Amy Winehouse, eşsiz vokal tarzı, melankolik şarkıları, salaş ve kuralsız giyimiyle az zamanda ikon olmayı başaran sanatçılardan biriydi. Yarattığı etkiyle ölümü üzerinden geçen yıllara rağmen hâlâ iştahla dinlediğimiz, yeni yayımlanan canlı kayıtlarını takip ettiğimiz, soul ve caz müziğin vazgeçilmezlerinden biri oldu. Şarkılarındaki bohem ve hastalıklı aşık hâli, hüzünlü ama umursamaz tavrıyla birleşince ortaya çıkan özgün ruh onu zamansızlaştırdı.
Elbette müziği kadar yaşadıklarıyla da derin bir iz bıraktı. Londra’nın kasvetinden beslendiği, talihsiz ve kontrolsüz aşk hayatıyla da odak noktasıydı. Bu yazıda da mutlak sonun habercisine ve İstanbul macerasına yer verdim.
İlk stüdyo albümü “Frank(2003)” sonrası başlayan süreç, “Back To Black(2006)” albümüyle daha görünür hâle gelmişti. Çocukluk ve ilk gençliğinden kalan yaralar, yolunda gitmeyen aşk hayatı ve kötü alışkanlıkların birleşmesi gidişatı kontrol edememesine ve hatta müziğinin etki gücünü bile fark edememesine sebep oldu.
The Times’e göre, Universal Music, yeni bir albüm yayımlaması için Amy’e baskı uyguluyordu. Ancak şartlar stüdyo sürecine girebilmesi için elverişli değildi. Amy’nin performansındaki istikrarsızlık 2009’da sahne aldığı bir caz festivalinde artık sorun olmaya başlamıştı. Konser sırasında sık sık dengesini kaybetmesi ve şarkı sözlerini hatırlamakta zorlanması bir yana sıkıldığı için özür dileyerek konseri yarıda bırakması hem seyirciler hem de basın tarafından olumsuz eleştiriler almasına sebep oldu.
Performanstan bazı anlar;
Müzik şirketi, oluşan kötü algıyı kırmak için Amy’nin yeni albümünün çok iyi olduğunu ve 2010’da yayımlanacağını duyurdu. Amy’nin ağzından da bir demeç yayımlayarak, ikinci albüme yakın tarzda şarkılardan oluşan albümün sene sonuna kadar yayımlanmış olacağı desteklendi. Ancak albümün yapımcılığını üstlenen, Amy’nin ölümü sonrası da albümü tamamlayacak olan Mark Ronson, albümün kayıt sürecinin bile henüz başlamadığını belirtti.
Festivaldeki kötü performansı sonrası albüm haberleri sayesinde gündem değişse de Mark Ronson ile bir film galasında gerçekleştirdikleri “Valerie” performansında sözleri unutması ve Dubai konserindeki bitkin, alkollü hâli sebebiyle yuhalanarak konseri yine yarıda kesmesi kötü eleştirilerle yeniden gündeme gelmesine sebep oldu.
Tüm bu yaşananlara rağmen şirket Avrupa turnesinde kararlıydı. Baskıların sonuçsuz kaldığı, bir türlü çıkmayan albümün üzerine bir de turne iptali kabul görmedi.
18 Haziran 2011’de turne 20 bin seyircili Belgrad’da başladı. Konser tam anlamıyla felaket ilerliyordu. Basına göre Amy sahneye çıkmak istemiyordu. Konser görüntülerine baktığımızda da korumaların kendisini sahnede tutmak için harcadıkları çaba fark ediliyor.
Bu kez sadece şarkı sözlerini değil, hangi şehirde olduğunu ve sahnedeki ekip arkadaşlarının ismini de hatırlamıyordu. Sahnede olmaktan memnun olmadığı ve anlamsız gözlerle seyircilere bakışı konser görüntülerinde oldukça net belli oluyor. Ayakta bile güçlükle durabildiği bu konserde Amy yine yuhalandı ve konseri yarıda bıraktı. Bu performansı hakkında daha fazla şey yazılır ama yapmak istemiyorum… *Konserden görüntüyü yazının sonuna ekledim.
