Galaksime Hoş Geldin

Galaksime Hoş Geldin
  • 0
    0
    0
    0
  • Uyandım, hırıltılı nefes verişlere. Yanımda sıcak bir ruh. Bir süre önce seviştiğim kahverengi. Acaba bana ya da başka bir bedene ait mi diye düşünüyorum. Sakin ol. Seni asla yargılamıyorum; insanlık hali sonuçta. Ama teninde hissediyorum, gözlerinde görüyorum ve buna dur diyemiyorum ne yazık ki. Gözlerinde gördüklerim içimi ısıtamadı sanki. Gördüklerim acaba bir paranoyaklık mı? Belki. Çünkü galaksime geleli çok olmadı. Seni daha öğrenemedim. Ama galaksime geldiğin andan beri ne kadar iyi, kibar ve tatlısın ama bir o kadar da aceleci ve hoyratsın. Söylediklerin ve söylediklerim hiçbiri geçmiyor sanki birbirimize. Gözlerime başkasının gözlerini mi giydirdin acaba? Olma ihtimali yüksek ama o ihtimali belki de dudaklarından dudaklarıma verdiğin nefesle yok ettin. Sonuçta inanmamak, inanmaktan daha bağlayıcı. Her dokunuşunda bütün yitirdiklerini, ertelediklerini, isteyip de elinden kaçan bütün fırsatları görüyorsun sanki. Leş gibi bir odada, başsız, kolsuz, ayaksız bedenler hayal ediyorsun sanki... Sıfatsız, istekli, itaatkâr, kimliksiz, kimliksiz olduğu için sonsuz cömert, sonsuz dilsiz bedenler… Bana, sana, ona ya da buna ait olup olmadığı bile önemli olmayan bedenler... Eğer beni de bu sıfatlar ile süslüyorsan kahverengi, bu ne acı ki o sıfatları aslında sen kendine takıyorsun. Ne hoş ki şu an beni duymadığın, beni geçiştirdiğin gibi, kendini de duymuyor, kendini de geçiştiriyorsun. Benimle, kaybolan ruhunu yeniden bulmak için seviştin. Ama ben biliyorum ya da kendimi kandırıyorum. Bir yandan göğüslerimi düşünürken; bir yandan da bana sonsuza dek ruhunu vermeyi, ruhumda erimeyi, bütün bu arayışların, bekleyişlerin ve savrulmaların son bulmasını istiyorsun. Aşkı arzuluyorsun. Ama elinde benim için güzel mantıklı sebepleri tutarken, ayırıyorsun ruhumu bedenimden. Ruhumu güzelliğimden, bilgimden, sanatımdan ve zanaatımdan ayırıyorsun. Beni çok aptalca bir şekilde parçalıyorsun; beni umutsuz bir şekilde benden kopartıyorsun. Ruhum üşüyor; üşüyor, çünkü sen sadece bedenimle ilgileniyorsun. Aramızdaki şey eğer gerçekten tutkudan fazlaysa ve çok da duyguluysa, birazdan uyandığında benimle sevişmezsin. Sevişmek; sadece bedenin de değil, zihin alanlarının da bir parçasıdır. Zihin alanı dediğimiz şey, paylaşılması zor olan her şeyimizdir. Mahremimizdir. Sevişmek, her kadının galaksisine yeni bir gezegen eklemesidir. Evren sanki her seferinde kadınları maviye, yeşile, kahverengine ya da elaya itmek için, aşkı verir. Her ne kadar aşk masumiyet ve durdurulamaz bir duygu seli gibi gelse bile; masumiyet dediğimiz şey öpücük ile kaybolan şeydir. Ve duygu seli ise öpücükten sonra gelen dokunuştur. Aşk, seviştikten sonra başlar aslında. Sevişmek günah değil, bir arınmadır. Aşk emer, emer ruhunu; içine girip, kendini boşaltmak ister. Teslimiyet ve çığlık ister. Aklımda tek bir soru var. Aşk mıdır seviştiren yoksa sevişmek mi aşktır? Bunun kararı hep kişiye özeldir. Ama son sözüm şudur ki: Aşk soldaki meleğin, sağdakinden daha çok çalışmasıdır.

     

    Fotoğraf


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.