"Kendinden ötesini kurmalısın. Fakat önce kendini kurman gerekir, bedenle can dimdik."
Friedrich Nietzsche tarafından yazılan böyle buyurdu zerdüşt kendi döneminde gerekli olan ya da hak etttiği ilgiyi görmese de çağımızın insanlığının birçok sorununu içinde barındırdığı için günümüzde hak ettiği değeri bir nebze de olsa görmüştür. İnsanı ve insan doğasını ele alan eser içerisinde felsefik aforizmalar barındırır, bu anlaşılması güç olan aforizmalar insanın kimi zaman görmezden geldiği ya da tam olarak anlamlandıramadığı gündelik hayatının örneklerinin bir parçasıdır. Friedrich Nietzsche yazdığı bu eşsiz kitabı “yazılmış en derin” eser olarak tanımlamıştır. Herkes ve hiçkimse için bir kitap olarak nitelendirilen eser bazı insanların hayatında bir kitaptan fazlası bazılarının içinse bir kitap özelliğibile taşıyamamış ilk bölümdelerinden itibaren rafa kaldırılmış bir kağıt parçası olarak görülmüştür. Birçok insanın hayatını değitiren bir eser olarak görülse de kimileri için anlamsız kalmıştır. Özümsenmesi ve sindirilmesi zor olan eser kişinin üstinsana ulaşmasında birçok toplumsal olguları, ahlak ve etik kurallarını balyozla dövülmüş gibi ezer ve bir kenara artar.
Kitap 30 yaşında iken yaşadığı yeri terk edip dağın tepesine çıkan orada ruhunu dinlendiren, yalnızlıkla daha da içiçe karşılaşan zerdüştün orada on yıl kadar yaşadıktan sonra bilgeliğini insanlıkla paylaşmak istemesiyle güneşe karşı “Ey büyük yıldız, aydınlatacak bir şeyin olmasa yazgın ne olurdu? On yıl var ki buraya, mağarama çıkıyorsun. Eğer ben kartalım ve yılanım olmasaydık ışığından ve yolunda bezerdin. Fakat biz her sabah seni bekledik. Işığının fazlasının aldık ve bunun için seni kutsadık. Bak; ben, fazla bal toplamış arı gibi uzanacak ellere muhtacım” demesiyle başlar. Onun düşüncesine göre tanrı ölmüştür. Kendi ahlka düşüncesini ve üstinsanı insanlarla paylaşmak ister ve pazara indiğinde kalabalığın ortasında şu cümleyi kurar “ Durun! Size üstinsanı öğreteceğim. İnsan aşılması gereken bir varlıktır…” der. Bu sözler onu gülünç duruma düşürmüştür. Kitapta bir satırda geçen şu cümle aslında Nietzsche’nin insanlarını bu fikirlerine karşı duruşunu göstermektedir: “Gülüyorlar ve anlamıyorlar. Bu kulaklara uygun ağız değilim ben”. Ve hala günümüzde de Friedrich Nietzsche’nin bu sözleri pek de olumlu karşılanmaz ve bir kesim tarafından alay konusu olmaya devam etmektedir.
Friedrich Nietzsche kitabında güç istencinden bahseder ve bu istenç kendine hükmetmeyi, yaratan olmayı ön gören bir söylem olarak düşünülebilir. Birçok özdeyişle anlatmak istediklerini insanlara aşılar Nietzsche. Ona göre kişinin en büyük düşmanı yine kendisidir bu yüzden insan kendini aşmalıdır ve ulaşması gereken hedef olarak üstinsanı (übermensch) işaret eder. Kişi sürekli yol almalıdır ki üstinsana ulaşsın. Kişi kendisinin efendisi olmalıdır ve kendi yasasını kendi koyabilmelidir.
Friedrich Nietzsche inançları bir bakımdan yok sayıp, sert üslubuyla evreni, dinleri, insanları, tanrıyı ve varlığı yargı sandalyesine oturtmuştur. Ona göre hayatın amacı üstinsana ulaşmaktır ancak bu diğer zayıflıkların ve belli tabuların yıkılmasıyla gerçekleşebilir. Nietzsche’ye göre güç her şeyin üstünde görülür ve bu güç zayıf halkaların yıkılmasını ister. Çünkü üstinsana giden yol güçten geçer ve zayıflara burada yer yoktur. Dönemindeki insanlarca çok sert bir şekilde eleştirilen ve anlaşılmakta güç çekilen Friedrich Nietzsche’nin bu eseri gelecek nesiller için bir emsal olmuş ve günümüzde bir hayli popülerlik kazanmıştır. Yazarın kendisinin de belirttiği gibi herkes ve hiçkimse için bir kitap olmuştur. Nietzsche’nin derin duyguları ile ifade ettiği cümleler birçok kişi için boşlukta süzülen bir balon olarak kalmıştır. Ve eser ne kadar çok eleştirilse de günümüz insanlığının birçok sorunlarını ve iç dünyasını yansıtır. Yapılan tüm olumsuz eleşitirilere rağmen yazara böyle eşsiz bir eser bıraktığı için teşekkür ediyor ve herkese keyifli okumalar diliyorum.
"Bir zamanlar kahraman olmayı düşlüyorlardı: şehvet düşkünü oldular şimdi."
Kaynak Kitap: Böyle Buyurdu Zerdüşt (Mola Kitap)
Yorum Bırakın