Akademi Ödülleri’nde aldığı 4 Oscar ile dikkatleri üzerine çeken Parazit, daha önce Cannes ve diğer festivallerde kazandığı başarılar ile sinema dünyasına damgasını vurarak, sinefillerin ilgisini çekmişti. Aldığı Oscarlar ile tüm dünyada kendinden söz ettirmeyi başaran film bir ‘’Yeraltında Yaşayanların Hikayesi’’ dir. Filmi izlemeyenlere not: Parazit film incelemesi, bol bol spoiler içerecektir. Eğer izlemediyseniz, okumanızı tavsiye etmiyorum. Şimdiden iyi okumalar.
Güney Koreli usta yönetmen Bong Joon-Ho‘nun imzasını taşıyan bu yapım, esasen normal bir yaşantıyı bize yansıtmasıyla ses getirmiş, Bong Joon-Ho sinematografisiyle birleşmiş. Bu hikaye, her ne kadar bilindik de olsa, bizi bir akışa sürüklüyor, yaşanacakları merak ettiriyor, olaylara her karakterin bakış açısından bakmamızı sağlıyor ve yaklaşık 2 saat boyunca soluksuz bir şekilde ekrana kitlenmemize sebep oluyor.
Parazit; bir apartmanın bodrumda, zor şartlar içinde yaşayan ailenin, şans getirmesi için hediye edilen ‘’Taş’’ ile hayatlarının değişmesini anlatmaktadır. Ailenin yaşadıkları durumdan kendilerini kurtarabilmek amacıyla sırasıyla, bir eve çalışan olarak girmelerini ve yaşanan kaosu konu eder.
Asya Sineması’ndaki epik filmlerin dokunuşunu barından bu film; cinayet, sınıf ayrımı, burjuva, aile ilişkilerini ve ‘’Gizli Kahraman’’ ögelerini de içerdiğini görmekteyiz. Gizli Kahraman için işçi sınıfı sayılabilecek bir ailenin, ekonomik farklılıklarla çalışmasını örnek olarak verebiliriz. Birbirine bağlı olan fakir bir aile, birbirini seven ama burjuvanın önemini bilen bir ailenin trajedisinde komedi barındıran bu film, içerdiği konular açısından büyük ses getirmiştir. Burjuva sınıfı ailede Amerikan güzellemesi çok sayıda kullanmıştır. Parazit’teki ailenin Batılılaşmaya çalışması, aslında gerçek hayatlarındaki ‘’parazitlik’’ halini gözler önüne sermektedir.
Amerika ve Güney Kore arasındaki ‘’Parazitvari’’ duruma da gönderme yaparak, bu durumun gerçekte bir sorun olduğunu günümüze taşır yönetmen. Yaşanan olaylardaki, camdaki adamı ilk başta kovamamak, sonrasında Ki-Woo’nun konumuyla gelen özgüvenle bunu başarması, filmin en dikkat çekici sahnelerindendir. Bu sahne, paranın ve statünün önemini vurgulamaktadır. Filmde durumlar üzerine metaforlar kullanarak alt metinler eklenmiştir. Kim Ki-Taek’in yerde süründüğü sahnede, ayaklarının altının kirli olması, geldiği yerin neresi olduğunu, her şekilde ve durumda onunla var olacağını bize göstermektedir.
Filmin gidişatındaki olaylar ne olursa olsun asla kurtulamadığımız olgu, bodrumda yaşayan insan olgusudur. Sınıfsal farklılık, yaşam kalitesi hakkında sürekli olarak bodrumu ve yaşananları görmekteyiz. Aslında kendi hayatlarının nasıl olduğu bilincinden uzaklaşamayan bir aileye tanıklık etmekteyiz. Filmde, en büyük etkiyi toplayan kısım, ailenin sehpanın altında saklandığı ve zengin aile üyelerinin beraber olmaya çalışmasını gördüğümüz kısımdır. Alt, üst ayrımını kolaylıkla fark edebileceğimiz bu sahnelemeyle ‘’ucuz külot’’ üzerinden dönen konuşmalar, bize burjuva sınıfı ve alt sınıf çatışmasını göstermektedir. Film boyunca en çok tanık olduğumuz ‘’koku’’ üzerinden dönen konuşmaların olduğu olaylardır. Kim Ki-Taek’in ve ailesinin üzerine sinmiş ‘’rutubet kokusu’’ onların her an karşılarına çıkmaktadır. Olayların gidişatının en çok gelişmeye başladığı olaylardır bunlar.
Filmdeki bir de diğer metefor da ‘’Taş’’tır. Taş burada, vicdanı karşılar. Armağan edildiği andan itibaren kaybedilmek istemediği taş, ölmek üzere olan Ki-Woo’nun vicdanıdır. Taşın kendisini hiçbir şekilde bırakmadığını söyleyen Ki-Woo’nun taşı yerine yerleştirir gibi suya yerleştirmesi, olayların gidişatının değiştiğini ve o yükten kurtulduğunu bize gösterir.
Bunlar yaşanmadan önce, filmin gidişatını değiştiren asıl olay ‘’Koku’’dur. Filmin çeşitli zamanlarında olan bu koku konusu, çeşitli sorularla gündeme gelmektedir. Bunlar genellikle Kim Ki-Taek’le yaşanan olaylardır. ‘’Ellerini yıkadın mı?’’ tarzında sorulara maruz kalma, arabanın tuhaf bir kokusu olduğundan bahsedilme gibi olayların yaşanması, Kim Ki-Taek’te bir patlama yaşatmamasına karşın, kriz geçiren oğlunu kurtarmaya çalışan bir babanın o anda bile kokudan tiksinmesi, Kim Ki-Taek’te sınırları zorlayarak, her şeyi sineye çeken o adamı delirtmeyi başarır. Aslında filmin en büyük olayı, başından beri kendi içlerinde sorulan ‘’İyi oldukları için mi zenginler, yoksa zengin oldukları için mi iyiler?” sorusuna cevabı tokat gibi verilmekte olan cinayet sahnesidir.
Cinayeti cinnet olarak söylersek yanlış olmazdı herhalde.
Yorum Bırakın