GARSON!

GARSON!
  • 4
    0
    1
    0
  • Çalıştığım kendi ayaklarımın yere basmasını sağladığım alan ve üzerine okuğum bölüm turizm benim. Hayatımda ilk kez 20 yaşımda kendi paramı kazanmaya başladığım büyük oteller zincirinin birinde başladım bu işe. Aktif olarak yapmıyor ve midesi bulanmış biri olarak sahadan uzak kalmayı tercih ediyorum.
    Şuan aktif bir çalışma hayatım var fakat bir kafenin mutfağı bu. Çünkü sahadayken (yani garsonken) yaşadığım inanılmaz kötü şeyler beni çokça uzaklaştırdı bu işten.
    Fakat gelin görün ki hayatını bu mesleğe adamış tüm insanlar adına, burada bu konuyla alakalı bir şeyler paylaşmak istiyorum.

    İlk olarak bahsetmek istediğim şey aslında,zenginler.
    Zengin bireyler.
    Ne oluyor da kaldığın otelde; yattığın yatağa,girdiğin havuza yüksek miktarda paralar verdiğin için mi, bu davranışları sergiliyorsun ya da hiç mi hayatında nezaket görmedin? Para gördün,bunun sahibi oldun ama insanlık adına sanırım bir yudum su içmedin he?  Zengin bireylerden uzak kalmış tüm bu ahlaki değerler. Hiçbir meslek mensubu, hiçbir kimsenin aşağılanmasına,küçük görülüp bağırıp çağırılmasına layık değil fakat bizatihi ben, içinde bulunduğum alandan söz etmek istediğim için, başlığı GARSON! şeklinde düzenledim.

    İstenilen her ürünün pişme süresi, yapılma aşaması, mesafesi, sıcaklığı, soğukluğu birer zaman dilimidir. İstediğin çay, şanslıysan önüne beş dakika içerisinde gelebilir. Eğer daha da şanslıysan yeni yapılmış taze bir çaydır ve demlenme süresiyle birlikte, on beş dakika içerisinde de gelebilir. Bunları düşünmüyor ve çayım nerde kaldı diye çemkiriyorsan; garson sana inat çayla ilgili herhangi bir sorun yoksa bile tüm masaları hallettikten sonra senin masana gelebilir.
    Eğer işinde yeni ya da kişilerle baş etmeyi bilmeyen ürkek biriyse, eli ayağına dolanırda sana soğuk çay getirebilir.
    Eğer sakin olursan sana yemin ederim en fazla on dakika içerisinde çayın masana gelecektir.
    Sen sadece bulunduğun otelde kaldığın odayı satın aldın, çalışan garson bireyleri değil! Şımarıklığı ile akıllara zarar şekillere bürünen, hiçbir şekilde kendini eğitmemiş ne zengin evlatları gördüm ben. İstediği bira aslında bu değilmiş, çerezi neden geç gelmiş? Baş etmeye çalıştığımız tipler ve ardından ilkokul mezunu şeflerimizden yediğimiz azarlar. Hey yavrum hey!

    Gittiğiniz herhangi bir restoran ve/veya kafe içerisinde de orta halli ya da düşük bütçeli bireyler olarakta hepimizin sorumlulukları aynıdır. Söz konusu yalnız bir otelde ki F&B departmanı değil elbette.
    Haddini aşan konuşmalar, artistik hareketler ve aşağılık söylemler. Siz kimsinizde mesela bana bağırıyorsunuz GARSON! diye? 
    Bu içeriğin başlığını insanlıktan nasibini almamış bireyler olarak mı değiştirsem acaba? 
    Nezaketin her zaman kazanması gerektiği ve insanı motive eden bir durum olduğunu yazmama gerek var mı bilmiyorum.
    Fakat çalıştığım ve içinde bulunduğum alan münasebetiyle bizi en çok yıpratan durumlardan birinin bunun eksikliği olduğuna imzamı atabilirim.

    Birinin "merhaba üç mantı iki tost istiyorum,dört çay alabilir miyiz,iki tane bomonti filtresiz alabilir miyiz lütfen?" diyebilmesi için aslında, zengin ya da fakir gibi ayrımlara ihtiyacı olduğunu da düşünmüyorum. Fakat zengin bireyler gittiği her yerde parasını öttürdüğü için, bir paragraf yalnız bu insanlar için kullanmak istedim. Nezaketi hayatının merkezine koymuş tüm zengin bireyleri ayrıca tenzih ederim tabii ki.
    Sonra düşündüm, düşünmeye devam ettim. 
    Ben bu alanda okumadan ve çalışmadan önce de hiçbir garson bireye,yanlışlıkla bile kötü bir muamele de bulunmadım. Bulunmam. Bakın orta gelirli bir aileye mensubum detaylarda boğulacak olursak. 
    Bulunmayın.
    Bulundurmayın!

    GARSON! bana bi çay tükür hadi abicim.


    Yorumlar (1)
    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.