Se7En (1995) Film Analizi

Se7En (1995) Film Analizi
  • 5
    0
    0
    0
  • David Fincher’ın 1995 yapımı Puzzle’ı olan Se7en filmi gerçekten izleyiciyi son ana kadar bir dedektiflik oyununa sürüklüyor. Biraz filmdeki kullanılan ögelerden, olaylardan, karakterlerden, sondan ve sinematografiden bahsedelim.

    Yedi ölümcül günah üzerine işlenen bir film olarak Se7en bize Katolik zeki, zengin biraz da deli olan bu adamın kendi inancına, okuduklarına göre cezalandırma sistemi yapmasını anlatıyor. Ve bu adamı yakalamaya çalışan iki karakter olarak dedektiflerimiz Mills (Brad Pitt) ve Somerset’i (Morgan Freeman) görmekteyiz. 

    Yedi ölümcül günahı sıralayalım; Oburluk, Açgözlülük, Tembellik, Haset, Gazap, Kibir ve Şehvet’tir.

    Somerset emekli olmaya yakın olan bir dedektiftir. Emekliliğine yedi gün vardır. Bu sırada bir cinayet ihbarı gelir. Olay yerine gittikten sonra, Mills yanına gelerek partner olduklarından bahseder. Somerset hikaye boyunca Mills’i uzak tutmaya çalışır ama başarılı olamaz çünkü Mills katili yakalamayı herkesten çok istemektedir. İlk karşılaştıkları cinayet; Şişman bir adamın, elleri, kolları bağlı olarak yemek masasında kafası spagetti dolu olan bir tabağa gömülmüş şekilde ölmesidir. Somerset inceleme sonucunda bunun ‘’daha başlangıç’’ olduğunu anlar. Duvar da yazan ‘’Oburluk’’ kelimesiyle beraber bir alıntı bulmuştur.

    Alıntı şöyledir. ‘’ Cehennemden aydınlığa giden yol uzun ve zorludur.’’ Bu Kayıp Cennet kitabından alıntıdır. Bu destan insanın cennete girme savaşını ve kovulmasını anlatan bir destandır. Hiçbir parmak izi ve sonuç çıkmamışken bir cinayet haberi daha gelir. Ünlü savunma avukatı öldürülmüştür. Kanıyla yere ‘’Açgözlülük’’ yazılmıştır. Bu avukat; pedofili ve tecavüz suçlularını kurtarmakla ünlenmiş bir avukattır. Ve karnından alınan yarım kilo et bir teraziye konmuştur. Bir not vardır bu notta ‘’Yarım kilo et, ne fazla ne daha az. Kıkırdak, kemik olmayacak. Sadece et.’’ Yazmaktadır. Bu alıntı Venedik Taciri’nden dir. Venedik Taciri William Shakespeare’nin yazdığı bir tiyatro oyunudur. Oyuna göre; Bütün gemileri açık denizlerde dolaşan ve nakit sıkıntısında olan Antonio, Venedik'teki itibarını kullanarak, arkadaşı Bassanio'yu sevgilisi Portia'ya gönderebilmek için bir vakitler hakaretler yağdırdığı Yahudi tefeci Shylock'tan üç bin düka borç alır. Shylock ise Antonio'nun borcu ödeyememesi halinde, vücudunun neresinden isterse oradan, bir pound  eti keseceğini senedin sonuna şart olarak ekletir. Duruşma sırasında Shylock, dramatik yapının "sevilmeyen adam" rolünü zedeleyici sözler sarf eder fakat haklı olduğunu elbette ispatlayamaz. Shylock'un açgözlülükle bıçağını bilediği gerilimli bir duruşmadan sonra Antonio kendisini savunan genç bir avukatın zekâsı sayesinde kurtulur. Avukat ise, kılık değiştirerek mahkemeye katılan Bassanio'nun sevgilisi ve miras sahibi bir genç kız olan Portia'dır. Senette sadece et yazıldığını, kan yazılmadığını savunur. O halde Shylock, tek damla kan akıtmadan senede göre hakkı sayılan eti almalıdır. Eğer kan akarsa, bir Hristiyan'ın kanını akıttığı için Shylock'un tüm mal ve mülkü müsadere edilecektir, kanun böyledir.

