Sadece sade bir esermiş gibi gözüken Gece Kuşları adlı eser aslında Amerikan sanatının en popüler eserlerinden biri olarak sayılmaktadır. Hopper bu eseriyle bizi 40’ların Amerikasındaki küçük lokantalardan birine ağırlamaktadır. Çizim ustalığı dışında, nedir bu eseri özel kılan?
Dinerlar o dönemde yemek yerken sohbet edip rahatlamak ve şehrin yalnızlığından kurtulmak için kullanılan mekanlardır. Hopper’ın resmettiği mekan ise kendisinin de bir dönem New York Greenwich Village’da iki caddenin kesişiminde yer alan bir dinerdan esinlenilmiştir. Karanlık sokağın aksine florasan ışıkla aydınlatılmış olan bu lokantanın üstünde ünlü sigara markası Phillies’in reklam tabelası görülür. 40’ların başında popüler bir şekilde kullanılmaya başlayan florasan ışık hem lokantayı hem de sokakkları aydınlatacak kadar güçlü bir parlaklığa sahiptir. Lokantadaki insanların giysilerinin inceliğinden ve karşı binadaki tüm pencerelerin açık olmasından havanın sıcak olduğu tahmin edilebilir. Dolayısıyla sıcak bir yaz gecesinin ilerlemiş saatlerinden birinde birkaç “gece kuşunun” bu lokantada bir araya geldiğini düşünebiliriz. Lokantanın bulunduğu sokakların sessiz ve ıssız olmasından eserde oldukça yalın ve dingin bir kompozisyon oluşturulduğunu gözlemleyebiliyoruz. Lokantanın içinde yer alan üç müşteri ve barın ardındaki çalışan ne birbirlerine bakmakta ne de konuşmaktadırlar. Hepsi kendi düşüncelerinde kaybolmuş gibi farklı yerlere bakmaktadırlar. Eserdeki figürler dönemin Hollywood’unda meşhur olan Film Noir (Kara Film) türünün klasik tiplemeleri gibidir. Film Noir; kahramanlarını çürümüş ve itici algılanabilecek bir dünyanın içine yerleştiren Hollywood suç filmlerini tanımlamak için kullanılan bir sinema terimidir. Alman Dışavurumcu sinemasından etkilenen bu tür; az ışıklı, siyah beyaz, dedektif konulu, cinayet ögelerinin öne çıktığı, karanlık sokaklar ve alkolizm gibi temaların işlendiği bir türdür.
Eserde de bu tiplemeye uygun çok fazla figür vardır. Örneğin: barda oturan koyu renk takım elbiseli, Fedora şapkalı adamlar. Bunlar özel dedektifleri andırırlar. Kızıl saçlı, yoğun makyajlı ve krımızı elbiseli kadın ise Film Noir’deki Femme Fatale kadın figürünü çağrıştırır. Film Noir’den tanıdığımız bu tiplemelerin yanı sıra sanatçı aynı zamanda filmin atmosferini de uygun bir şekilde yansıtmıştır: akaplandaki gece karanlığı, geç saatte boş olan dükkanlar, ıssız caddeler… Seyirci bu şekilde bir an için Hopper’ın yönetmeni olduğu noir tipi bir filmi izlemek üzereymiş gibi hisseder. Hopper’ın tarzı bağlamında Gece Kuşları eserinde vurgulanan şey aslında şehir yaşamının boşluğundan kaynaklanan modern insanın yalnızlığıdır. Birbirinden kopuk kişiler, iletişimsizlik, seyirciye arkasını dönen yalnız başına oturan adam ve ıssızlık bu temayı güçlendiren ögelerdir. Hopper’ın takdir edilesi tekniği ile de dingilik ve stabillik hissi vurgulanmıştır. Dikkatli bakıldığında lokantanın giriş kapısı yoktur; üstüne üstlük tezgahın ardında çalışan beyaz giysili adamın üçgen şeklindeki tezgahın içinden çıkabileceği bir ayrıntıyı da göremeyiz. Herkes bulunduğu ortamda sıkışıp kalmıştır. Bu ayrıntılarla belki de sanatçı şehir hayatı içinde yaşadığımız kısıtlanma, sıkışıp kalma ve tuzağa kapılma hissini eserinde yansıtmak istemiştir.
Ek Bilgi: Eserdekilerin Edward Hopper ve Josephine Hopper olduğu da söylenir. Josephine Hopper kız kardeşine yazdığı bir mektupta benzer bir kafede Edward’ın yeni tablosu olan “Gece Kuşları” için modellik yaptığını yazmıştır.
En sevdigim resimdir. Cok guzel bir yazi olmus. Tesekkurler!