Söyleyerek Azalmaktan Susmanın Büyüsüne: Dilsiz

Söyleyerek Azalmaktan Susmanın Büyüsüne: Dilsiz
  • 0
    0
    0
    0
  • Dilsiz, bütün susanların konuştuğu yerden çoğalan başkarakter Sami’nin geçmişine ve şimdisine ışık tutan, hat sanatının ve tasavvufi öğelerin bol olduğu Murat Pay imzalı 2019 yapım filmdir. Sami’nin derin bakışlarıyla dışarıyı izlemesiyle açılan film amcasının babaannesinden kalan sandığı Sami’ye vermesiyle bizi uzun bir yolculuğa çıkarır. Sami’nin babaannesinden hatıra kalan sandıkta hat sanatıyla ilgili birtakım malzemeler, kitaplar ve yazıların olduğu görülür. Kucağında sandığıyla aynanın karşısına geçen Sami, kendi benliğine ve iç dünyasına doğru düşünmeye başlar. Ayna metaforu filmin belirli yerlerinde karşımıza çıkmakla birlikte bir yandan da bizi Sami’nin şaşkınlığının ardındaki sırra götürür. İnsan-ı kâmili temsil eden ayna, Allah’ın kendi sanatını insanda seyretmesiyle doğrudan bağlantılıdır. Sami’yi sırtında çantası, altında bisikleti ve kulağında kulaklığıyla denizi ve kuş seslerini geçerken görmek bizi rahatlatır gibidir. Olmak istediğine, aradığı şeye yaklaşır. Duvar ressamı olan Sami, bir çocuk kütüphanesinin duvarına resim yapmak için gittiğinde kütüphane çalışanı Selma’yla karşılaşır. Selma’nın odasındaki uhrevi atmosfer ve radyosunda çalan Şeyh Galib’e ait “aşk bir şem-i ilâhîdir benim pervânesi, şevk bir zencîrdir gönlüm anun dîvânesi” beytinin bestesi Selma’nın farklı biri olduğunu gösterir. Selma’nın olgun hali ve yeşil gözlerindeki hüzünlü bakışları film boyunca hiç değişmez. Sami’ye sorduğu sorularda hakikati arar gibi bir tavrı vardır. Bunun yanında Selma’nın bilgiç ve deneyimli duruşu Sami’nin toyluğunu hep daha çok ortaya çıkarır. Sami’ye “resimleri niçin çiziyorsunuz?” diye sorar ve sorusuna cevap beklemeden kendisi cevaplar. Çizilen resimlerin apaçık göstermek yerine sezdirmek olduğunu söyleyen Selma, soyut, görülmeyen ama hissedilen bir şeylerden bahseder. Selma, Sami’ye karşı soğuk ve mesafelidir. Selma’nın hat sanatıyla ilgilendiğini görünce babaannesinden kalan yazıyı ona okutur. Filmin temel nirengi olarak seçilen beyit yine Şeyh Galib’in Hüsn-ü Aşk’ından bir beyittir. “Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen, Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen” Selma beyiti Sami’nin anlayacağı şekilde izah eder: Hoşça bak kendine. İyi bak. Çünkü bu âlemin özü sensin, öyle bir varlıksın ki kâinatın gözbebeğisin. Bunun çok kıymetli bir yazı olduğunu söyledikten sonra yazanın Safranbolulu Hacı Abdullah olduğunu ve o silsileden kalan tek hattatın ise Eşref Selimoğlu olduğunu söyler. Sami hat öğrenmek için Eşref Selimoğlu’nu arar ama bu yolculuk aslında onun kendi hakikatini araması için gerekli bir yoldur, Eşref Bey ise sadece araçtır. Zatına iyi bakmak ve Eşref Bey’in eteğine yapışmak için çabalar. Çünkü “zatına hoşça bakmak” kalp gözünü Allah’a çevirmektir” (Ece, 2017: 49). Mana âlemine iştirak etmek isteyen Sami, filme de ismini veren Eşref Bey’in kuşu Dilsiz’le tanışır. Dilsiz Hüthüt’ün soyundan gelen bir kuştur. Alegorik imgelerin yoğun olduğu film, Feridüddin Attar’ın Mantıku’t Tayr eserine göndermede