    Sonuç olarak Shylock, senede dayanan hakkından vazgeçer. Fakat bu sefer de bir Hristiyan'ın canına dolaylı yoldan kastetmekten mallarına el konur, hayatı ise Antonio'nun merhametine bırakılır. Antonio ise Shylock'u Hristiyan olması şartıyla bağışlar. 

    Bu cinayetler aslında bir Vaaz Cinayetleri’dir. Bu Vaaz’ı veren suçlumuz karar ve güce sahip olduğu için o aynı sonu istemiş ve kesinlikle cezalandırmayı tercih etmiştir.

    Avukatın eşine gidilmesi sonucunda bir tablonun ters olduğunu öğrenen dedektifler cinayet alanına giderler ve Avukat’ın odasında yapılan çalışmalar sonucunda bir parmak izi bulunmuştur, özel ışıkta baktıktan sonra ‘’Help Me’’ (Yardım Et) yazısının duvara yazıldığı bulunmuştur. İncelemeler sonucunda bir isim çıkmış ama bu isim suçlu değil, sıradaki kurbanın ta kendisidir.

    Sonrasında karşımıza çıkan cinayet Tembelliktir. Bunu uyguladığı bir tecavüzcüdür. Ve bu cezalandırma sistemini bir yıl boyunca yapmıştır. Ne de olsa ‘’Cehennemden aydınlığa giden yol uzun ve zorludur.’’ Bir yıl boyunca işkenceye uğrayan adam, yatağa bağlı halde ve bir deri bir kemik diyebileceğimiz şekilde bulunmuştur, yaşamasına rağmen beyni peltekleşmiş ve dili yemiş olarak bulunmuştur. Sonrasında ölmüş olabileceğini tahmin edebiliriz. Görsel yada işitsel yolla dile getirilmese bile.

    Somerset ve Mills araştırmalarına devam ederken, Somerset FBI’dan bir polisle anlaşır ve FBI’ın sisteminde olan, yasak olan kitapları araştırmasını ister. FBI geri döndüğünde bir listeyle döner. Bu listede alınan kitaplar arasında; Saint Thomas Aquinas olması dedektifleri katile götürecektir. Saint Thomas Aquinas’ın düşüncesi; Aziz Thomas'a göre Tanrı tektir. Bu Tanrı salt ruhtur ve yetkindir. Tanrı'dan sonra melekler vardır, meleklerin de bedensel varlıkları yoktur, onlar da bedensiz ruhlardır. Varlıklar hiyerarşisinde meleklerden sonra insanlar gelir.

    İnsan Tanrı'ya ulaşma yolunda ilerledikçe mutlu olur. Bu nedenle mutluluk servette, şöhrette, tensel isteklerde değildir aynı zamanda ahlaklı, erdemli davranışlarda da değildir. Sonsuz mutluluğa ulaşmak ancak Tanrı'nın lütfu ile olanaklıdır. Zira insanın yazgısı, Adem'in işlediği günahtan dolayı, sonsuz ceza çekmektir. Bunun üzerine ‘’John Doe’’ nun dairesine ulaşırlar.

    John Doe, kimliği bilinmeyen erkek ölüler için kullanılan bir isimdir. Dairesine gittiklerinde John’un kurşunlarına maruz kalan dedektiflerle John arasında bir kovalamaca başlar. Bu kovalamacanın sonunda Mills’i öldürebilecekken John öldürmez ve gider. Evde incelemeler başlar ve önceki işlediği cinayetlerle ilgili ‘’anılarını’’ bulurlar ve dördüncü bir cinayette vardır. Buradaki anı ‘’Deli Billy’nin Deri Dükkanı’dır. Ve bir fotoğraf vardır.  Somerset John’un yazdığı defterlere ulaşır ve bir alıntı yapar;

    ‘’Ne saçma kuklalarız bizler, ne iğrenç bir sahne de dans ediyoruz. Ne kadar eğleniyoruz, dans edip, sevişirken. Bu dünya da hiçbir tasamız yok. Bir iç olduğumuzu bilmiyoruz. Biz Biz böyle olmak için yaratılmadık.  Bugün metroda adamın biri yanıma geldi. Sohbet etmek istedi. Oradan buradan konuşuyordu. Yalnız bir adam, havadan sudan söz ediyordu. Şirin davranmaya çalıştım. Ama bayağılığı başımı ağrıtmaya başladı. Neredeyse farkına bile varmadan üstüne kustum. Hiç hoşuna gitmedi. Ben ise gülmekten kendimi alamamıştım.’’

