Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme'den Geriye Kalanlar

Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme'den Geriye Kalanlar
  • 1
    0
    0
    0
  • Barış Bıçakçı, yaklaşık iki yıl aradan sonra okurlarını “Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme” öykü kitabıyla karşılıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse bu kitabın roman olmasını çok isterdim. Bir karaktere yoğunlaşıp onun iç dünyasına, sevinçlerine, haylazlıklarına belki de dünyayla kuramadığı o aşılmaz, onulmaz bağa tanıklık etmek isterdim. Bu bambaşka bir kadın karakter de olabilirdi, diğer eserlerinden farklı olarak. Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme, on dört farklı öyküyle sanata, babasız evlere, mutsuz kadınlara, çocuğun anne ya da babayla olan çatışmasına, yarım kalmış ilişkilere ve bütünlüğe ulaşmak isterken dertlere, boşluğa tahammül etmesi gereken Ceren’e ışık tutuyor. Sanat, bu öykülerde bazen seramik, bir panonun oluşumuyla birlikte anlatılan hikâyenin tamamlanması, bazen de yüz yirmilik keçeli kalem takımı aracılığıyla eksiklik duygusuyla çizilen resimler gibi. “Annemin Hikâyesi” ile kendi hikâyesini dönüştürmeye çalışan bir kadını tanıyoruz. İki çocuk annesi bir kadın. Bisiklete binmeyi çocukları uyurken kızının bisikletiyle öğrenmiş, geçmişindeki kilitli kapıları yavaş yavaş onardığı panoyla açmaya çalışmış bir anne. Boşluk duygusu Barış Bıçakçı’nın diğer eserlerinde de kaçınılmaz konulardan biri olmuştur. Boşluk bazen araf, mutlu mu mutsuz mu olduğunu bilmediğin, bazen anlaşılmamak, bazen de parklar, otobüsler, caddeler yerinde dururken senin yeryüzüne ait olamama hissin. Mehtap’ın boşluk duygusu ise bir çift kırk dört numara erkek ayakkabısının üstesinde gelememesinde. “Üzerindeki Boşluk” öyküsü, bana Melisa Kesmez’in çok sevdiğim “Annemin Çadırı” öyküsünü hatırlattı. “Elimde kırk dört numara ayakkabılarla, babasını arayan bir kız çocuğundan çok, çocuğunu arayan bir anne gibiydim” (2018: 58). Her iki öyküde de dağılan, yok olan ailelerin yol açtığı yıkıntıdan söz edilmiş. Mehtap’ın hayal kırıklığı hem kendi doğduğu ailede hem de kendisine kuramadığı yuvada saklıdır. “Bu aksayan bacağa bakarken, nasıl bir aileyiz ki, varlığımız da yokluğumuz da hasara yol açmış, diye düşünüyor Mehtap” (Bıçakçı, 2021: 31). Babası ölü, annesi mutsuz, üzerindeki boşluğu dolduramayan bir çift ayakkabıya öfkeli, ışığı kendisi ve ailesinin üzerine düşmemiş bir kız çocuğu Mehtap. Romanlarının aksine bu öykü kitabında kadın karakterlerini konuşturan ve onların hikâyelerine yer veren Barış Bıçakçı, annesinin yazgısını tekrar eden kadınlarla, mutsuz ve kaba kocalar tarafından yaşama sevinci öldürülmüş hikâye anlatıcısı ve dinleyicisinin kader ortaklığı yaptığı kadınlara da yer verir. Öyküleri okumaya devam ettikçe sanki bir yerde Barış Bıçakçı’nın kendisiyle karşılaşır gibi oluruz. Sekiz roman yazıp, yeni bir romanla uğraşan, aynı zamanda farklı bir roman yazmış olduğu için romanı yadırgansın da isteyen bir yazar. “Sonsuz İkindi” Ankara’dan, evinden kopamayan, dışarıdan korkan Cemil’i anımsatır bize. Cemil evin korunaklı dünyasından dışarı adım atmazken, buradaki yazar kendisini kaybetme hikâyesini yazar, en azından başka dünyalara adım atmaya başlar. Kitaptan fazlasıyla etkilendiğim öykü “Kusursuz Kısırdöngü” oldu. Çünkü hakkımızda ne düşünüldüğüne, bize karşı hangi duygular beslendiğine ve insanların hayatlarının neresinde kaldığımıza dair hep meraklarımız vardır. “Sence nasıl biriyim ben?” sorusunda bizi tatmin edecek sözleri, tavırları hep ararız. Her şey yolundayken bile neden sevildiğimize dair şeyler duymak isteriz o yüzden keşke kitabın adı “kusursuz kısırdöngü” olsaydı dedim. Barış Bıçakçı’yı sevmemizin nedenlerinden biri de roman ve öykülerine taşıdığı başka sanat ürünleridir. Bıçakçı okumak aynı zamanda birkaç öykü, şiir, şarkı ve filmle tanışmak demek. Çağdaş Türkü kasetinden Kenar Mahallede Bir Pazar Günü şarkısını dinlemek ya da sonrasında Solanas’ın Güney filmini izlemek demek. Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme’yi herkes başka yerden tutup sevecek ama isterim ki Kenar Mahallede Bir Pazar Günü şarkısını hepimiz dinleyelim. Ahmet Erhan’a selam olsun!

    Ötelerde, portakal bahçelerinde

    Gün ışığı dans eder, sabah yeliyle

    Arklardaki sular el çırpar

    Ürpertiden toprağı titretircesine…

    Kaynakça:

    Bıçakçı, B. (2021). Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme. İletişim Yayınları. İstanbul.

    Kesmez, M. (2018). Nohut Oda. Sel Yayıncılık. İstanbul.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.