Advertisement Tracker

Miletliler

Miletliler
  • 4
    0
    0
    0
  • ‘’Felsefe’’ sözcüğünün anlamını yıllarca duyduk ve belleklerimize kazındı: Bilgi ya da bilgelik sevgisi. Yaşamın anlamı, bilgi, din, Tanrı, siyaset, sanat, dil gibi birçok kavram felsefenin konusu olabilir. Felsefenin sınırı yoktur. Şimdi felsefenin doğduğu o döneme doğru yola çıkalım.

    MÖ 600 ve 500’lü yıllarda Antik Yunan’da felsefe köklerinin atıldığını yapılan çalışmalardan saptayabiliriz. Bu dönemde Sokrates öncesi yani Presokratik filozoflar diye adlandırdığımız düşünürler evreni sorgulamaya başladılar. Bu filozoflar bir yerde Yunan tanrılarına atfedilen gücü yıkmış, daha akılcı, sorgulayıcı açıklamalar yapmışlardır.

    Presokratik filozofların yaptıkları felsefe bir doğa felsefesiydi demek doğru olacaktır. Presokratik filozoflar her şeyin nereden geldiğini, ne’den yaratıldığını, doğanın matematiksel olarak nasıl açıklanacağını sorguladılar ve bunun üzerine evrenin temel malzemesini oluşturan arkhe olarak bilinen ilkeler bulmaya çalıştılar.

    Milet Okulu, bu dönemde Miletos kentinde yaşayan üç önemli filozofun oluşturduğu çalışmalara dayanıyor. Miletos, MÖ 6. yüzyılda İyonya’da kurulmuş bir kenttir. Miletli filozoflar bilimsel düşüncenin temelini atmıştır. Tanrıların iradesiyle açıklanan doğaya, evrene akılcı bir taraftan bakarak sistemli çalışmalar ortaya koymuşlardır. Peki kim bu filozoflar?

    Öncelikle hepimizin bildiği duyduğu bir düşünür olan Thales. Milet okulunun ilk filozofu. İkinci olarak Thales’in öğrencisi Anaksimandros ve Milet okulunun son filozofu Anaksimenes. Şimdi bu değerli filozofların hayatlarını ve düşüncelerini daha detaylı inceleyelim.

    Thales, en önemli Presokratik filozoflarından biridir. MÖ 624-546 yılları arasında Miletos kentinde yaşamıştır. Bazı düşünürlere göre felsefe Thales ile başlamıştır. Arkhe’nin yani evrenin ana malzemesinin su olduğunu öne sürmüştür. Doğa filozofu Thales, ‘‘Her şey sudan meydana geldi.’’ cümlesiyle felsefe tarihinde bilimin babası olarak anılmaktadır. Bu sözüyle, ilk kez tanrılardan bağımsız, mitolojik olmayan natüralist bir açıklama yapmıştır. Hatta Thales, dünyanın su üstünde durduğuna inanıyordu. Ne yazık ki hiç yazılı eser bırakmamıştır. Thales’in düşüncelerine öğrencilerinden ve kendisinden sonra gelen etkilediği filozoflardan ulaşıyoruz. Felsefe dışında matematik, astronomi, coğrafya ve fizik gibi bilim dallarıyla da ilgilenmiştir. Astronomi alanında başarılı olduğunu kanıtlayan bir çalışması da vardır. MÖ 585 yılında 28 Mayıs tarihinde gerçekleşen güneş tutulmasını öncesinden hesaplayıp haber vermiştir.

    Anaksimandros’a geçelim. Evrenin babası olarak bilinen filozof Thales’in öğrencisi, dostu ve çağdaşıdır. Evrene çok farklı bir yerden bakmıştır. Kendisinden sonra gelen filozoflara yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Thales’in aksine arkhe’nin aperion olarak bilinen, sınırsız, belirsiz ve tanımlanamaz bir madde olduğunu öne sürmüştür. Evrenin ana malzemesinin, arkhe’nin, sonsuz ve sınırlandırılamaz olduğunu düşünmektedir. Su’yun arkhe olamayacağını savunmuştur çünkü su sınırlı bir maddedir. Anaksimandros’a göre, sınırlı bir madde zıddının da varlığını zorunlu kılar. Başlangıçta var olan bir maddenin sonsuz olması gerekir. Bu nedenle su ilk madde ve evrenin ana malzemesi olamaz. Çalışmalarına ait yazılar bıraktığını ama günümüze ulaşamadığını bildiğimiz ilk filozof Anaksimandros, dünyanın boşlukta olduğu ve döndüğü çıkarımında bulunmuştur. Bu çalışmasını yaparken dünyanın şekli hakkında da bilgi vermiştir ve Antik Yunan’da ilk defa harita çizimi yapmıştır.  Bunun yanında evrenin oluşumu hakkında gözleme ve rasyonel düşünmeye dayalı ilk tasarıyı oluşturmuştur. Canlı hayatının suda başladığını ileri sürmüştür.  

    Anaksimenes, Milet okulunun sonuncu filozofu, evrenin ana öğesinin hava olduğunu öne sürmüştür. Anaksimenes’e göre hava her yerde mevcuttur ve süreçler geçirip başka şeylere dönüşebilme özelliğine sahiptir. Thales gibi o da arkhe’yi bilinir halde olduğunu söylemmiştir. Ruh kavramanı felsefeye sokmuştur. Ruh ve hava kavramları arasında bağ kurmuştur. İnsanların aldıkları hava ile canlı olduğunu ve bu havanın ruhla ilgili olduğunu ileri sürmüştür. ‘‘Tüm canlıların ruhu vardır.’’ diyen Anaksimenes, canlı-cansız ayrımını yapan ilk düşünürdür. Mistik eğilimlerden çıkamadığı için yaptığı çalışmalarda tamamen bilimsellik göremeyiz. İlk madde ve ilk gücün birleşmesiyle üst düzey sentez oluştuğunu, bunun da hava olduğunu savunan Anaksimenes’in düşünceleri Stoa felsefesine kadar uzanmıştır. Dört temel element olan ateş, su, toprak ve hava’yı çalışmalarında ilk kez tam anlamıyla o konu edinmiştir. ‘’ Varlıklardaki nitelik farklılıkları, nicelik farlılıklarının sonucudur.’’ sözü ile Antik Yunan’da süregelen nitelikleri niceliklere indirgeme yönündeki çalışmalara akılcı bir örnek sunmuştur. Kendisinden sonra gelen birçok önemli filozofa çalışmalarında ilham kaynağı olmuştur.  


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.