Havan ve sarımsak arasındaki ilişkiyi her zaman çok düşündürücü bulmuşumdur. Ezilen sarımsak yediği her topuz darbesinde daha da özünü kaybeder. Her darbede başkalaşır, her darbede değişir. Özünü ezildikçe daha da ortaya döker ve artık içinde ona ait hiçbir şey kalmaz. Kendini olduğu gibi sunmuştur.
Tıpkı insan gibi. Doğduğumuz andan itibaren başkalaşım geçiririz, dönüşürüz. Fiziksel başkalaşımımız son derecede maddi ve biyolojik temelliyken, psikolojik başkalaşımımız da bir o kadar manevi ve sarsıcıdır.
İnsan da sarımsak gibi yaşam mücadelesi süresince çokça ezilir, büzülür. Çoğunlukla bunu ona yapan havan da bir başka insandır. Onu ezen, büken, hiç tanımadığı birine dönüştüren şey tıpkı ona benzer. Bir burnu, bir ağzı, iki gözü ve en önemlisi bir kalbi vardır. İçinde hissetmeye dair bir şey barındırması gereken kalbi.
Kimimiz kalbinde ve ruhunda empatiden son derece yoksunken kimimiz de yüreğinde derin bir empati okyanusu taşır, gerçi böylesine derin düşünceli insanlar günümüz toplumunda son derece nadir görülür. Yine de hayat böyle insanların yanındayken güzel gelir. Fakat fark edilmeyen şey çoğu zaman şudur; çoğunlukla o insanların yanındayken, o zamana kadar maruz kalınmış sarımsaklık bu sefer de o insanlara yapılır.
Yani insan çıkarları neye uyarsa onu yapar. Kökünden bencildir insan varlığı. Kimimiz sadece bu bencil yönünün üstüne bir zırh çekmeyi çok iyi başarır. Yoksa herkes ister gönlünden geçene sahip olmayı. İstediğini yapmayı. Arkasına bakmadan çekip gitmeyi. İşte bu noktada çoğumuzu sorumluluklar tutar bulunduğumuz yerde. Ayağımıza bağlanmış prangalardır onlar, boğazımıza kadar gelmiş olan deniz suyudur. Yine de biz her şeye rağmen başımızı dik tutarız, prangalarımız çok ağır geliyorsa yerimizden kıpırdamayız. Böyle olduğunda yaşamış olmayız ama yine de nefes almayı bırakmayız. Çünkü hayat güzellikler vadetmez her zaman. Bazen aşılan yollar dik yokuşlardır.
Yaşam bir su misali
Hayat açık musluk altındaki bir bardak su gibidir. Tatlandırmak ya da acılaştırmak bizlerin elindedir. Yaşam hiçbir zaman sadece acı ya da tatlıdan oluşmaz. Suyun içine katılan şeker, tadını bırakır ama suyun içinde kaybolur. Onu bu yolculukta tuz izler. Tat bırakır ama akar gider.
Hayatta kalmaya dair bir şeyler
Yaşam zaman zaman ağırlaşır, yük boynumuzdan aşağı sallanır. Bir uçurumun kenarında, ardımızdan esen sert bir rüzgarla boğazımızdaki düğümle dik durmaya çalışmaktır çoğu zaman. İnsan kendini geleceğe karşı umutla doldurmalıdır. Bu umut belki de boşunadır, beyhudedir. İşte tam da bu yüzden, evet tam da bu yüzden şu an önemlidir. Ne geçmiş ne de gelecek. İşte tam da 'şu an'.
'' İnsan sıkı tutmalı yüreğini; çünkü gitmesine izin verirse, çok geçmeden aklı da gider başından! '' ( Böyle Buyurdu Zerdüşt - Friedrich Nietzsche )
Yorum Bırakın