Platon'un ünlü eseri Şölen'de bir kutlama esnasında görürüz Aristophanes'in aşk yorumunu...
Devlet adlı eserinde şairlerin Devlet'in içerisinde yeri olmadığını onların insanları kötüye sevk ettiğinden ve insanları kandırdıklarından bahseden Platon'un burada Aristophanes'in yorumlarını yansıtması oldukça önemlidir. Bu önemin bir başka değeri ise; Aristophanes'in gerçekleştirmiş olduğu aşk tanımıyla insanlığın tamamlanmış hissini yaşamasıdır.
Hadi hep birlikte ifadelere göz atalım;
Aristophanes bize mit halinde bir söylem sunar ve bu söylemi içerisinde aşkı tanımlamaya kalkışır.
Anlatısı içerisinde Aristophanes, insanların hiç de şimdi olduğu ya da göründüğü gibi değil tam aksine bambaşka görsel ve boyutlarda olduğundan söz eder. Her erkek ve her kadının iki taraflı olduğundan ve bu iki ayrı taraflılığın da kusursuz bir birliktelik içinde olduğunu belirtir. Tasvirlerine devam ederken bu bahsini ettiği insanlara dair detayları; “İlk insanlar olarak ifade edebileceğim her insanın iki kolu iki bacağı, tek bir yüzleri ve tek bir cinsel organları yoktu. Her uzuvları ve her organları ikişer taneydi. Yani bir insanın dört kolu, dört bacağı, iki yüzü/kafası ve iki adet cinsel organı mevcuttu.” şeklinde anlatmaktadır.
Bu insanlardan kimisinin iki erkek cinsel organı, kimisinin iki kadın cinsel organı ve kimisinin ise hem kadın hem de erkek cinsel organının var olduğunu anlatmaya devam eden Aristophanes, sonraki nesillerin en çok hem erkek hem de kadın cinsel organına sahip olan bu üçüncü tür insanları garip bulduklarını da belirtir. Ardından çok geçmeden bu iki beyne ve iki aynı vücuda sahip oldukça güçlü insanların tanrılara başkaldırdıkları görülür. İnsanların gerçekleştirdikleri bu eylemler affedilir değildir ancak tanrılar -özellikle de Zeus- onların kendilerine tapınmalarından yoksun kalmamak için onları kaybetmemek niyetindedirler. Ardından Zeus diğer tanrılara da sunmuş olduğu beyanı üzerine bu ikişer organlara ve uzuvlara sahip ancak tek vücutlu olan güçlü insanları ceza mahiyetinde ikiye bölmenin ve böylelikle hem güçlerinin azalacağı hem de tapınılma kudretlerinin artacağına dair sunduğu teklifi gerçekleştirilir.
Zeus söylediğini yapar ve insanları yukarıdan aşağıya ortadan ikiye böler ve böylelikle her insan bedeninden iki insan daha meydana gelmiş olur.
Aristophanes, insan vücudunda iki kol, iki bacak, bir kafa/yüz ve bir cinsel organın mevcut açıklamasını gerçekleştirmesinin ardından “Problem şu ki hepimiz tam anlamıyla yarımızdan mahrum kaldık: Hepimiz ikiye bölündük, kendimizden ayrıldık, Platon’un dediği gibi “bu bölünmeyle ikileştik” ve bu ikileşmeyle sakat kaldık! Elveda kaybolan birlik! Elveda güzel bütünlük!
Aristophanes aşk söyleminde “iki varlığı tek bir varlık haline getiriyor, kısacası insanın yaradılışındaki eksikliği tamamlama yoluna koyuluyor.” Bu noktada ise insanın aslında bir bütün olduğunu ve sevgi denilen şeyin aslında birer öze dönme eylemi olduğunu, arzulananın yaradılıştaki bütünlük olduğunu ifade etmek istemektedir. “İtiraf etmem gerekiyor ki artık bir insan yarısıyım, eksik, tamamlanmamış, sakat, hayalet bir organ gibi benden alınan, eksikliğini duyduğum ve yakamı bırakmayan, arayıp durduğum bu yarımın hep acısını duymaya mahkûm bir insanım. Bir an gelip de onu bulduğumda ne büyük sevinç ne büyük mutluluk yaşıyorum! Bu sevinç, bu mutluluk, bu coşku, bu kavuşulan tamlık buna sevgi (eros) deniyor.
Şimdi hem kendi hem de şahidi olduğumuz kültürleri göz önüne getirelim: bir elmanın yarısı, partnerimizle ikimizin bir fidanın güller açan dalı olmamız, kutsal metinlerdeki kaburgadan yaratılma (Bir bütünün içerisinden ayrılıp oluşma eylemi(!)), bir dalda iki kiraz gibi çeşitli söylemler hep tekin içerisinde çift olmayı ya da birden iki olmayı işaret etmektedir.
Nitekim insanlar yoğun duygular beslediği ‘hayatlarının aşkı’ olarak ifade ettikleri bireyler için yine ‘ruh ikizim’, ‘diğer yarım’ vs. tabir ve ifadeleri kullanmaktadır ki bu da yine Aristophanes’in aşk tanımını insanlar için ‘olabilir’ kılmaktadır.
Aristophanes’in söyleminin modernize edilmiş hali ile ilerleyen yüzyıllarda Freud’un karşımızdaki partnerimizde kendimizde eksik olanı arar/tamamlamaya kalkışırız ifadeleri ile yeniden karşılaşmaktayken; yine yüzyıllar içerisinde gelişmekte olan yeni cinsiyet çeşitliliklerinde meydana gelen oluşumların ifadesine de belirli bir temel oluşturmaktadır.
Kaynak:
André Comte Sponville, 'Cinsellik, Aşk ve Ölüm', İletişim Yayınları, 2013, İstanbul.
Mutlaka okumalıyım bu bitabı kaynakça için teşekkürler