Masumiyet Müzesi: Aşka, acıya ve masumiyete adanmış bir roman...

Masumiyet Müzesi: Aşka, acıya ve masumiyete adanmış bir roman...
  • 3
    0
    0
    1
  • Masumiyet Müzesini yaklaşık 10 sene gibi bir süre önce ilk okuduğumda daha çocuk sayılırdım. Yazar olmak istiyordum ve hala olduğu gibi en sevdiğim yazarlardan olan Orhan Pamuk'un okuduğum ilk kitabıydı.

    O günden bu güne çok şey değişti. Ben değiştim, dünya değişti şartlar değişti ancak içimdeki Masumiyet Müzesinin derinliği değişmedi. Ders esnasında sıra altından gizli gizli okuduğum Pamuk kitapları beni başka bir ben yaptı... Füsun ile Kemal'in dolu dizgin aşkı, hatıraları, aşk ve acı... Bu duygular kitabın içine o kadar güzel işenmişti, o kadar iyi aktarılıyordu ki hikayeden, olaylardan ve kitaptan birebir geçen duygulardan etkienmemek imkansızdı.

    Masumiyet Müzesi hala benim için çok önemli bir kitap. Bu duyguyu yaşamayı ve yaşatmayı seviyorum. Bazı dönemler tekrar tekrar alıp elime okurum, en sevdiklerime de okuturum Masumiyet Müzesini. Şimdi yine tekrar elimdeyken, elimden geldiğince Masumiyet Müzesine değinmek istedim.

    Her şey bir gün masumiyetini yitirmek zorundadır, ve en başta biz geliriz. Aşka, acıya ve masumiyete adanmış bir roman... Keyifli okumalar dilerim...

    Yazar: Orhan Pamuk
    Sayfa Sayısı: 561

    Masumiyet Müzesi, Nobel ödüllü Türk yazar Orhan Pamuk'un 29 Ağustos 2008 tarihinde İletişim Yayınları tarafından piyasaya sunulan ve kızı Rüya'ya ithaf ettiği aşk romanıdır. 

    Günlük hayat, resim, arkadaşlık, cinsellik, yalnızlık, mutluluk, gazeteler ve televizyon, aile gibi konuları barındıran roman, Pamuk'un on yıllık çalışması sonucu oluşturuldu.

    Roman, Türkiye'de piyasaya çıktıktan sonraki ilk üç günde en çok satanlar listesinde birinci sıraya yerleşti.

    1975 yılında başlayan hikâye, tekstil zengini Basmacı ailesinin okumuş 30 yaşındaki oğulları Kemal ile uzak akrabaları, yoksul Keskin ailesinin 18 yaşındaki güzel kızı, tezgahtarlık yapan Füsun arasındaki aşkı anlatmaktadır. 

    Orhan Pamuk, hayatı boyunca topladığı, biriktirdiği nesneleri, roman ile aynı adı taşıyan bir müze kurarak burada sergilemeye başladı. Masumiyet Müzesi, 28 Nisan 2012'de açıldı. Orhan Pamuk'un tamamen kişisel servetinden hamiliğini üstlendiği müze, Çukurcuma'da yer alan 1897 yapımı üç katlı tarihi bir binada bulunmaktadır.

    Tekstil zengini Basmacı ailesinin 30 yaşındaki oğulları Kemal'in Sibel ile nişanlanmaya doğru giden bir ilişkisi vardır. Sibel'e çanta almak için gittiği dükkânda yıllardır görmediği 18 yaşındaki uzak akrabası Füsun ile karşılaşır. Füsun'dan etkilenen Kemal, zamanla Füsun ile buluşmaya ve birlikte olmaya başlar. Füsun, tezgahtarlık yapmanın dışında üniversite sınavlarına hazırlanmakta ve Kemal ile birlikte matematik çalışmaktadır.

    Günler süren buluşmaları Kemal'in Sibel ile nişanlanmasından sonra kesilir. Kemal, Füsun'u Merhamet Apartmanı'nda buluştukları dairede, her gün aynı saatte beklemeye başlar. Fakat Füsun, buluşmaya gelmez. Füsun'a ulaşamayan Kemal, mutsuz günler geçirmeye başlar. Sibel'den ayrılır ve Füsun ile seviştiği dairede Füsun'un eşyaları ile birlikte zaman geçirir.

