26 Şubat 2021 tarihinde müzikseverler ile paylaştığı 10 şarkılık albümü Melike Şahin için adeta dönüm noktası olmuştur. Sanatçı ilk albümünü paylaşmanın heyecanını yaşarken çoğu hayranı şarkıları ezberleme yollarında mutluluklarını paylaşmaktadır.
Albümün en dikkat çeken parçalarından biri ise hiç şüphesiz Nasır isimli şarkıdır. Şarkı, söz yazarlığında Mabel Matiz ve Melike Şahin imzasını barındırmakla birlikte bestesinde Mabel Matiz ezgilerini hakim kılmaktadır.
Mabel Matiz'in izlerinin belirgin olduğu şarkı sözlerini bir kez daha ve biraz farklı incelemeye ne dersiniz?
Şarkının giriş ifadeleri ismini de içerisinde barındırmakla birlikte "Söyleyin de nasır tutmuş o kalbi beri gelsin" şeklinde başlamaktadır.
Türk edebiyatına,Türk şiirine ve özellikle de modern Türk şiirine ilgisi olanlarınızın mutlaka aklına Orhan Veli'nin içerisinde 'nasır' kelimesinin geçmiş olduğu Kitâbe-i Seng-i Mezar şiiri gelmiştir diye düşünüyorum. Türkiye coğrafyası içerisinde sanat ve estetiğe dair böylesi halkî ifadelerin Orhan Veli ile birlikte şiirimizde ve daha sonra sanatın pek çok alanında mevcudiyet sağladığını görürüz.
Nasır pek çok insanın iğrendiği, duymak, görmek dahi istemediği bir oluşumken nasıl da sanatta böylesi bir yer edinebildi?
Nasır, cildin olumsuz dış etkenlere karşı bir savunma mekanizması şeklinde oluşurken oldukça ağrılı ve acı verici gelişen, ilerledikçe daha çok acı vermeye başlayan ve tedavisi zorlaşan bir deri rahatsızlığıdır.
Orhan Veli'nin "Hiçbir şeyden çekmedi dünyada/Nasırdan çektiği kadar;/Hatta çirkin yaratıldığından bile/O kadar müteessir değildi;" ifadeleri, şiirinin devamında adı geçen Süleyman Efendi'nin yalnızlığından ve müşkül durumundan bahsetmek için bir giriş oluşturur.
Nasır, ilk kez bizde böylesi satırlarla ifade buldu ve ardından yalnızlığın, ayrılığın, terk edilmişliğin ya da bunun gibi pek çok toplumsal ötekileştirmenin oldukça sancılı ve oldukça acı verici olduğunu göstermek isteyen her sanat eserinde kendisini ifadeye kalkıştı. Mabel ve Melike'nin de burada seslendiği sevdiğinin nasır tutmuş kalbi de sanıyoruz ki öncesinde çok acı çekmiş olmanın getirisi ile kendisini savunmak adına böylesi bir oluşuma neden olmuş; 'nasır tutmuş'. Ancak burada ikili, nasır tutmuş olsa da o kalbin beri gelmesine davette bulunuyor. Vazgeçmiyor, bunun nedeninin de aşktan olduğunu söylüyor.
Gelelim bir diğer imgeye; 'mendil'.
Mendil, Mabel Matiz için de oldukça sık kullanılan bir imgedir. Her ne kadar kültürel ögelere dair yozlaştırıcı olduğu yönünde eleştiriler alan bir sanatçı olsa da Mabel bunun tam aksine pek çok sanatçının gerçekleştiremediği kadar Türk kültürü ve imgelerini eserlerinde mevcut kılmaktadır. 'Mendilimde Kırmızım Var' şarkısında olduğu gibi Melike'nin 'Nasır' şarkısında da mendil imgesine rastlamaktayız.
Mendil, gerek Türk kültürü gerekse dünya kültürleri içerisinde farklı değerler ile kendisini göstermektedir. Çoğunlukla zenginlik ve aşkın simgesi olduğunu bildiğimiz mendili Mabel, aşkın imgesi olarak kullanır. "Mendilimde Kırmızım Var' şarkısında mendilinde bulunan kırmızının aşkı sembolize ettiğini ve aşkının görülmediğini bu yüzden de ağladığını ifade ederken Mabel, Melike'nin bu şarkısında da mendile işlenen ayın tutulduğunu yani gecenin tek ışık kaynağı olan 'ay'ın da görünmez olduğunu, aşığın iyice karanlıklar içinde kaldığını sanatçılar "Ay tutuldu mendilimde dert olunca dokuz" sözleri ile belirtmek isterler.
