Romantik Bir Çatışma Hali: Malcolm & Marie

Romantik Bir Çatışma Hali: Malcolm & Marie
  • 6
    0
    0
    0
  •      Filmde, son filminin galasından dönen Malcolm (John David Washington) ile kız arkadaşı Marie'nin (Zendaya) bir gecesine tanık oluyoruz. Tek mekanlı, tek zamanlı, iki karakterli ve bol diyaloglu bu film sizi karakterlerin bastırılmış duygularına ve ilişkiye nasıl yansıdığına dair siyah beyaz bir geceye dahil ediyor. Yer yer politika ve sinema dünyasıyla ilgili mesajlar vermesiyle Malcolm & Marie bazı endişelerin de dile getirildiği romantik bir film olarak bize sunuluyor.

     

     

       Malcolm; genç, entelektüel ve gelecek vaadeden bir yönetmen. Bunun yanı sıra onun narsist ve düşüncesiz tarafını da Marie üzerinden görüyoruz. Marie'nin de söylediği gibi her zaman kendini ön plana atmaya çalışıyor, kendini hep haklı görüyor ve bu yüzden de Marie'yi anlayamıyor. Marie ise Malcolm'ın uzun süredir birlikte olduğu kız arkadaşı ve bir model. Onun için oldukça kırılgan bir kişiliğe sahip denebilir. Geçmişinde yaşadığı sorunlar ve onların sonucundaki travması hem Marie'nin kendisinde hem Malcolm'a olan sözlerinde anlaşılıyor. Tartışmalarda güçlü bir duruşu olsa da ruh halinin durmadan değiştiğini görüyoruz. Bir anda onu çok kızgın ve sert görürken bir anda onu ağlarken buluyoruz. Film, diyaloglarla ve karşılıklı tartışma haliyle bize veriliyor. Başlangıç, galadan döndüklerinde Marie'nin bastırdığı duyguların tetiklenmesiyle oluyor ve belki de ilişkilerinin ilk büyük kavgasına şahit oluyoruz. Birbirlerine söyledikleri şeyler daha önce hiç konuşulmamış gibi bize yansıyor ve bu, birbirlerine açık olmadıklarını göstermesiyle birlikte halının altına süpürülen sorunların sonrasında ne kadar yıkıcı olabildiğini de gösteriyor. İkisinin de haklı ve haksız olduğu tarafları olsa da Malcolm'ın daha kötü taraf olduğu söylenebilir ama filmin bunun cevabını aradığını düşünmüyorum. Yönetmen Sam Levinson bunun üzerinde durmaktansa kendini de dahil edebildiği, kendi düşüncelerini de aktarabildiği romantik bir film ortaya çıkarmak istemiş olabilir. Özellikle Malcolm'ın sinema sektörüyle ilgili konuştuğu veya siyahi bir yönetmen olmasıyla Malcolm'ın üstünde olan yükün vurgulandığı sahnelerde Levinson'ı üçüncü bir kişi olarak düşünebiliriz. 

     

     '' Özgünlük önemli değil, bakış açısı değil. Gerçeği yeniden yaratmak bir şeyi ilginç yapmaz. Önemli olan gerçeği nasıl yorumladığın, gerçeği nasıl aktardığın, gerçek hakkında neler söylediğin... Önemli olan duygularını ve o anları sinemaya özgü bir şekilde aktarmak.''

     

     

      Filmde bir aşk ilişkisindeki hesaplaşma, tartışmalarla ve diyaloglarla verilse de çatışmaların ve zıtlıkların da anlatımda büyük payı olduğunu düşünüyorum. Filmin siyah beyaz olmasıyla başlayan bu zıtlık Malcolm ve Marie'nin karakterlerinde de görülüyor. Malcolm ne kadar heyecanlıysa Marie o kadar sakin. Birbirlerinden nefret etseler de kopamayacak kadar aşıklar da. Onları bir nefret kusarken buluyoruz sonra koltukta sarılırken. Aralarındaki tartışmalarda gidip gelen haklı ve haksız oluş da bu zıtlığı gösteriyor. Filmin kendi temposu bile bir yükseliyor alçalıyor. Kavgalarıyla yükselen tempo, sakinleşmeleriyle birlikte alçalıyor. Bu seyirciyi ve filmi arada bırakma hali bizi yine filmin bir taraf seçmemize değil de vermek istediği başka mesaja yönlendirmek istediğini gösteriyor olabilir.

     

     

      Malcolm & Marie, kavgayla dolu gecenin sabahında son buluyor. Açık sonlu bir bitiriş bizi düşünmeye sevk ediyor. Gece başlayan kargaşa sabah kendini sakinliğe bıraksa da sorunların çözülüp çözülmediğinden emin değiliz. Düşünceleri ve hisleriyle ilgili birbirine yeterince açık olmayan, birbirini anlamayan ama bir o kadar da aşık olan bu iki insanın hesaplaşmalarla dolu ve yorucu saatlerine tanık olduğumuz bu film bu tür bir ilişkiye eleştiri niteliğinde. Film ilerledikçe onlarla birlikte siz de yoruluyorsunuz ve aralarındaki ilişkinin nasıl üst üste darbeler aldığını görüyorsunuz. 

      Şuana kadar yapılan iyi ve kötü eleştirerle film, vasat bir çizgide kalıyor. Bir taraf filmin anlamsızlığını ve amacı olmadığını vurgularken bir taraf belki de filmin atmosferiyle izlemesi keyifli bir film olduğunu belirtiyor. Görüntü yönetmeni Marcell Rév ve yönetmen Sam Levinson oldukça estetik bir iş ortaya koymuş. Müzikle birlikte desteklenen bu atmosfer sizi kendine çekiyor. Filmde yapay duran elementler olduğu da bir gerçek. Özellikle çok iyi kurgulanmış, sıra sıra yapılan diyaloglarda bunu hissediyoruz. Bitmek bilmeyen tartışma hali de sizi bunaltmaya itebiliyor. Levinson, estetik ve romantik bir film yaratmış olabilir ama filmin ''gerçekten'' bir şey verip vermediği tartışılır. Ama filmde de söylendiği gibi; zorunda mı?

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.