bulunur. Hüthüt kuşlara öncülük eden ve onlara aşmaları gereken yedi vadi olduğunu söyleyen sembolik isimlerden biridir. Kuş imgesi özgürlük ve sınırları aşmayı vurgular. Sami, kütüphanenin duvarına kafesini kırıp uçan bir kuş kabilesinin resmini çizer. Filmin sonuna doğru kendisi de artık sınırlarını aşmış ve rahatlamış gibidir. O rahatlarken bir yandan da seyirci rahatlamaya başlar. Eşref Selimoğlu, Sami’yi talebe olarak kabul ettikten sonra ona kıssalar anlatır. Bunlardan biri de kendisi gibi Mevlana’nın dergâhına talebe olmak isteyen bir delikanlının öyküsüdür. Mevlana çocuğa “sen hiç âşık oldun mu?” diye sorunca çocuk afallar ve Mevlana “git âşık ol da öyle gel” der. Mutlak aşka gönderme yapan bu hikâye Selma ve Sami’nin şiirsel iklimine kadar götürür bizi. Selma “hüzün dünyanın mayasındadır” derken, Sami, “hüzün sanki sizin bakışınızda” der. Film içinde Selma’nın dilsizliği bakışlarında, Sami’nin dilsizliği ise dünyayı anlamlandıramamasında yatmaktadır. Konuşmak için söze ve dile ihtiyaç olmadığı açıktır. Selma, Sami’nin tenha ve yalnız hayatından güzel gözükür ama Selma bu şekilde gözükmek istemez. “Keşke sadece izleyen, istifleyen sonra da bütün bu cereyandan kalan cümleyi alıp bir levhanın içine yazan olarak kalsaydım” diyen Selma’nın hayata dair beklentisi mana âlemini anlayıp hissetmeye çalışmaktır. Bu yüzden Sami’nin her zaman uzağına düşer. Aşkın peyda olduğu yer gönüldür ama Selma bu gönlü hüzünle diri tutmak ister. Filmin ilginç ve bir o kadar da tanıdık gelen bir diğer karakteri ise Eşref Bey’in kardeşi meczup Tahir’dir. Tahir’in imkânsız aşk hikâyesi ise onu kendi dünyasının dilsizi yapmıştır. İsminden dolayı Tâhir ile Zühre mesnevisini hatırlatmış olması ise tesadüf olmasa gerek. Her karakterin ruhunun filme ayrı ayrı sirayet etmesi, seyircide eşsiz hisler uyandırmakla birlikte hakikatin diline de daha yakın tutar bizi. Aşkın, bakışın ve hâllerin dilsizliği filmdeki tasavvufi derinliğe dalmamızı sağlar. Son olarak filmin belki de en rahatlatıcı ve iç huzura teşvik eden yönünün karakterlerin anlam arayışına eşlik eden film için seçilmiş müziklerdir. Sami ve Eşref Bey’in geçtiği sokaklarda Sedat Anar santuruyla yine Şeyh Galib’in “Hüsn-ü Aşk” mesnevisinden besteler çalar. Son sahnede ise herkes gitmiş sadece Sami kalmıştır ve fonda yine Şeyh Galib’in “Fariğ olmam eylesen yüz bin cefa sevdim seni, böyle yazmış alnıma kilk-i kaza sevdim seni” murabbaının Yalçın Tura bestesi çalar. Gazellerin Özlem Abacı soprano gazel ve tenor soloyla karşılanması film bittikten sonra da izleyici de kalıcı etki bırakıyor. İzledikten sonra daha da içselleştirdiğimiz Dilsiz filmi sanki bir dert varmış da ona deva olmak için çekilmiş gibidir. Belki de öyle bir dert vardır Sami’nin çıkacağı yol yürünerek bitecek bir yol değildir. Sami yolda olmaya, talip olduğu sanatın karşılığını almaya razıdır. Dilsiz’in içimizdeki derdi azalttığına ve ruhumuzu okşadığına inanıyorum. Belki sonrasında bizim de cevaplamamız gereken sorular olur. İncitmemek mi, incinmemek mi?

    Kaynakça:

    Ece, S. (2017). Hüsnüne Aşk Olsun. Eser Yayınları. Erzurum.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.