Kral Süleyman'ın 900 Yıl Süren Mucizeleri

Kral Süleyman'ın 900 Yıl Süren Mucizeleri
  • 8
    1
    0
    1
  • M.Ö. 971 yılında Yahudiler'in üçüncü kralı olarak tahta çıkan Hz. Süleyman, Davut peygamberin küçük oğludur. Hatta rivayete göre daha babası hayatta iken bizzat onun isteğiyle saltanatı devralmıştır. Buna neden olarak da Tanrı’nın; “Oğlunun döneminde barış hüküm sürecek… Yerine geçecek olan kişi Süleyman olacak ve bir mabed inşa edecek.” vahiyleri gösterilir.

    Kral Süleyman, hükümdarlığı boyunca babasının öğütleri ışığında hareket eder. Fırat nehrinden Mısır’a kadar sınırları olan krallığını, bütün İsrail üzerinde egemenlik kurarak sağlamlaştırdıktan sonra çevre ülkeleri vergiye bağlamak suretiyle gücünü iyiden iyiye arttırır. Dönemin büyük uygarlıklarından olan Asurlular ve Mısır'ın zayıflaması nedeniyle kendisine geniş bir hareket alanı sağlayıp, Mezopotamya’nın batısındaki bölgeler üzerinde keskin bir hakimiyet kurar.

    İsrailoğulları’nı; savaşçı, memur, özel hizmetli, güvenlik görevlisi, arabacı ve atlıların komutanları olarak istihdam eder. Bunun yanı sıra çağın önemli krallarının (Mısır, Moab, Ammon, Sayda, Hitti) kızları ile evlenerek ittifaklar kurma yoluna gider. Kervanlar için ambar şehirleri ile menziller inşa ettirir ve Fenikeliler’de gördüğü ticari gemilerden yaptırır. Onun devrinde bolluk, bereket ve barış içerisinde yaşayan halk kendisinden son derece memnun kalır.

    Ahd-i Atik’e göre Süleyman, rüyasına giren Tanrı’dan yalnızca kalabalık kavmine hükmedebilmek ve iyiyi kötüden ayırabilmek için anlayışlı bir yürek ister. Hatta sırf bu arzusu için 40 gün oruç bile tuttuğu söylenir. Süleyman’ın uzun ömür ve zenginlik yerine “bilgelik” istemesinden memnun olan Tanrı ise onun bu dileğini kabul ederek kendisine hem bilgelik hem de zenginlik bahşeder. 

    "Süleyman'ın bilgeliği, bütün Doğulular'ın ve Mısırlılar'ın bilgeliğinden üstündü. (1. Krallar, 4:30)”

    Kral Süleyman’nın yaptığı en önemli işlerden bir diğeri de pek tabii ki bugünkü Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yere inşa ettirdiği mabeddir. Babası Davut’a Tanrı tarafından bu mabed ile alakalı vahiy geldiği için bütün gerekli malzemeler ta o dönemden hazırlanmıştır zaten. Bir rivayete göre 7 yılda tamamlanan inşaatta; toplamda 150.000 işçi ve 3.500 kahya çalıştırılmıştır. Mabed bitene kadar hiç kimse hastalanmamış, ölmemiş, aletler bozulmamış ve yüksek taşlar bile konulacakları bölgeye kendi kendilerine yerleşmişlerdir. Bütün bu olağanüstü durumlar ise “ilahi yardım” metaforu ile açıklanır.

    Süleyman için Ahd-i Atik’te mevcut olan, “Lübnan sedir ağacından duvarlarda biten mercanköşk otuna kadar bütün ağaçlardan söz ettiği gibi; hayvanlar, kuşlar, sürüngenler ve balıklardan da söz edebiliyordu. (1. Krallar, 4:33)” ifadesinden hareketle onun her şeyi, ruhları, görünmez varlıkları ve hayvanların dilini bildiği kanaatine varılır. Buna göre Süleyman’ın çeşitli kabiliyetlerinin yanı sıra Tanrı’nın ona cinlerle mücadele etme sanatı bağışladığı da ileri sürülür.

    Ayrıca Süleyman’ın bu doğaüstü yeteneklerini insanların şifa bulması için kullandığından bahsedilerek kötü ruhları yakalayıp hapsetme formüllerinden ve üstün özellikleri olan yüzüğünden söz edilir. Hatta insanlardan, cinlerden ve kuşlardan oluşan bir ordusu dahi vardır. 

    Kur’an-ı Kerim’e baktığımızda da Süleyman’ın güzel bir kul olduğu, daima Allah’a yöneldiği, Allah katında büyük değeri ve yeri olduğunu görürüz. Kuran’da onun;

    “Rabbim! Beni bağışla, bana benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver. Şüphesiz sen daima bağışta bulunansın.” diye dua ettiği belirtilir.

    “Bunun üzerine biz de istediği yere giden rüzgârı, bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları, demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları emrine verdik... İşte bu bizim bağışımızdır, ister ver, ister elinde tut.” ayetleriyle yetkinin tamamen kendisinde olduğu ifade edilir (Sâd 38/35-39).

    Süleyman ile ilgili en yaygın efsanelerden birisi de yukarıda bahsetmiş olduğumuz mucizevi yüzük ve mühür meselesidir. Hepimizin günlük hayatında pek çok kez rastladığı “Mühür kimdeyse Süleyman odur.” sözünden hareketle bu rivayete bir göz atalım… Hikayeye göre Kral Süleyman’ın doğaüstü güçlere sahip olan yüzüğünün taşı bu dünyaya ait değildir. Gökten düşen taş, bir anda yerine cuk diye oturduğu için Tanrı tarafından gönderildiğine inanılır. Taşın üzerinde iç içe geçmiş iki eşkenar üçgenden oluşan altı köşeli yıldız şeklinde bir mühür bulunur ve bu mühür, yüzüğü takan kişiye dünyaya hakim olma gücü sağlar. Süleyman mühür sayesinde her yere ve herkese hükmetmeyi başarır. Hatta yüzüğün etkisiyle 600 ila 900 yıl arasında bir ömür sürdüğü bile söylenir.

    Onun bir gün yıkanmak için parmağından çıkardığı bu efsanevi yüzük, kötü niyetli bir devin eline geçer ve artık bütün yönetme yetkisi devde toplanır. Süleyman, krallığı da dahil olmak üzere tüm servetini kaybederek hayatının en kötü dönemlerini yaşar. Halk yüzüğün etkisiyle beraber deve sonsuz bir itaat ile bağlanır. İşte tam olarak bu nedenle “mühür kimdeyse Süleyman odur” sözü dimağlarda sağlam bir yer edinmiştir.

    Sonuç itibariyle 40 yıl süren kaos dönemi, devin yüzüğü denize düşürmesiyle bitecek ve bir balık tarafından yutulan yüzük bir şekilde Süleyman’ın eline geçtiğinde krallık eski günlerine tekrar geri dönecektir.

     

    Kaynak: 
    Ömer Faruk Harman, "Süleyman"
    Tevrat


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.