Bir Biz Değiliz Mutsuz, Bak, "Uysallar" da Çok Mutsuz

Bir Biz Değiliz Mutsuz, Bak, "Uysallar" da Çok Mutsuz
  • 5
    0
    0
    0
  • Uysallar’ı izlerken birçok sahnede durdum, düşündüm başa aldım tekrar izledim. Sonra dedim ki Oktay aslında haklı. “İnsan evinden kaçar mı çocuk gibi” sonra da dönüp on yaşındaki Ece’ye baktım. Evdeki bütün o gürültüye, çoğu zaman sessizliğe ve yaşını ezip geçen farkındalığına rağmen evden kaçmamış. Çocuklar da aslında evinden kaçmıyor. Oktay, çocukluğunun geçtiği Ankara’ya gittiğinde bir zamanlar punkçı olmak istediği hayalleri aklına gelir. Buradan itibaren onun iki farklı kişiye bölünmüş hikâyesini izlemeye başlarız. Sadece Oktay değil, karısı Nil, babası Olcay, iş yaptığı Berhudar bey bunların hepsinin gizli hayatlarının olduğu ortaya çıkar. Nil’in daha güzel gözükme çabası onu estetik olmaya kadar götürmüş ve kendi ayakları üzerinde duran kadın profilini çizmiştir. Işıklı, gürültülü aslında çok da kendisinin ait olmadığı bir hayatın akışına kapılmıştır. Nil’in içindeki dişil enerji, onun durgun bakışlarını, kendisini dışarıya kanıtlama çabalarını yıkmıştır. Nil’in dizi içindeki bütün akıcı ve çarpıcı konuşmaları, parlak bakışları mutsuz olduğu evinden dışarı çıktığında görülür. Duvarlarını yıktığında daha çok kendisi olur. Oktay’ın dizi boyunca herkese (Nilciğim, babacığım ve Egeciğim) hitap şekli onun kibar aynı zamanda da olayları normalleştirme çabasından kaynaklıdır. Annesinin ölümü onu psikolojik olarak etkiler fakat Oktay’ın dramı babasının istenmeyen çocuğu olmasındadır. Babası Olcay, Oktay’a ne sevgiyle bakar ne de şefkatle davranır. “Hiç benim gibi değilsin” der. Onun gibi olmasını istemiş, olmayınca da dışlamış. Aynı dram Oktay’ın oğlu Ege’yle ilişkisinde de vardır. O da oğlunun mimar olmasını ister ve Ege mimar olmak istemediğini daha doğrusu ne olmak istediğini küçük kardeşi Ece’yle konuşurken anlar. Ege babasına bir hediye verir. Paketine bakılınca bir kitap olduğu anlaşılır fakat Oktay bunu açamaz, okuyamaz. Ege hediyemi nasıl buldun deyince de okudum, çok güzeldi diye geçiştirir. Oysa Ege babasına kendi yazdıklarıyla dolu bir defter verir. Bu noktada babalar ve oğulların üç kuşak çatışmasına tanık oluruz. “Hiç bana çekmemişsin evladım be” diyen babaların, hiç onlara çekmeyen çocukları olur ama sevgisizlik gerçeği hep sürer. Oktay’ın gündüz başka, gece bambaşka bir hayatı vardır fakat gece katıldığı hayattaki gülüşü ve ağlayışı çok samimidir. Ona kendisini anlatma fırsatı hiç verilmemiştir. Bağırışları, çığlıkları hep içinedir. Ağzını açar ama sesi hiç duyulmaz. Uysallar’ın ilginç karakterlerinden biri de Haluk Bilginer’in hayat verdiği Berhudar rolüdür. Dizi boyunca kuşburnu içen, saçlarını boyatan açık olarak verilmese de karısı Ulviye ve çocuklarıyla problemli ilişkilerinden dolayı kendisini duvarlara hapseden bir tiptir. Boş bir arazide Oktay’la birlikte bir hapishane tasarlamaları aslına bakılırsa hiç absürd değildir. Dizideki her bir oyuncu kendi hapishanesinin mahkûmudur. İletişimsizliğin, ikiyüzlülüğün ve yalanın bu kadar çok hüküm sürdüğü bu dizide on yaşındaki Ece ise hareketleri ve tatlılığıyla şaşırtır. Ece’nin komşuluk ilişkilerinin neredeyse yok olduğu bu çağda kapı kapı dolaşıp insanlarla tanışmak istemesi ve sevimliliğine rağmen bir çocuğun misafir edilmemesi çok ilginçtir. Kimsesiz ve aç çocuklara üzülmesi onu farkındalığı yüksek bir kız çocuğu yapar. Dedesinin aldığı telefonu inatla istemez gerekçesi ise herkes ona bakıyor ya ben de onlar gibi olursam korkusudur. Kendisinden yaşça büyük arkadaşı Zehra ablasının erkek arkadaşından dayak yemesine kızar ve kadın dayanışmasının bir örneğini sunar. Ece’nin abisi Ege ise hangi mesleği yapacağını bilmeyen, sınav stresiyle mutsuz olan Türkiye gençliğinin tipik bir figürüdür. Dik köşeler ve keskin çizgilerle yazarak babasının da oğludur. Son olarak dizide gözlerden kaçmayan, ara ara izleyicinin görmeye çalıştığı ve Oktay’ın arabanın gözünde tuttuğu Tolstoy’un “Aile Mutluluğu” isimli novellası çok manidardır. Sanat bu açıdan hep rahatlatır. Dünyanın bütün felaketleri sadece benim başıma gelmiyor. Bak, onlarda aynısını yaşamış dedirtir. Yani bir biz değiliz mutsuz, bak uysallar da çok mutsuz.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.