management & Booking gerekli çalışmalara başlayacaklar. Uzun vadede ise caz müziği adına dünya platformlarında kalıcı olabilmek en büyük amacım.

    3. Biraz da sen ve caz müzik ile arandaki bağ hakkında konuşmak istiyorum. Neden caz müzik? Nasıl karar verdin, arkadaşlarının ve ailenin şu anki müzik yolculuğun hakkındaki düşünceleri neler?

    Evet, dediğiniz gibi sekiz yaşımda piyanoyla tanıştım. Ben de babam da çok fazla beklemeyi seven insanlar değiliz. Tabii bu acelecilik anlamına gelmiyor. Planlı ve disiplinli bir çalışma ve gelişim hızından bahsediyorum. 9-10 yaşlarında babamın orkestrasında ilk tecrübelerimi edindim ki bu tecrübeler dünyanın en önemli eventlerinde (BBVA, MasterCard, Akbank Sendikasyon İmza Töreni vb.) oldu. Orkestrada commercial müzik yapılıyordu ama benim çalışma tempom arttıkça ve kendimi tanımaya başladıkça caza ilgim arttı ve bu değerli müziğe doğru fazlasıyla yönlendim. Kendi caz repertuvarımı oluşturduktan sonra hazırlık konserleri başladı, sonrasında ise festivaller… 2017 yılında yurt içindeki pek çok konser ve caz festivalinde yer aldım.(bkz.hakanbasar.com) Bu arada babam beni kendi orkestrası için hazırlarken birden bire "Öncelik sırası diye bir şey var." deyip, aktif müzik yaşantısını sonlandırdı ve tamamen bana yardımcı olmak için çalışmalara başladı. Bu çalışmaları saymakla bitiremeyiz. Amerika'da tüm bu işleri profesyonel olarak yapan ayrı ayrı departmanlar var.

    Küçük yaşlardan beri çok tempolu, hareketli, ne zaman ne yapacağı belli olmayan ve çok çabuk sıkılan bir insanım. Şöyle bir olayı anlatayım; 5-6 yaşlarında evde top oynarken şut çekiyorum ve top yaklaşık 6-7 m ilerideki balkon demirine çarpıp aynı istikamette geri geldi ve masadaki salata tabağının tam ortasına düştü. Yani her çeşit inanılmaz olay hep yanı başımdaydı. Türkiye'den bir çocuk (kayıtlar 13-14 yaşında yapıldı) için yabancı bir yapımcının ülkemize kadar gelip albüm anlaşması yapması, yine worldwide management ve booking olayları, Jimmy Haslip ve Will Kennedy ile single bence normalin dışındaki gelişmeler. Caz müziği ile 3-4 yaşlarımda babamın CD'leri ve izlediğim çizgi filmlerde tanıştım. O çizgi filmler bu müziği benim için daha sevimli bir hale getirdi.

     Olaylar aynı zamanda ritmik bir şekilde ifade edilip big band caz versiyonlarıyla akıcılık kazanıyordu. Sanki hayat böyle akacakmış gibi hissettiriyordu. Ben de kendimi bu müzik ve piyanoyla daha özgür hissedip ifade edebiliyorum. Yoğun ve zor olduğu için de daha çok vaktimi ayırmak zorundayım. Caz, dengelerimi sağladığım bir durum. 

    Ailem, özellikle de babam cazı öğrenebilmem için çok zor günler yaşadı ve inanılmaz fedakarlıklar yaptı ama şu an çok memnun. Performans olaylarında her zaman hazır olmam gerektiğini söyler. Arkadaşlarımdan ise bu müzikle ilgilenen hiç yok.

    4. Birçok başarılı isim ile birlikte ortak çalışmaların var. Son teklin “Hub Art”ta da Jimmy Haslip ve Will Kennedy ile birlikte çalıştın. Dünyaca ünlü isimlerle bu yaşında birlikte çalıyor olmak nasıl bir his? Yeni çalışmalarında kimlerle çalışmak isterdin?

    2018 yılını boş geçirmemek için yapılan stüdyo kayıtlarına ilaveten müziğe karşı dikkatimin dağılmaması, moral motivasyon ve beni gündemde tutabilecek değişik formüller de aranıyordu. Bunlardan birinde videosunu izlediğim Pixel adlı parçada defalarca dinlediğim Yellow Jackets'dan Jimmy Haslip (bas) ve Will Kennedy (davul) ile temasa geçildi ve olumlu yanıt alındı. Onların soundunu en iyi hissedebileceğimiz parça ise albümde de yer alan Hub Art'tı.  2019'da biten davul ve bas kayıtlarından sonra Halil İbrahim Işık piyano kaydı, Erim Arkman mix ve masteringi ile parça son haline ulaştı. Sonrasında ise sahnede yine Martin Hummel ve Ubuntu Music vardı. Hub Art Special Edition Single, 16 Ekim 2020'de tüm dünyaya sunuldu. 