    Kemal'in babasının ölmesiyle Füsun'dan Kemal'e taşındıkları evin adresini içeren bir not gelir. Kemal, verilen adrese gittiğinde Füsun'un evlendiğini öğrenir.

    Füsun'un beş ay önce evlendiği kocası Feridun, Füsun'a çocukluğundan beri âşık, şişman ve sevimli, işsiz bir genç sinemacıdır. İlerleyen zamanlarda Kemal, Füsunlara gidip gelmeye başlar ve Füsun'un kendisine ulaşmasının asıl nedeninin kocasının çekeceği Yeşilçam filmi nedeniyle duydukları sermaye ihtiyacı olduğunu anlar.

    Kemal, Füsun ile olan ilişki kopmasın diye Füsun'un başrolünde oynayacağı, Feridun'un çekeceği filminfinansörü olmaya karar verir.

    Füsun, Kemal ve Füsun'un kocası Feridun, akşamları beraber yazlık sinemalara gidip film izlemektedirler. Füsun, Kemal'i eve davet etmesine rağmen, ona yakın davranmamaktadır. Nadiren anlık yakınlaşmalar olsa da ortak geçmişlerine dair bir işaret vermemesi Kemal'i ondan uzaklaştırmamaktadır. Füsun'un annesi Nesibe Hanım'ın, Füsun'un evliliğinin namusu kurtarmak için yapılmış geçici bir ilişki olduğunu anlatması ve er geç Füsun'la birlikte olacaklarını ama sabırla beklemesi gerektiğini öğütlemesi Kemal'e şevk vermektedir.

    Kemal zamanla Füsun'u bir gün kaybedeceği korkusuyla ona ait nesneleri gizlice alarak biriktirmekte ve suçunu örtmek için her hırsızlık ertesinde eve değerli hediyeler getirmektedir.

    Kemal, Füsun'un başrolünde oynayacağı film için Limon Filmcilik'i kurar. Fakat ne Kemal ne Feridun Füsun'un filmde oynamasını isterler. Onun yerine daha sonraları Feridun'un gönül verip yaşamaya başlayacağı Papatya'yı seçerler. Film başarı getirir, fakat Füsun ile Feridun'un evliliği kopmuştur ve Kemal de bu sonuçtan memnundur.

    Füsun'un babasının ölmesiyle Kemal ve Füsun birlikte olmaya doğru adım atarlar fakat Füsun, kendisinin Kemal'in ailesine, arkadaşlarına Kemal tarafından takdim edilirse ve söz, nişan, nikâh, düğün törenlerini yapılırsa evleneceğini söyler.

    Önce sözlenirler sonra Füsun, Kemal ve Füsun'un annesi Paris'e gitmek için arabayla yola koyulurlar.

    Babaeski'de Edirne yoluna bakan bir otelde dinlendikleri gecenin sabahında Füsun'un kullandığı ve Kemal'in de bulunduğu araç kaza yapar.

    Füsun ölür, Kemal ise ağır yaralanır.

    Kemal iyileştikten sonra, yıllar boyunca topladığı eşyayı sergileyeceği bir müze açmaya karar verir.

    Fusünların Çukurcuma'daki evini müze haline getiren Kemal, müzenin kataloğunu roman biçiminde yazılması için yazar Orhan Pamuk'a teklif götürür ve Pamuk kitabı yazmayı kabul eder.

    Başından itibaren birinci tekil kişi anlatımıyla ilerleyen kitabın son sayfalarında, Kemal sözü kitabın kahramanı olan yazar Orhan Pamuk'a bırakır. Pamuk, Kemal'in ölümünü de anlatarak kitabı sona erdirir.

    Müze, bir romanın kurmaca evreninden yola çıkılarak oluşturulan ilk müzedir. 17 Mayıs 2014'te Avrupa Yılın Müzesi Ödülü'nü almıştır. 

    Masumiyet Müzesi kitabının sayfalrında müzeye ait bir giriş bileti ve müzenin yerini gösteren bir harita da vardır. 

    Müzenin internet sitesinden ayrıntılı bilgileri edinebilirsiniz: https://tr.masumiyetmuzesi.org

    Ayrıca "Hatıraların Masumiyeti" isimli, "Masumiyet Müzesi"nin bir başka gözle işlendiği filmi 2015 yılında vizyona girmiştir.