Gelelim yine bu sözde 'derdin dokuz' olmasına...
Hurûfi meşrep Türk Divân şairi olduğunu bildiğimiz Nesimî'den itibaren sayıların birden ona kadar farklı anlam değerleri bulunmaktadır. Hal böyle olunca her sayının ayrı bir anlam değeri var olur ve bunları şiirine inci gibi işleyen şair, her bir sayı ile ifade etmek istediği duygusuna dair türlü oyunlar kurar. Bu noktada dokuz ve on sayılarının birbiri ile farklı bir ilişkisi bulunur. Sayılar dokuzken on olmak istemezler.
"Derdim ondur, çün dokuz diyemem ağyare men" şeklinde başlayan meşhur şiirinde Nesimî, derdinin on olduğunu ve düşmanına dokuz diyemeyeceğini belirtir. On, sayıların iki haneli duruma geçtiği ilk sayıdır. Bu yüzden arîf ve sûfîler “on” sayısını birliğin bozulmasının başlangıcı olarak kabul ederler ve bu sayıya iyi gözle bakmazlar. Nesimi burada düşmanı ile bir olmamak için dokuz diyemeyeceğini ifade etmek ister.
Dokuz ise; eski kültürde dokuz gök, dokuz felek, dokuz semâ diye adlandırmaları ile mevcuttur. Dokuz gök ya da felek şunlardır: Atlas, sabite, zuhal, müşteri, zühre, güneş, merih, utarit, ay. Eski Türklerde dokuz sayısı kutlu bir sayıdır. "Ay tutuldu mendilimde dert olunca dokuz" ifadeleri ile sanatçılar kutlu sayı olan dokuzun kişide aşkı sembolize ettiğini ve derdin dokuz olmasıyla birlikte mendile işlenen ayın tutulduğunu ve yine bu nedenle karanlıklar (ayrılığın, yalnızlığın bir imgesi olarak karanlıklar içinde) hapsolduklarını söylerler. Mendil, dokuz ve ay imgelerinin tümü ise elbette ki bir matemi, sevgilinin yokluğunu çağrıştırmaktadır ki burada sanatçılarımız parçanın girişinde 'gel' çağrısında bulunmaktadır. Türk şiirinde aşıklar sevgililerinin yokluğunu ayrılık ve ölüm ile nitelendirirler. Nitekim şarkının bir sonraki sözü ise "Bir ağıt yaktım derinden duymuyor ki yavuz" ile tüm bu imgeleri bir sonuca bağlar.
Yine şarkının nakaratında geçen ah, sine, gönül, göğün delinmesi ise bir önceki ifadelerin birbiri ile bağlantısını teşkil eder ve hasretlik, ayrılık, özlem temalarını haykırır.
Intronun ardından sözlere devam edersek eğer;
"Hep mi kadersiz hep mi imkansızlarda garip ömrüm" ifadesi dokuz sayısında olduğu gibi Divân şiirinin modernize bir hali gibidir. Aşık, sevgiliye daima ulaşamaz. Sevgili daima imkansızdır.
"Kaçarken düşmanımdan dost elinde neyi gördüm" sözleri ise Türk edebiyatı ve Türk kültürünün neredeyse her dönemini kapsayan dost-düşman söz öbeğinin imgesidir. Savaşçı ve direnen bir yapıda görülen ve bilinen Türk insanını aslında düşmandan kaçar bir ifade ile resmetmek oldukça güçtür. Ancak sanatçılar buradaki çaresiziği düşmandan kaçarak ifade etmek isterken aynı zamanda dosttan da bir umudu kalmadığını gösterir ve burada tek çarenin sevgili olduğunu anlatmak isterler. Divân kültüründe sevgiliye dair herkes rakip, herkes düşman olarak görülür. Şarkı tamamen sevgiliye çağrının, seslenişin şarkısıdır ve bu noktada olumsuzluk barındıran düşman zaten bir fayda sağlamazken içinde bulunan hale dost dahi el uzatamamaktadır. Aşık çaresizlik içerisindeyken artık içi içine sığmaz ve bu noktada;
"Ben duramam, buralar dar efendi
Fırtınlar boyum aştı da göğü deldi
Ahımı al, sar sinene senin olsun
Bir umudum var, onu da soldurmam be canım
Aman, bezdim aman" şeklinde haykırır.
Keyifli dinlemeler!
Yorum Bırakın