Tanrı Üzerine Düşünceler I

Tanrı Üzerine Düşünceler I
  • 19
    0
    0
    0
  •       Diyelim ki içimizdeki acizlikten, korku anlarımızda sığınmak için bir şey uydurduk. Bir güç. Sonra bu bizi gözetleyen, korku anlarımızda korkmamamız için kollayan tanrıyı baya benimsedik, sevdik ve rahat hissettik yanında. O yüzden dedik ki, oralarda bir yerde var olan bu şey, evreni yaratan şeyin de kendisidir. Böyle böyle adına tanrı dediğimiz şeye yakıştırdığımız birtakım özellikler ile tanrı, kocaman geniş bir anlama yayıldı. Hadi böyle oldu diyelim. Neden korku anlarımızda başka bir şey yapmak, belki de makul şeylere inanmak yerine bir güce inandık? Bu inanç kıvılcımı nereden geldi? Bundan seneler önce tanrı yaratmamızı veya orada olduğunu bilmemizi sağlayan o ilk inanç kıvılcımı nereden ve neden geldi? “Hmm demek ki bir tanrı var. Çünkü bu inanç dürtüsü ile doğmuş insanoğlu” diyebiliriz. Bu bir teist argüman olabilir pekala. Ancak, eğer ki bizler bilim öncesi dünyanın bir sonucu olarak korktuğumuz doğa olayları sayesinde farklı bir şeye inanmış olsaydık, başka bir güce inanmamız yalnızca seçimsel, olasılıksal birtakım tesadüflerin sonucu ise, bunun yerine uçan spagetti canavarının oralarda bir yerde olduğuna inansaydık veya bilim öncesi dünyada açıklanamayan felaketlerin normal doğa olayları olduğuna inandırsaydık kendimizi, şimdi nasıl bir yer olurdu dünya? İnsanlarda neler farklı olurdu? Yine de bir tanrı yaratır mıydık? Yine inanır mıydık bir tanrıya? Kıvılcım ateşlenir miydi yeniden? Yine tanrıyı oynar mıydı insanlar? Daha çok doğayı anlar ve tek cennetin, cennete çevirebileceğimiz bu dünya olduğunu idrak etmesi kolaylaşır mıydı? Gerçekleşen her olasılıkta “Hmm demek ki spagetti canavarı var. Çünkü bu inanç dürtüsü ile doğmuş insanoğlu” demeyecek miydik?
          Tanrının kanıtlanması imkânsızdır. Yalnızca metafiziksel özelliği yüzünden değil. Belki tanrı metafiziksel bile değildir. Nereden biliyoruz ki? Bütün kâinatın yine bir parçası olan tanrı belki de soluduğumuz havada, içtiğimiz suyun bileşenlerinin içinde, ektiğimiz tohumun sebze meyve olmasını sağlayan birtakım kimyasallarının içinde veya bitkilerin birbiri ile haberleşmesini ve yardımlaşmasını sağlayan toprağın altındaki geniş bir network ağı olan miselyumun içindedir. Tanrıyı metafiziksel olarak kabul etmemizin nedeni ona ulaşmanın, görmenin, dokunmanın, deneyimlemenin zor olmasının yakışı olmasından kaynaklı değil midir? Belki de tanrıyı çoktan bulduk. Nereden biliyoruz ki? İşte sorun tam da bu. Tanrıyı bulduğumuzda onun tanrı olduğunu nasıl anlarız? Tanrıya yaklaştığımızda, aradığımızda, dualar ettiğimizde verdiği işaretlerin kendisinden geldiğini nasıl anlarız? Tanrıyı bulmuş olsaydık, onunla karşılaşmış, daha önce deneyimlemiş olsaydık o şeyin tanrı olduğunu nasıl anlardık? Bir varlığın tanrı olduğundan nasıl emin oluruz? Tanrı denen varlığa metafiziksel bir özellik atfedilmesi yüzünden tanrının kanıtlanamaz olduğu söylenir. Bana sorarsanız tanrının kanıtlanamaz oluşu onu deneyimlediğimizde bilemez oluşumuzdan kaynaklıdır.
          Tanrıyı eğer doğaya içsel olarak düşünmezsek, doğanın dışında aşkın bir özellik ile düşünürsek tanrı nerede aranır sorusunun cevabı ise: bul bulabilirsen…

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.