Yanlış anlaşılan insan gün geçtikçe inançları dahi sorgulamaya başlar. Vicdan birer mantık gibi hareket eder. Doğruyu anlatmaya çalıştığın insan sana inanmıyorsa doğruyu bulduğu vakit inanmadığı kişinin yaşadıkları için ne hesap verecektir.
İnsanlar gerçekleri görmek için biraz özgüvene sahip olması mıdır ? İnandığı manipületif cümlenin sahibine gidip sorular sorması gerekmez mi ? Zaman haklı olduğu halde haksızlığa uğrayan insanlarla dolmuştur. Vicdan mahşerinde kaç insan korkunç mahşeri yaşadı. Kendi korkak güdüleriyle hareket eden insanları dost edinmemiz varoluşumuzda en büyük hatadır. Gerçek cümleyi aramak için aklında sorgulamayı tercih etmeyi seç. Unuttuğun vicdanın sana azap niyetine tattırır. Dünyanın en sevdiği “keşke” cümlesiyle hareket etmek en acıklı sonudur. O zaman gerçek cümle kime aittir. Ve yanlış cümle ait diye vicdanımızda sorgulamamız gerektir. Hatta gerçeği bulmak için kimde olduğu araştırmamız gereklidir. Ya söylenen doğru bizim inandığımız yanlışın manipületif mahsülüyse…! Varoluşumuzdan bu yana insanlar aptalca yalana inanmayı seçtik. Yanlış vicdan yüzünden hep hataya düşmeye meyilliyiz. Totaliter toplumda vicdan yanlış cümleyi savunmayı tercih eder. Apart olarak doğru cümleyi yanlış aktarma yaptığımızda kendimiz rahat ederiz . Fakat gerçekten acımasız ruh haline bürünür vicdanımız . Vicdanın en kötü huyu cehennem azabından dolayı zihnin labirentlerini çığlıklar duyurur. Bunu anlamak için inzivaya çekildiğimizde yaşarız. İnzivaya çekilmemiz için o olayın aynısını yaşanılır hale gelmesi gereklidir. O zaman o insanları empati yaparak anlamayı deneriz. Günümüzde kara borsaya düşen inancımız olan yanlış vicdanımız bize mahşeri yaşatmaya mecbur kılar. Mahşerde kendi benliğimizden feda edip gerçeklerle tanışacağız. Çünkü orada her hata başımıza birer bela olacak. Doğru cümleyi bile öğrendiğimizde Tanrı’nın karşısında ne yapacağız ya da o kula ne diyeceğiz. Litost denilen olayla ölmeden tanışmamız lazımdır. Çünkü hayat şunu öğretti . Hayat, yanılma payı olan rüyadır. Vicdanımız bile matematiksel olarak bile yüzdelik dilimde yanılma payının şansını aklında canlandırın. Bundan sonra doğru söyleyen insanın kaç kez yanılma olasılığını hesaplayın. Doğru öğreten vicdanın zihnin seni paramparça ettiğini bir kez düşünün. Gerçekleri bahseden insanların en büyük hatası yanlış anlaşılmasıdır. Yanlış anlaşılan insan yüzünden onu vicdanına bırakın. Çünkü vicdan en büyük mahkeme yargıcıdır. İnsana mahşeri yaşatmadan onun ambiyansını yaşatır. Bütün inzivalar bir gün vicdanla tanışmakla istemez . Çünkü vicdan sana psikiyatrist gibi davranacaktır. Sana her türlü ruhsal ve bilinçaltı ilaç vererek uyuşturmaya başlar. Doğruyu görememek bildiğin cehalettir. Bu cehalet aklını zehirler. Bu inancı yaşatan inandığın insanlardan kaynaklanır. Aklına kazı gün gelir gerçekler önüne konulur . Konulan gerçek kelebek etkisi yaptığında vicdanın hatasını anlama fırsatını bulursun . Totaliter bireyler haklılık payı olduğu durumda haksızlığa çok uğrarlar. Haksızlığa uğramak bireylere güven konusunda şüpheci tohumlar ektirir. İnsanlar gerçeği sevmez ama süslü püslü yalanlara hayran kalır. Aynı etiketi yüksek arabayı sürmeyi öğrenmek milyarlar izletirken o yüksek fiyatta arabayı almanın öğretenler milyonlar izletir.
Vicdana hata yaptırmak istemiyorsan gerçekler paradoksları iyi algılamak lazım. Vicdanın seni tamu ya da ireme götürecek binektir. Ona hata yaptırırsan tamunun içinde azaplar yaşatır. Doğruyu gösterirsen o seni iremin bahçelerini götürmeye mecbur kılar. Vicdanın sana hiç denilen boşluğu yaşatan akıl dışı şekilde yaşatır. Hiç demişken o boşluk insanın vicdansal dürtülerini canlandırır. Canlanan dürtümüz bireysel olarak bipolar davranır yaşadığımız yalnızlıkta. Sorun insanların vicdansal hatayı nerede yaptığı muğlak olan yapısındadır. Buna inanmak ya da inanmamak inandığımız doğruya bağlıdır. Her şey vicdanımızın ritüel doğrusu ya da yanlışına bağlanmaktadır.
Yorum Bırakın