Schopenhauer Felsefesi: ''Dünya bir hapishanedir''

Schopenhauer Felsefesi: ''Dünya bir hapishanedir''
  • 11
    0
    0
    1
  • Schopenhauer; yaşamı acı çekmek için var olmuş bir planın parçası olarak betimler ve onun felsefesine göre de; ''dünya bir hapishanedir ve tüm insanlık da bu hapishanede yaşamını sürdüren birer mahkumdur.'' Bu teorisi, felsefede süre gelen ''teodise'' yani ''kötülük problemi'' yaklaşımıyla da benzer nitelikler taşımaktadır. Dünyada var olan kötülüğün altyapısını sorgulayan bu görüş, “Eğer Tanrı varsa, mutlak güç sahibiyse ve insanın iyiliğini istiyorsa neden dünyadaki kötülükleri önlemiyor veya ortadan kaldırmıyor?” gibi sorular ekseninde şekillenir. Bu eksende de kötülük ve acı birbiriyle bağlantılı olarak yer almaktadır. Acı dediğimiz kavram ise yoğunluk bakımından hazzın ötesinde bir kavramdır ve bizi yöneten şey de bu yoksunluğumuzdan süre gelir. Bu doyuma ulaşmak için elde edilen olgular da aslında bir nevi geçici zevk ve ani yükselişlerle ruhun uyuşturulmasıdır.

    Schopenhauer dünyayı sonsuz kudretli bir tanrının yaratmış olduğu muhteşem bir yer olarak tanımlamaz. O insanlığı bir çiftlikte sırasını bekleyen koyunlara benzetir.''Dünyanın ıstırabı üzerine'' adlı makalesinde ''Dünya cehennemin ta kendisidir ve insanlar da bir yandan zulüm gören ruhlar, öte yandan cehennemdeki şeytanlardır.'' şeklinde belirtir ve ekler; 

    ''İnsanlar, yasalar ile şekillendirilebilirler. Fakat gerçek manada ahlaklı olamazlar. Kişilerin davranışlarında değişiklik yaratmak, yasalarla sağlanabilmektedir; fakat insanların içindeki kötü arzuları dindirmek mümkün değildir. Bu şekilde, ancak kişinin yolunu değiştirmesine vesile olursunuz. Fakat kötü niyetli insan, her ne koşulda olursa olsun kötülüğünü sergilemek için uygun bir yol bulma çabasından vazgeçmeyecektir. İnsanlar, öğretiler sayesinde belki farklı yollar seçmeye özendirilebilirler yahut yasalar sayesinde bu doğrultuda zorlanabilirler; fakat bu durum onları hedeflerinden caydıramaz. En fazla kötülüğün yapılacağı yol değiştirilebilir. Çünkü insanın iyilik ve kötülük anlayışı yüreğinde yer almaktadır. Bu yürek ise ona doğuştan verilmiştir. Kötü insanı yapacağı kötülükten, bencil insanı yapacağı bencillikten bir anlığına caydırabilirsiniz ama bu insanların içindeki kötülüğü ve bencilliği söküp atamazsınız. Bu kötülüğü ve bencilliği köktenci bir değişime uğratmak mümkün değildir. Nasıl ki bir kedi fareye olan aşkından vazgeçmez ise bu kişi de içinde ona doğuştan verilen güdülerinden vazgeçemez''

    Teodise çerçevesinde bu durumu ele aldığımızda da, kötülük problemi adı altında oluşmuş 4 hipotezden 3'ünü bu konu kapsamında yakından inceleyebiliriz:

    - Eğer Tanrı varsa ve sadece iyiliği istiyorsa, fakat Dünya'da kötülük varsa Tanrı istediğini yapamıyor demektir. Böylece Tanrı her şeye kādir değil demektir.
    - Eğer Tanrı varsa ve her şeye kādirse ve kötülük de varsa, Tanrı kötülüğü yaratmış ve mutlak iyi değildir.
    - Eğer Tanrı aynı zamanda mutlak iyi ve her şeye kādirse ve buna rağmen kötülük varlığını sürdürüyorsa böyle bir Tanrı var olamaz.

    Uzun yıllar boyunca büyük düşünürler bu varsayımlar ile ilgili çözümler aramış ve çeşitli fikirler ile teodise kavramını eleştirmişlerdir. Bu görüşler kapsamında Schopenhauer da, aslında kötülük probleminin teodise girişimi ile çözülemeyeceğini savunmuştur. Çünkü ona göre her an, her yerde maruz kaldığımız bu problemin kökten bir çözümü mevcut değildir ve bu problemi teodise ile açıklamak bizi bir adım ileriye götürmemektedir. 

    Var olan kötülüğün bir Tanrı tarafından yapıldığını ya da yapılmadığını formüle etmek, kötülüğün varolmasını engellememektedir. Schopenhauer teodise ile çözülemeyeceğini düşündüğü kötülük probleminin asla tam olarak ortadan kaldırılamayacağını, ancak yaşama isteğinin yönlendirmesiyle ona tahammül edileceğini ve bu tahammülün ise sanat, ahlak ve sevgi yoluyla olacağını söylemektedir. Ve ''Bir bilinmezi tanrı ile açıklamak, probleme yeni bir bilinmez eklemek demektir.'' diyerek de bu konu ile ilgili düşüncelerini açıkça belirtmiştir.

    Bu konu aynı zamanda bir çok din ve dinsel yapı için de benzer unsurlar taşımaktadır. ''Dünyevi hayatın geçiciliği ve ahir hayatın sonsuz refahlığı'' düşüncesi dünyada var olan acı unsurunun, bu döngünün kapanabilmesi için gerekli olduğunu savunmaktadır. Çünkü karanlığın olmadığı yerde ışığın, ıstırabın olmadığı yerde de mutluluğun olması söz konusu değildir. Tıpkı ying - yang felsefesi gibi iç içe geçmiş bu bu görüşler, her birimizin devam eden bu düzen içerisinde, görevini sürdüren bir çarkın parçası olduğumuzu bize hatırlatmaktadır.

    Dünyada var olan bunca kötülük varken, insan olabilmenin ve mutlak gerçeğe ulaşabilmenin nirvanasında, umarım bizler kendi koğuşlarımızda bir çiçek açtırabilmeyi başarabiliriz. Çünkü varoluşumuzun temel amacı insan-ı kamil'e ulaşabilmek ise eğer, karanlığın karşısında da dik durarak aydınlığı yaşatabilmemiz hala mümkündür.

    Zülfü Livaneli'nin Seranad'da da dediği gibi;

    “Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüpte küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama!”


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.