Platon'un Mağara Alegorisi

Platon'un Mağara Alegorisi
  • 5
    0
    0
    0
  • Algılara göre değişebilen gerçeklik yanılgısı, tüm toplumlarca bir çok şekilde dile getirilmiş olup, kültür, inanç ya da değerlere göre farklılık göstermiş ve tarihte de çoğu filozof ve aydın kesimin de üstünde durduğu önemli bir tartışma konusu olmuştur. Doğulan toplumun içinde geliştirilen sistematik yapıya ister istemez aşina olunduğundan dolayı; kişi, sadece kendine miras kalan düşünceleri savunmaya ve gerçeklik algısını bu şekilde yönetmeyi tercih edebilir. Bu fikir; politik, dini, kültürel veya sosyal olabildiği gibi çoğunlukla dogmatik bir çok unsur da taşır.

    Antik çağın en önemli filozoflarından Platon ise gerçeklik kuramını şu şekilde ifade etmiştir;

    ''Sadece mağaranın duvarını görecek ve kafalarını çeviremeyecek şekilde üç mahkum bir mağaraya zincirlenmiştir. Bu üç mahkum hayatlarında mağara duvarı ve birbirleri dışında başka hiçbir şey görmemişlerdir. Mağara duvarında sadece arkalarından yansıyan ışıkla gölgelerini görebilmekte ve yine mağaranın içinde yansıma/echo yapan tuhaf sesleri duyabilmektedirler. Mağarada ateşin arkasından geçen nesneleri, kişileri ve duydukları tuhaf sesleri anlamlandırmaya çalışan mahkumlar, dışarıdaki dünyanın sadece böyle bir yerden ibaret olduğunu düşünmektedirler.

    Nasıl olduğu bilinmemekle birlikte mahkumlardan biri günün birinde zincirlerinden kurtulur ve mağaranın dışına çıkmayı başarır. Mağaranın dışına çıktığında önce parlak ışıktan dolayı gözleri kamaşan ve geçici körlük yaşayan mahkum, yavaş yavaş etrafı gözlemlemeye ve tanımaya başlar. Etrafta gördüğü diğer canlıların, nesnelerin ve duyduğu seslerin mağaradaki eski siluet ve seslerle bir alakasının olmadığını anlar. Etrafı tanımaya devam eden mahkum, akarsu kenarına giderek kendi yansımasını suda görür. Sudaki bu yansıması ile tepeden güneşin vurması ile oluşan yanı başındaki karanlık gölgesinin birbirinden farklı olduğunu deneyimler, ve tabusu yıkılır. Mahkum dünyanın sadece mağaradan ibaret olmadığını anlar. Mağaranın dışının içerisinden daha güzel olduğunu ayırt ederek diğer mahkum arkadaşlarının yanına döner. Arkadaşlarına dışarıyı anlatır, gölgelerin gerçek olmadığını ve onlara yardım teklif ederek zincirlerinden kurtarmayı sonra da mağaranın dışını tanımaya davet eder. Diğer mahkumlar arkadaşlarının zincirden kurtulduktan sonra dışarıda delirdiğini ve dışarısının aynı şekilde onları da delirteceğini söyleyerek serbest kalmayı reddederler. Özgürlüğün tadını anlatan eski mahkuma şiddet göstererek karşı çıkarlar.
    İki mahkum ise, mağarada esir hayatı yaşamayı sürdürürler.''

       

    Platon'un mağara benzetmesiyle ele aldığı fikir, aslında çok eski çağlardan bize göz kırpar niteliktedir ve günümüzde de hala geçerliliğini sürdürdüğü gibi anlamsızca görünebilen bir çok olayın nedenini de açıklamaktadır. Toplumlar ne kadar değişirse değişsin bu süreç asla yeterli olmayacak ve gerek ''gelenek, görenek'' gerek ise ''kural ve sınırlar'' adı altında tekrardan filizlenecektir. Bu filizlenip kök salan fikirler aynı zamanda hayati unsurlar da taşıyabilir. Dünyanın her yerinde bizlere dayatılarak karşımıza çıkabilecek bu düşünceler, gerçeklik algısını fazlasıyla aşarak ''sürrealist'' bir olguya dönüşmüştür.

    Ama tüm bunlara rağmen asıl önemli olan ise, "O zinciri kırarak gerçek ve ideal olana ulaşabiliyor muyuz?" sorusudur. Prangalarla dolu bir yaşam diliyorsak şayet o yapbozu tamamlayan bir parça olarak karanlıkta kalmaya mahkumuz. Herkesin bir gün kendi karanlığını aydınlatması dileğiyle. Çünkü şu bir gerçektir ki;

    ''Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir.'' Albert Einstein.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.