Keşke Sadece Görüntü Yönetmeni Olsaydın :/ - BELFAST İncelemesi

Keşke Sadece Görüntü Yönetmeni Olsaydın :/ - BELFAST İncelemesi
  • 1
    0
    0
    0
  • 5/10 

       Oscar adayı filmimiz yönetmenimizin küçüklüğünü anlatıyor. Kuzey İrlanda'nın Belfast şehrinin küçük bir mahallesinde Protestan ve Katolik görüşlerine mensup grupların arasında büyümeye çalışan küçük bir çocuğun ve ailesinin hikayesi. Tıpkı 80'ler Türkiye'sindeki sağcı ve solcu görüşler gibi. Bu iki grup arasındaki kavgalarda Protestanların vandalist tavırları , katolikleri istememeleri yüzünden mahalle , hükümet desteğini alarak bariyerlerle karantina haline alınıyor. 
    Böyle bir kaos ortamının çocuğumuz Buddy'e yansımaması mümkün değil.  Olayların bilincinde olmayan sinemasever Buddy çocukluk merakı , saflık gibi duygularla sorulara kafayı takıyor ve başını belalara sokuyor. Bunun yanında kilisede öğrendiği vaazları basitlikle indirgemesi , Katolik ve Protestanların adlarına göre seçildiklerini sanması ve sınıfındaki kızdan çok sevgi dolu hoşlanması hem ne kadar saf , temiz olduğunun hem de saf bir aşık olduğunun göstergesi.

       Aileyi maddi zorluklarla birlikte iyi bir imaj yaratamamak , sürekli kavga etmek durumunda olmaları gibi durumlarla görüyoruz. Peki bu kadar kötülük arasında buradan gidilmeli mi? Olaylardan kaçmak için göç etme fikirlerini vazgeçirtecek derece önemli bir durum olan Belfast'ın onların çocuklukları , gençlikleri ve şimdiki halleri olması filmimizin kesiştiği yer. Belfast onlar için kürkçü dükkanı misali.

       Bu filmin iyi bir film olduğunu düşünmüyorum nedenine birazdan değineceğim fakat daha önce filmin övülebilecek kısımları az olsa da var. Filmimizin çoğunluğu Pan kamera hareketleriyle dolu. Sağa ve sola kaydırmalarla mekandan mekana geçişler hoş olmuş. Bunla birlikte kameranın her zaman bilinçli bir şekilde estetik açılara konması güzel kareler yakalatıyor. Keşke bu filmin görüntü yönetmeni sen olsaydın da kendini başkasına çektirseydin.. Komşuluk ilişkilerinin güzel verilmesiyle beraber övebileceğim yerler sanırım bu kadar. Gelelim mekan tasarımlarına. Mekan tasarımı olarak iç savaşın içinde olan bir mahalleyi çok temiz , düzenli gördüm ve bu beni irite eden konulardan biri , mantık sınırlarını aşan uzak mesafe insan konuşmaları ise cabası. Prostestolarda ise beklediğim vahşiliği göremedim maalesef figüran oyunculuklarından olabilir. Ana oyuncuları çok ortalama buldum. Baba karakterinin İrlandalı aksanı hoşuma gitti ve çocuk karakterimiz Buddy'i de Jojo Rabbit filmindeki küçük karakterimizle eşleştirdim. Filmin olayların nasıl gelişeceğini belli eden bir yapısı var. Amaca giden yolda gereksiz uzatmalara filmin kısalığı da etki etmemiş. En önemli sahnelerden biri olarak gördüğüm market soygununda polis/sivil - protestan karşılasmasında silaha taşla cevap verme olayı benim filmle ilişkimi bitirdi ve burdan Samanyolu mermiyi durduran Salih'e götürdü. Müziklerin bile temayla alakası yoktu sanki rastgele bir albümden seçilmiş şarkılar gibiydi daha ne diyim.

    Üstüne üstlük bu filmde Türk Lokumu yeriliyor. Sen kim köpek!

    Ben bu filmi Oscar alabilecek kapasitede bulmadım maalesef. Belki yaşlı karakterlerle bağlanabilirsiniz fakat hiç gerek yok gibi. Tavsiye etmiyorum :( 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.