Performanstan bazı anlar;
Bu olaylı konser dünya basınında skandal olarak adlandırıldı. Üzücü görüntüler olmasına rağmen medya tarafından dalga konusu hâlinde servis edildi. Yerel Sırp basını ile dünya basınının olayı inceleyiş şekli farklılık gösteriyordu. Yarıda kesilen konserin bilet fiyatı Sırbistan’daki asgari ücrete oranla hayli yüksek olunca bakanlar ve politikacılar bile konu hakkında Amy’i hedef alan açıklamalarda bulundu.
Bağımlılık gülünç bir durum olmasa da dünya basınında atılan manşetler durumun Amy için kötüleşmesine sebep oldu.
Algıların kötü niyetli olduğunu düşünenler de vardı. Tanınan müzik eleştirmenlerinden Simon Price, aynı dönem Bob Dylan’ın Londra konserini örnek gösterdi. Benzer durumu yaşayan Dylan için medya ve toplum “başına buyruk bir dahi” yakıştırması yaparken, Amy farklı yakıştırmalar ile anıldı. Alex Turner ya da Robbie Williams gibi isimlerin sahnede yaşadıkları tolere edilirken uygulanan bu çifte standarta dikkat çekmek isteyenler olsa da genel algı değişmedi.
Manşetlerden bir tanesi;
Bu olaylı konser sonrası Amy ve ekibi, turnenin sonraki durağı olan İstanbul’a geldi.
O döneme ait forum ve sözlük girdilerine baktığımızda anlaşılıyor ki İstanbul’daki konser için herkesin en çok merak ettiği şey konserin gerçekleşmeme ihtimali olmuş. Sevilen sanatçının kötü performansı ile akılda kalmasından çekinen çok sayıda yorum yazılmış. Ancak yine de 12 bin bilet satılmış.
Gelelim İstanbul’da geçen zamanına. Konsere 2 gün kala şehre gelen Amy, tüm vaktini Beşiktaş’taki otelde geçirmiş. Böylesi bir şöhretin uzun bir özel istek listesi olacağını düşünürüz ama aksine tek sorduğu şey; otelde bilardo masası olup olmadığıymış. Kendi çevresince “bilardo şeytanı” olarak anılırmış. Bu isteği yerine getirilmemiş...
İstanbul’da geçirdiği süreçte, uzun zamandır seyreden ve Belgrad konseriyle zirve yapan durumun iyileşmediği gözlemlenince, yaşananların tekrarını göze alamayan ekip, İstanbul dâhil olmak üzere turnenin kalanını iptal etme kararı almışlar.
İstanbul'daki tek fotoğrafı;
Bu zor alınan karar Amy ve menajeri arasında şiddetli kavgalara sebep olmuş. 27 kişilik ekip ertesi gün Londra’ya dönse de Amy ve o dönemki sevgilisi film yönetmeni Reg Traviss iki gün daha İstanbul’da kalmış.
Otel odasından sadece iki kez çıkmış Amy. Birinde spa masajı yaptırmak için, diğerinde de rakı içmek için… Rakı içerken “Back To Black” söylediğini hayal etmek…
Toplamda 4 günü İstanbul’da geçiren Amy, gerçekleşemeyen konser sonrası Londra’ya döndükten tam 1 ay sonra, 23 Temmuz 2011’de henüz 27 yaşındayken hayatını kaybetti…
Bonus: Sırbistan konserindeki performansı; *Kalbiniz dayanmayabilir..
Ekstra not: Hayatta olmayan biri hakkında yazmak sıkıntılı olabilir, umarım yanlış bir ifade kullanmamışımdır ve yazımı beğenmişsinizdir..
Kaynaklar;
Yorum Bırakın