"yazarlık Bir Meslektir"

"yazarlık Bir Meslektir"
  • 0
    0
    0
    0
  •  "Gizli Özne", "İyi Aile Yoktur", "Bütün Çocuklar İyidir", "İyi Toplum Yoktur" kitaplarıyla bilinen yazar Nihan Kaya'nın bundan tam on yıl önce, çalıştığı gazetede kendisine ayrılan köşesinde kaleme aldığı bir yazıyı paylaşacağım. Sait Faik'in başından geçen bir olayın da yer aldığı yazıda, yazarlığın/şairliğin gerçek bir meslek olup olmadığına dair  etkin bir fikir yürütülüyor. 

     

    Kültür ve sanatı hayatlarının doğal parçası haline getirmeyi başarmış belki de tek uygarlık olan eski Yunan devletinin literatüründe "kültür" sözcüğü yoktu. Eski Yunanlılar, bizim "kültür" kavramı ile ilişkilendirdiğimiz uğraşların her birini sıradan meslekler olarak görüyorlardı. Onlara göre, nasıl ki yaşamın akışını sağlayan marangozlar, taş işçileri, terziler varsa, aynı şekilde işlerini yapan ve bu şekilde toplum hayatına katkı sağlayan heykeltıraşlar, mimarlar ve şairler vardı.

     

    "Kültür" kelimesinin bugün anladığımız anlamıyla kullanımına dair ilk kayıt 1510 yılına aittir. Fakat 19.yüzyılın başlarında Endüstri Devrimine kadar "kültür", "iş" kavramından ayrı düşünülmemiş, kullanılmamıştır. Bu tarihten sonra sanat, makineleşmenin getirdiği ucuz ve seri üretimle beraber, makine eserleriyle yetinilmeyecek kadar güçlü estetik zevklere sahip olan bir azınlığa ait, lüks bir uğraş olarak görülmeye başlanmıştır.

     

    Yazarlık bir meslektir.

     

    Çoğunluğun bu düşünceme itiraz edeceğini biliyorum, fakat ben şairlik ve yazarlığın zanaat olarak kabul edilmemesinin hatalı bir anlayışın sonucu olduğunu düşünüyorum. Bir iş hem sanat, hem zanaat olabilir; ki, müzisyenlik gibi diğer sanat dalları halihazırda meslek  olarak kabul ediliyor. Birçok kimsenin meselenin ekonomik boyutunu öne süreceğini biliyorum, fakat ben yazarlığın maddi ve pratik boyutundan tamamen bağımsız olarak, algılarımız içinde zanaat addedilmesi taraftarıyım. Yazarlığın zanaat sayılmasının ona hak ettiği değeri vermemek anlamına geldiğini düşünenler, sanatın aynı zamanda zanaat olamayacağı gibi bir görüşün toplum hayatında sanat için nasıl bir yer öngördüğünü tekrar gözden geçirmeliler. Edebiyatın değer görüp görmediği onun zanaat sayılmasını bağlayan bir konu değildir; ancak edebiyat hakikaten değer görüyor olsaydı, bunun bir neticesi olarak yazarlık halk tarafından meslek olarak da algılanıyor olacaktı. Eski Yunan toplumunda olduğu gibi o zaman yazarlık özel bir yaşam biçimi olarak onaylanabilecek, kimileri yerleri süpürürken kimilerinin de şiir yazdığı düşünülecekti. Edebiyatı meslek olarak kabul etmeyen zihniyetimiz, onun meslek olarak sayılmasını pratik olarak engelleyen zihniyetle aynıdır aslında.

     

    Türkiye'de "sanatçı" ifadesi, istikrarlı bir şekilde, yaptıkları iş sanat olmayan kimseler; talk-showcular, şarkıcılar, sunucular, oyuncular için kullanılıyor. 2007 yılında kaybettiğimiz usta oyuncu Savaş Dinçel yerinde bir tespitle, oyuncunun sanatçı olarak adlandırılmasının yanlış olduğunu, Shakespeare'nin sanatçı, fakat Shakespeare'nin piyesinde oynayan oyuncunun onun sanatının yorumcusu olduğunu söylemişti. Sanatçı denilince akla edebiyatçıların gelmiyor olması hakim zihniyetimizin sanata bakışını ve kültür kavramıyla ilişkisini yansıtıyor. Ne iş yaptığı sorulduğunda "Şair/Yazar" cevabını veren birine, odada on kişi varsa altısı "Öyle mi? Ben de şair/yazarım." der. Biri makine mühendisi olduğunu söylediğinde kaç kişi ona "Ben de makine mühendisiyim." diyor? Aşçılara kaç kişi "Ben de yemek pişiririm." demek yerine, "Ben de aşçıyım." diyor? Yazarlığı ve şairliği meslek olarak kabul etmek, onu hobi değil, ciddi bir iş olarak yapanların yaptığı işe saygı duymak için de gereklidir. 

     

    Sait Faik'in mesleği neydi?

    Sait Faik pasaport almak için Emniyet Müdürlüğü'ne başvurduğunda çok sayıda kitabı yayımlanmış, tanınmış bir yazardır. Mesleği sorulduğunda yazar olduğunu söyler fakat yazar olduğunu resmi olarak ispatlayacak türde bir belgeyi makamlara bir türlü sunamaz. Pasaportunun meslek hanesine sonunda, Fransızca "işsiz,güçsüz vb." anlamına gelen "sans profession" yazılır. Yazarlığın salt sanat olduğunu iddia ederek ona özel bir konum atfettiğine inanan zihniyet, Sait Faik'in Avrupa'yı pasaportunda "işsiz" unvanıyla dolaşmayı onaylamaktan başka seçeneği olmadığını aklından çıkarmamalıdır. 

     

    Edebiyatın zanaat olmadığında ısrar edenlere soruyorum: Sait Faik "işsiz" değilse neydi?

     

    Tıpkı on yıl öncesinde ve ondan da önceki zamanlarda olduğu gibi günümüzde de tartışma konusu olan bir noktaya çarpıcı bir şekilde değinmiş Nihan Kaya. Eski Yunanlılar doğru mu yapıyordu? Sanat ile zanaat aynı noktada birleşebilir mi? Sanayi Devriminden itibaren şekillenmeye başlayan yeni anlayış doğru mu? Yazarlık/şairlik sanatçılık anlamı taşır mı? Yazarlık/şairlik salt sanatçılıktan bağımsız bir meslek olarak kabul edilebilir mi? Bu gibi sorulara karşı kendi fikirlerini öne sürmüş ve bizi de düşünmeye mecbur bırakmış. 

     

    Peki bizim bu sorular hakkındaki cevaplarımız nelerdir?

    Sait Faik "işsiz" değilse, neydi?

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.