Advertisement
Advertisement

Nefertiti'nin Bitmeyen Hüznü

Nefertiti'nin Bitmeyen Hüznü
  • 26
    0
    0
    2
  • Antik Mısır’ın en güçlü ve en saygın kraliçesi olarak karşımıza çıkan Nefertiti, dünya tarihine damga vuran gizemli karakterlerden yalnızca bir tanesidir. Hem otoritesi hem zekası hem de zarafetiyle bütün dikkatleri üzerine çeken bu asil kadın; gerçek adı Tadukhepa olmasına rağmen eşsiz güzelliği nedeniyle kendisine verilen “güzellik geliyor” manasındaki “Nefertiti” adıyla tanınır.

    Nefertiti’nin nereli olduğu net bir şekilde belli değildir. Kimi tarihçiler Suriye’deki Mittani Krallığı’nın prensesi olduğunu ileri sürmüş, kimi tarihçiler ise firavunun danışmanlığını yapan Ay’ın kızı olduğunu iddia etmişlerdir. Fakat kesin olan tek şey, Nefertiti’nin Akhenaton’un karısı olduğu gerçeğidir.

    M.Ö. 1353 ile M.Ö. 1336 yılları arasında hüküm süren Mısır Firavunu Akhenaton, kendi dönemine kadar süregelen pek çok kaideyi değiştirmesi ve politik çıkarları ölçüsünde hareket eden din adamlarına karşı verdiği zorlu mücadelesi ile ünlüdür. Amon dinine inanan tapınak rahiplerini rahatsız eden bu devrimci Firavun, çok tanrılı din anlayışını yok sayıp yalnızca Aton’a (Güneş Tanrısı) tapınılmasını zorunlu kılarak Amonhutep olan adını Akhenaton olarak değiştirir. Buradan da anladığımız üzere tarihte ilk kez tek tanrılı bir dini resmi devlet dini olarak tanıyan kişi Akhenaton olmuştur. Fakat devam eden süreçte kimseye kulak asmadan ibadethaneleri kapatması, “tanrılar” ifadesini tüm eski yazıtlardan çıkarttırması ve Thebes şehrini terk edip Tanrı Aton için inşa ettirdiği görkemli Amarna’yı yeni başkent yapması nedeniyle çok ciddi tepkiler görmüştür.


    Akhenaton

    Etrafındaki herkesle adeta soğuk bir savaşın içerisine giren Akhenaton, bu sıkıntılı anlarında en büyük desteği güzelleri güzeli karısı Nefertiti’den alacaktır. Süreç içerisinde siyasi kargaşanın zirve yapmasından dolayı kraliyet ailesinin yetkileri arttırılır ve özellikle Nefertiti neredeyse Akhenaton kadar etkin bir konuma yükselir. Hatta Akhenaton kendi mührünü karısının mührüyle birleştirecek kadar bile ileri gider. Çünkü ona sonsuz bir güven beslemektedir ve nitekim Nefertiti de bu güveni boşa çıkarmayarak yeni dine yüksek bir sadakatle bağlanmış, Aton inancını toplumun her kesimine yayabilmek adına var gücüyle çalışmıştır. Yeri geldiğinde dini görevler üstlenmiş, yeri geldiğinde yabancı devlet adamlarını kabul etmiş, yeri geldiğinde diplomatik toplantıları yönetmiştir.


    Akhenaton ve Nefertiti

    Evliliğinin ilk zamanlarında sadece güzelliği ölçüsünde sevilip sayılan Nefertiti, Akhenaton ile birlikte ülkesi için yaptığı köklü değişiklikler sonrasında reformist bir kraliçe olarak daha çok ön plana çıkmıştır. Elde ettiği siyasi gücün etkisiyle beraber artık adı herkes tarafından duyulacak ve tasvirlerde dahi Mısır’ın düşmanları ile çarpışan korkusuz bir savaşçı görüntüsüyle yansıtılacaktır. Bulunduğu konumun hakkını sonuna kadar veren bu genç kadın, ismini tarihe altın harflerle yazdırmayı başarmıştır. Öyle ki Akhenaton salgın bir hastalık sebebiyle vefat ettikten sonra Nefertiti, ülkeyi bir süre tek başına yönetmiştir.

    Nefertiti hem kocası tarafından çok sevilen bir eş hem de cesur bir kraliçe olmasına rağmen aslında oldukça hüzünlü bir kadındır. Çünkü Akhenaton’dan 6 kız çocuğu doğurmuş fakat hanedana bir erkek varis verememiştir. Sırf bu nedenden ötürü halkın tepkisini çekerek fazlasıyla hırpalanmıştır. Üstelik kızlarından beşini salgın hastalığa kurban veren yaralı bir annedir o. Hiçbir mevki veya makam onun acısını dindirmeye yetmemiş, siyah gözlerinin içinde taşıdığı buğu üç bin yıl öncesinde yapılan büstünde bile net bir şekilde fark edilmiştir.

    Nefertiti’nin bu gizemli büstü, 1912 yılının Aralık ayında Amarna’da yapılan bir kazı sonucu Profesör Ludwig Borchardt ve ekibi tarafından bulunmuştur. Saray sanatçısı Thutmose’un elinden çıktığı belirlenen büst, Antik Mısır’ın en ikonik figürlerinden birisi olarak kabul edilmiş; heykelin belirgin elmacık kemikleri, düzgün burnu, zarif boynu ve kederli havası enteresan bir hayranlık uyandırmıştır.

    Günümüzde Berlin Müzesi’nde sergilenen bu eserin kime ait olduğu konusu ise hala daha Mısır ile Almanya arasında tartışılmakta. Ancak Mısır Nefertiti’nin kendisine iade edilmesini istemekten, Almanya da bu isteği reddetmekten öteye geçebilmiş değil henüz.

     

    Kaynak: 1, 2
    Ali Kose, "Musa ve Tektanrıcılık: Bir Tarih Psikanalizinin Açmazları"
    Aytaç Gök, "Tek Tanrıya İnanan Tek Mısır Firavunu Akhenaton"
    Mehmet Kemal İçden, "Günümüz Sanatında Otoportre"


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.