    Bu yazı üzerine diyebiliriz ki, John dünyevi yaşamı tek sorunu olarak gören insanları sevmeyen ve sorunlarını onlattıklarında mutlu olmayan biri, buradaki kusma eylemi ise adamın John’a anlattıkları ve mutsuz olanın John olduğunu bize göstermektedir.

    Sonrasında John evindeki sabit hattı arayarak dedektiflerle konuşur. Ve onlara ‘’hayran’’ olduğundan bahseder. Sonrasında telefonu kapatır. Dedektifler dükkana giderler. Bu dükkan cinsel kıyafetler üretmektedir. Adamın istediği ise penisin bulunduğu alana yerleştirilen bir bıçaklı kostümdür. 

    Sonrasında karşımıza çıkan cinayet ise Şehvet’tir. Bir fahişenin, cinsel kıyafetle bir birliktelik sonucu ölmesiyle sonuçlanmıştır. Bunu yaptırdığı adamı yakalarlar ve ağzına bir silah dayayarak zorla yaptırdığını anlatır. 

    Sonrasında Kibir cinayeti gelir. Güzel bir kadının yatakta, yüzü soyulmuş ve bandajlanmış aynı zamanda burnu kesik bir şekilde bulunur. Bir elinde uyku hapı diğer elinde telefon vardır. ‘’Böyle yaşamak istiyorsan, yardım çağır’’ Düşüncesiyle yapılmış bir hareketin sonucunda kadın ölmüştür.

    Dedektifler karakola geri döndüğünde katilimiz içeri üstü, elleri kanlı bir şekilde gelir ve teslim olur. Dedektiflere iki şans sunar ya son iki cesede üçü beraber gideceklerdir, her şeyi itiraf edecektir ya da deli olduğunu iddia ederek suçlamalardan kurtulacaktır. Dedektifler kabul ederler ve şehir dışına çıkarlar. Yolculuk sırasında konuşurlarken John şöyle bir cümle kurar; ‘’İnsanların dinlemelerini sağlamak için artık sadece omuzlarına dokunmak yetmiyor  Onlara balyozla vurmak gerekiyor.’’ Bu cümleler aslında bizi sona doğru hazırlayan, kendi içinde Puzzle’ı bulunan cümlelerdir. Elektrik direklerinin olduğu bir alana gittiklerinde bir paket gelir, Sometset paketi açar. Mills’i John’dan uzaklaştırmaya çalışsa da bu yeterli olmayacaktır. John çoktan Mills ile konuşmaya başlamıştır. Onun evine girdiğinden ve Mills’in karısına kocasıymış gibi davrandığını, başaramadığını daha sonrasında kafasını kestiğini söyler. Mills kendisiyle bir savaş vermektedir. John’u vurmak ya da vurmamak üzerine olan bu savaşta John’un beni öldür benim günahımda bu Hasetlik demesi üzerine Mills dayanamaz ve John’u vurur. 

    Tek bir günah olarak kalan Gazap ise, Mills’in payına düşendir. Hamile olduğunu John’dan öğrendiği karısını ve bunun uzamında aklını da kaybetmiştir. Bir nevi ceset durumuna gelmiştir. Vaaz bitmiştir.

