Soğansız bir salata yaşanmamış hayata benzer. Hani doğmuşsun da nefes alıp vermekten başka bir şey yapmadan göçüp gitmişsin gibi. Hayatını bu şekilde devam ettiren insanlar salatasına soğan koymayan insanlardır. Siz onlardan olmayın. Önce bir manava ya da markete gidin ve güzelce soğanlarınızı seçin. Fiyatına bakmayın sakın, size getireceği bütün zevke değer bir fiyatı olduğuna eminim. Aldınız mı? Geldiniz evinize. Önce biraz dinlenip kendinize bir çay koyun. Çayınızı yudumlarken salatanızı düşleyin. O çay bitmek bilmesin, aman dikkat edin yakmayın kendinizi. Sonra saate bakıp karar verin salata için uygun mu diye. Uygun olmasa da ağzınızın suları çoktan akmıştır salatanızı düşlerken. Belli etmeden sakince mutfağa gidin. Soğanları görünce yüzünüzde oluşan gülümsemeyi gizlemeye çalışmayın. Koşun sarılın onlara. Sonra diğer malzemeleri çıkarın. Hepsi farkında bir soğan kadar değerli olmadıklarının. Siz de sahte cümleler kurmayın diğerlerine. Soğanları ilk olarak kabuklarından kurtarın. Kesmek için kesme tahtanıza koymadan güzelce koklayın, oh. Ne güzel kokuyor, değil mi? Soğanları kesmeye başlayalım artık. Gözlerinizin yanacağını, ağlayıp acı çekeceğinizi bildiğiniz halde, o soğanları doğrama cesareti gösterdiğiniz için bir alkışı hak ettiniz. Gözlerinizdeki yaşa aldırmadan devam edin. Çok fazla olursa gözyaşlarınız soğanları ve elinizdeki adam öldürecek cinsteki bıçağı göremezsiniz. Orada durmalı mıyım yoksa ufak ufak devam mı etmeliyim diye tereddüt edebilirsiniz ama cevap belli: Devam. Biz soğan için birçok şeyden vazgeçtik, canımız da dahil. Doğrama işlemi bittiğinde diğer malzemeleri de hızlıca doğrayalım. Salata tabağımıza doğranmış malzemelerimizi alalım. En sona soğanları bıraktığınızı biliyorum. Sonra karıştırıp yağını, tuzunu, limonunu ekleyelim. Ne güzel bir görüntü! Ne güzel bir koku! Her lokmada içinizden 'seni seviyorum soğan' dediğinizi duyuyorum. Korkmayın yüksek sesle söyleyin ve bunu söylerken hep çok mutlu olun.
Yorum Bırakın