    //Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, her şey de bambaşka gelişebilir miydi? Evet, bunun hayatımın en mutlu anı olduğunu anlayabilseydim, asla kaçırmazdım o mutluluğu. Derin bir huzurla her yerimi saran o harika altın an belki birkaç saniye sürmüştü, ama mutluluk bana saatlerce, yıllarca gibi gelmişti.

    //Gerçek aşk acısı, varlığımızın en temel noktasına yerleşir, bizi en zayıf noktamızdan sımsıkı yakalar ve diğer bütün acılara derinden bağlanarak bütün gövdemize ve hayatımıza hiç durduralamayacak bir şekilde yayılır.

    //Mutluluk, benim için artık doğuştan Allah’ın bana bağışladığı ve bir hak gibi, mesele etmeden benimsediğim bir şey olmaktan çıkmış; talihli, akıllı ve dikkatli insanların çalışarak elde edip koruyabildikleri bir nimete dönüşmüştü.

    //Gözyaşları ancak tek bir kişinin kucağında dinen bebeklere olduğu gibi, içimi derin, yumuşacık ve kadifemsi bir mutluluk sessizliği sarmıştı.

    // Başkalarının ne dediği elbette en sonunda önemli değildir. Önemli olan hissettiklerimizin hakikiliği, sahiciliğidir. Bunlara itirazım hiç yok, oğlum. Bir kadını sevmişsin. O da güzel. Ama o seni sevdi mi?

    // Aslında kimse,onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığını bilmez.Bazı insanlar kimi coşkulu anlarında hayatlarının o altın anını ‘şimdi’ yaşadıklarını içtenlikle (ve sık sık) düşünebilir ya da söyleyebilirler belki,ama gene de ruhlarının bir yanıyla bu andan da güzelini,daha da mutlu olanını ileride yaşayacaklarına inanırlar.Çünkü özellikle gençliğinde hiç kimse bundan daha kötü olacağını düşünerek hayatını sürdüremeyeceği gibi,insan eğer hayatının en mutlu anını yaşadığını hayal edebilecek kadar mutluysa,geleceğin de güzel olacağını düşünecek kadar iyimser olur.

    // Her akıllı insan hayatın güzel bir şey olduğunu, amacının da mutlu olmak olduğunu bilir,” dedi babam üç güzel kızı seyrederken. “Ama yalnızca aptallar mutlu olur. Nasıl izah edeceğiz bunu?

    //Bana yalan söylemeni isterdim aslında. Çünkü insan ancak kaybetmekten çok korktuğu bir şey için yalan söyler.

     //İskeleden uzaklaşan bir yolcu gibi,geçen her saniyenin beni arkada bıraktığım sevgilimden aslında uzaklaştırdığını bildiğim için,geçen dakikaların o kadar çok olmadığına kendimi inandırmaya çalışır,bu amaçla anlardan ve dakikalardan aklımda küçük desteler yapardım.Her saniye her dakika değil,ancak beş dakikda bir üzülmeliydim.Bu yöntemle beş  tek dakikanın acısını son dakikaya kadar ertelemiş olurdum.

    //Sonu mutlu biten bütün aşk hikayeleri, birkaç cümleden fazlasını hak etmez zaten!

    // Hayatta esas mesele mutluluktur.Bazıları mutludur,bazıları mutlu olamaz.Tabi çoğunluk ikisi arasında bir yerdedir.

    //Mutluluk insanın sevdiği kişiyle yakın olmasıdır yalnızca.

    //“Dünya canavar ruhlu insanlarla dolu evladım”,dedi annem.”Hiç bir şeye aldırmayacaksın.”

    //Aslında kimse onu yaşarken hayatının en mutlu anını yaşadığını bilmez.

    //Müzeler gezmek için değil, hissetmek ve yaşamak içindir.

     

    ' "Bu fotoğrafı müzeye koyun Kemal Bey, lütfen," dedim.

    "Kitaptaki son sözüm şudur Orhan Bey , lütfen unutmayın..."

    "Unutmam."

    Füsun'un fotoğrafını aşkla öptü ve ceketinin göğüs cebine dikkatle yerleştirdi. Sonra bana zaferle gülümsedi.

    "Herkes bilsin, çok mutlu bir hayat yaşadım."            

     2001-02, 2003-08 '
     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.