     

    Karakterler üzerinden gidersek; Somerset’in karakteri en ilginç karakter diyebiliriz. Düzenli, metronome ile uyuyan bir dedektif olarak Sometset hep dünyevi hayattan ve insanların vurdumduymazlıklarından, hiçbir şeyi duymamasından yakınmaktadır. Bunu savunurken Mills ile bir konuşma gerçekleştirir ve bu konuşmanın sonunda evine dönen Somerset’te bir kırılma noktası görürüz. Metronome’u atar ve darta bıçak fırlatır. Bu aslında karakterimizin düşünceleri olduğu ama harekete geçemediğini bize söylemektedir. John’u açıkladıktan sonra daha net aktarmış olacağım.

    John Doe kendine ait ‘’hiç kimse’’ kimliğine sahip, Katolik, zeki, zengin bir adamdır. Bu adamın kafasına taktığı tek şey yedi ölümcül günah ve bu ölümcül günaha sahip olanların ölmesi, herkesin bunu görmesi ve kayıtsız kalmamasıdır. Kendisinden sonra bunun tekrarlanabileceğini ve hatırlanacağını, insanların ders çıkaracağını düşünmektedir. 

    Aslında bu iki karakteri yan yana koyduğumuzda Somerset’in düşünceleri John’la uygulamaya geçilmiş gibi gözükmektedir. İkisi de aynı şeyi savunmakta ama John gerçekleştirmektedir. Film boyunca Somerset’in John’u dikkatli incelemesi, John’un arabada konuşurken Somerset’e doğru bakması ve Somerset’in John’un her sözünü söylerken ona bakması ve seçmediğini Tanrı tarafından seçildiğini söylemesi Somerset’i Tanrı yerine John’u seçilen bir nevi Mesih olabileceğini bize söylüyor. Bunun hakkında filmin sonunda ne kadar kanıt görmesek de bu düşünce aklınızın bir kenarında dursun.

    Mills karakteri ise başarıyı elde etmek isteyen ‘’Serpico’’ lakaplı bir dedektiftir. Serpico dürüst bir polis olarak karşımıza çıktığı için bu karaktere anlam ve yapı bakımından oturmuştur. Kendi isteğiyle başka şehire gelen Mills’in asıl gelme istediği olarak somut olarak bir kanıt bulamasak da belki de kendini kanıtlama ihtiyacını hissettiğini ve eşiyle beraber daha güzel bir hayata sahip olmak istediğini söyleyebiliriz.

     

    Sinematografi olarak genellikle altın oran olarak izlediğimiz filmde kesinlikle bize gösterilmek istenmeyenin dışarıda bırakıldığını ve dedektiflerle beraber Puzzle’ı oluşturduğumuzu söyleyebiliriz. Filmlerin çoğunda karakterden daha çok bilgiye sahip oluruz ama Fincher buna izin vermeyerek bizi dedektiflerle bir ava yolluyor. Filmin renk paleti olarak kasvetli bir tona sahip olduğunu söyleyebiliriz. Doygunluğu azaltılmış bir görüntü kahramanlık tonunun da azaltıldığı bir dünyayı temsil eder. Filmin dünyasında kahramanlık parlak renklerle değil, daha çok belirsiz sonuçlar ortaya çıkaran kararlılık duygusuna dayanmaktadır. Bunun normal bir kahramanlık filmi olmadığını ve bir kaosun hakim olduğunu ise genellikle Somerset’in evindeyken penceresinden duyduğumuz sesler bize gösterir. Mills’in evinin metronun orada olması ve sürekli sallanması filmin içindeki sorunlardan ve duyulabilecek rahatsızlıklar hakkında bize verilen ipucu niteliğindedir. Filmin son sahnesinde gördüğümüz elektrik nakil kuleleri, uzun odaklı bir objektif yardımıyla çekilmiştir ve bu teknikle elektrik nakil kuleleri birbirlerinin üzerine binmiş gibidir. Oluşan görsel bir eğretileme, bir örümcek ağıdır, tuzaktır. Bu sinematografi Fincher’ın bize son tuzak için hazırlanın demesi niteliğindedir.

    Ve film Somerset’in Ernest Hemingway’in şu alıntısıyla bitmektedir. ‘’Bu dünya güzel bir yer ve uğruna savaşmaya değer.’’ Der ve ekler, ‘’ Cümlenin ikinci kısmına katılıyorum.’’


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.