Sınırda bir güvenlik görevlisi olarak çalışan Tina (Eva Melander) dış görünüşü ile toplum tipolojisinden farklı görünmesinin yanı sıra, diğer insanların duygularının kokusunu alarak önceden hissetmeye elverişli bir hissiyata da sahiptir. Bu özelliği onun işinde büyük bir başarı yakalamasını sağlar. İçki, uyuşturucu kaçakçılığı yapan, belki de daha büyük suçlar barındıran insanları anında tespit ederek onların yakalanmasına da ön ayak olur. 

Şık giyimli oldukça normal görünümlü bir adamın cep telefonundan pedofil görüntüler içeren bir hafıza kartı bulunmasıyla Tina’nın hikayesi başlar. Büyük bir suç işleyen ve bu suça çocukları alet eden bir örgütün varlığından Tina sayesinde haberdar olan polis, Tina’nın bu özelliğinden yararlanarak onunla çalışmaya başlar. Kendini bir anda korkunç bir suçun peşinde bulan Tina, oldukça gergin günler geçirir. 

Bu sırada öyküye, toplum normlarından farklı yaşantısı ve Tina’ya oldukça benzeyen siması ile bir karakter dahil olur. Vore. (Eero Milonoff) Gördüğü ilk anda Tina’yı tedirgin eder. Ancak Vore’nin cinsiyet belirsizliği ve Tina ile olan fiziksel benzerliği Tina’yı karmaşık bir olayın içine çekecektir. 

Vore’nin hikayeye dahil olması ve Tina ile aynı evi paylaşmaları birbirlerine yakınlaşmalarını sağlar. Yakınlaşmalar arttıkça fizyolojik olarak cinsel birleşimi imkansız olan bu iki karakterin tüm normları yıkarak ilişkilerini ters rollerle yaşamaları, doğaya yönelimleri, ağaçlardan topladıkları larvalarla beslenmeleri Tina’ya kendisine benzeyen ve ona uygun olan birini bulma düşüncesiyle müthiş bir güven duygusu verir. Karakterlerin sözlü iletişim dışında kükreyerek, bakışarak veya farklı sesler çıkararak çoğunlukla mimik ve hareketlerle iletişim kurmaları onların insan ırkından biraz farklı olduğuna dair ipuçları verir. Öyle ki Vore’ye göre her iki karakter de İskandinav mitolojisinde yer alan Trollerdir. İnsanların yetiştirdiği ve yine insan ırkının son verdiği bir trol ırkı. Tam da bu yüzden Vore insan ırkına oldukça hırslıdır ve Tina’yı da bu düşünceye çekmek ister. 

Ancak Tina’nın düşünce ve yaşam tarzı bu kötü mücadele içerisinde yer almak istemez ve ikili burada yollarını ayırmak zorunda kalır. 

John Ajvide Lindqvist’in ‘’Gräns’’adlı öyküsünden uyarlanan Ali Abbasi’ye Cannes Film Festivali’nde ‘’Belirli Bir Bakış’’ ödülünü kazandıran film; cinsiyet, güzellik çirkinlik, iyi kötü algılarını yıkması açısından sinemada ve tüm türler arasında alışılmışın dışında olan bir konuya sahip. 

"İnsanlar dünyadaki her şeyi kendi eğlenceleri için kullanan parazitlerdir. Tüm insan ırkı bir hastalık..."