    Kendi imkanlarımızla çok çok zor da olsa, işlerin bu noktalara gelmesi gerçekten inanılmaz. Her seferinde bir sonraki aşamaya kendinizi çok iyi hazırlamalısınız. Yeni çalışmalarda sürpriz isimler olabilir ama öncelikle şu hastalığın atlatılması lazım.

    5. Yeni albümünün çalışmalarında kendi bestelerini oluşturmak istediğini okudum. 2019’da ilk albümünü yayımladın ve hali hazırda aslında hep çaldığın, bildiğin, sevdiğin parçaları albümüne ekledin. Peki yeni albümün için heyecanlı mısın? Kendi bestelerini çalıyor, kendi çalışmalarını insanlara ulaştıracak olmak nasıl bir his? Planların neler?

    Bir sonraki albümde biraz daha farklı parçaların olacağı muhtemel çünkü pandemi sürecinde Miles Davis, John Coltrane, Kenny Dorham, Lee Morgan, Wayne Shorter, Freddie Hubbard, Ornette Coleman vb. besteleri üzerinde analizler yaparak farklı düşünüşler kazandığımı söyleyebilirim. George Benson, Pat Martino, Wes Montgomery,Bireli Lagrene vb. caz gitaristlerini de dinledim. Bir yandan da Debussy, Chopin, Bach dinleyip özellikle Debussy çalıştım. Ama yine de fazla acele etmekten yana değilim. Hiç bilinmeyen 8-10 parçayı bir albümde kabul ettirebilmeniz için önce sizin yerleşik bir düzen almanız gerekir. İlk zamanlarınızda çıkardığınız albümlerinizde kendi bestelerinizden bir veya iki tane yer alması fazlasıyla başarıdır bence. Şayet kabul görürse, insanlar sizi takip ederler diye düşünüyorum.

    On Top Of The Roof albümünde sadece 2 parçanın öncesi var. Diğerleri kayıtlar sırasında belli oldu. Çünkü hem benim çalış tarzıma, çıkan sounda ve tüm parçaların albüm içindeki birbiriyle uyumuna bakıldı. Tabii kayıtlarda yer alan müzisyenlerin takviminin dolu olması, kayıtların geniş aralıklarla yapılmasına sebep oldu. Bu da benim için iyi oldu diyebiliriz.

    6. Kimleri örnek alıyorsun? Kimleri dinlemeyi seviyorsun? Caz müzik dışında dinlemeyi sevdiğin başka isimler de elbette vardır. Hangi müzik türünden kimleri dinlemeyi tercih ediyorsun?

    Müziğime yön veren isimleri kısaca şöyle sıralayabiliriz: Michel Petruccianni, Miles Davis, Oscar Peterson, Bill Evans, Wes Montgomery, Wayne Shorter, George Benson...

    Okuldaki arkadaşlarımın da etkisiyle Funk Hard Rock, R&B, Soul dinleyebiliyorum. George Duke, Stevie Wonder, Richard Tee, Nirvana, Metallica, AC/DC dinleyebildiğim isimler.

    7. Piyano başına oturduğun zaman seni zorlayan bir parça oldu mu? Hangi parçayı çaldığın ilk anı unutamıyorsun? Bütün bu süreçte hiç unutamadığın en zorlandığın an neydi?

    Bilgim ve tekniğim ilerlediği müddetçe zorlandığım bir parça olmadı. Çünkü kademeli olarak zorluk derecesi yüksek parçalara çalışıyordum. Örneğin Oscar Peterson'un Cakewalk isimli parçasını ilk çaldığımda 9 veya 10 yaşımdaydım.

    8. Bu söyleyişimizin sonuna gelirken dinleyenler veya seni yeni dinleyecekler için söylemek istediğin bir şey var mı?

    Bugüne kadar, öğlen saatlerinde gerçekleşmesine rağmen London Jazz Festival de dahil tüm konserlere ilgi harikaydı. Şu kapalı ve konserlerden yoksun dönemde dinleyenler için hatırlamak, yeni dinleyecek olanların da imkanlar dahilinde On Top Of The Roof Albüm ve Hub Art Special Edition Single ile buluşması güzel olur diye düşünüyorum.

    9. Son olarak Listenary’nin mottosu “Songs to discover today.” için takipçilerimize başarılı bulduğun 3 albümü önerir misin?

    Sevdiğim 3 albüm:

    Miles Davis / Kind Of Blue

    George Benson / Tenderly

    Michel Petrucciani / Music

     

    Bu röportaj için size ve Wannart Ailesi'ne teşekkür ederim.

     

    Hakan Başar’ın yeni çalışmalarına aşağıdaki sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz.

    Facebook

    Youtube

    Spotify

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.