Ataol Behramoğlu ve Akıllara Kazınan Şiirleri...

Ataol Behramoğlu ve Akıllara Kazınan Şiirleri...
  • 2
    0
    0
    0
  •  

    Yazar, gazeteci ve şairdir.

    1942' de Çatalca da dünyaya gelmiştir.

    Ataol Gürus olan takma adını ilk şiirlerinde kullanmıştır.

     Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Rus Dili ve Edebiyatı Bölümünden 1966 yılında mezun oldu. 1962'de üyesi olduğu Türkiye İşçi Partisi'nin (TiP) örgütlenme çalışmalarına katıldı.

    Yükseköğrenimi sırasında Yapraklar, Dost, Evrim, Ataç gibi dergilerde çıkan şiirleriyle dikkat çekti.

    Bu dönemin şiirlerini bir araya getiren ilk şiir kitabı Bir Ermeni General, 1965'te Ankara'da Toplum Yayınevi'nce basıldı.

    Gençlik dönemi şiirlerinde Orhan Veli, Attilâ İlhan ve İkinci Yenişiirinin ortak özellikleri etkindir.

    Eserleri:


    Şiir:
    Her Şey Şiirdir (1955)
    Bir Ermeni General (1965)
    Bir Gün Mutlaka (1970)
    Yolculuk Özlem Cesaret ve Kavga Şiirleri (1974)
    Ne Yağmur... Ne Şiirler... (1976)
    Kuşatmada (1978)
    Mustafa Suphi Destanı (1979)
    Dörtlükler (1983)
    İyi Bir Yurttaş Aranıyor (1983, Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından oyunlaştırılmıştır.)
    Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum (1985)
    Kızıma Mektuplar (1985)
    Şiirler 1959-1982 (1983)
    Eski Nisan (1987)
    Bebeklerin Ulusu Yok (1988)
    Bir Gün Mutlaka-Toplu Şiirler I (1991)
    Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var-Toplu Şiirler II (1991)
    Kızıma Mektuplar- Toplu Şiirler III (1992)
    Sevgilimsin (1993)
    Aşk İki Kişiliktir (1999)
    Yeni Aşka Gazel (2002)
    İki Ağıt (2007)* Beyaz İpek Gibi Yağdı Kar (2008)
    Okyanusla İlk Karşılaşma (2008)
    Hayata Uzun Veda (2008)
    Ne Çok Hain (2017)
    Bir Çocuğa Layık Olmak (2018)
    Deneme-İnceleme[değiştir | kaynağı değiştir]
    Yaşayan Bir Şiir (1986, eklerle yeni basım 2007)
    Şiirin Dili-Anadil (1995 eklerle yeni basım 2007)
    Utanıyorum (1996)
    Mekanik Gözyaşları (1997)
    Nazım’a Bir Güz Çelengi (1997, eklerle yeni basım: Nazım Hikmet-Tabu ve Efsane(2008))
    İki Ateş Arasında (1998)
    Kimliğim İnsan (1999)
    Başka Bir Açı (2000)
    Gerçeklik Duygusunun Kaybolması(2001)
    Rus Edebiyatı Yazıları (2001)
    Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği (2001)
    Kendin Olmak ya da Olmamak (2003)
    Yeni Ortaçağın Saldırısı (2004)
    Biriciktir Aşk (2005)
    Rus Edebiyatının Öğrettiği (2008)
    Sivil Darbe (2009)
    Benim Prens Adalarım (2010)
    Yolculuk,cesaret ve kavga şiirleri

    Anı: Aziz Nesinli Anılar (2008)

    Gezi:
    Başka Gökler Altında (1996, eklerle yeni basım 2010)
    Yurdu Teninde Duymak (2008)
    Oyun[değiştir | kaynağı değiştir]
    Lozan (1993)

    Mektup:
    Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar (İ.Özel'le mektupları,1995)
    Şiirin Kanadında Mektuplar (M.Demirtaş'la mektupları,1997)

    Çocuk:
    Yiğitler Yiğiti ve Uçan At Masalı (şiir-masal)
    Dünya Halk Masalları (çeviri-uyarlama)
    Düşler Kuruyorum (kitapta bölüm)
    M.Zoşçenko-Lastik Papuçlar (çeviri)

    Antoloji:
    Büyük Türk Şiiri Antolojisi (2 cilt,1987, eklerle yeni basım
    Dünya Şiiri Antolojisi (4 cilt,1997 Ataol Behramoğlu-Özdemir İnce)
    Çağdaş Bulgar Şiiri Antolojisi(1983,Özdemir İnce-Ataol Behramoğlu, eklerle yeni basım 2008)
    Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi(eklerle yeni basım, 2008)
    Uçur Diye, Ey Aşk(Tematik Aşk Şiirleri,2007)

    Çeviri:
    Anton Çehov-Büyük Oyunlar (İvanov-Orman Cini-Vanya Dayı-Martı-Üç Kızkardeş-Vişne Bahçesi)
    Aleksandr Puşkin-Bütün Öyküler, Bütün Romanlar
    Aleksandr Puşkin-Seviyordum Sizi (şiirler)
    Aleksandr Puşkin-Erzurum Yolculuğu
    Maksim Gorki-Yaşanmış Hikâyeler
    Maksim Gorki-Bozkırda
    İvan Turgenev-Arefe
    Mihail Lermontov-Hançer (şiirler)
    Jose Marti-Göklerde Eriyip Gitmek İsterdim (şiirler)
    E. Babayev-Nâzım Hikmet
    V. Tulyakova-Nâzımla Son Söyleşimiz
    A. Fevralski-Nâzım'dan Anılar
    S. Viladimirov, D. Moldvaski-Mayakovski
    A. M. Şamsuddinov-Türkiye Ulusal Kurtuluş Savaşı Tarihi
    Fyodor Dostoyevski-Puşkin Üzerine Söylev

     

    //AŞK

    Hayatın hızıyla yaşadık o aşkı 
    Her şey bir anda başladı 
    Yaşandı 
    Ve bitti... 

    Yan yana gidip de bir süre 
    Ayrı yönlerde uzaklaşan 
    İki tren gibi... 

    //AŞK İKİ KİŞİLİKTİR

    Değişir rüzgarın yönü 
    Solar ansızın yapraklar; 
    Şaşırır yolunu denizde gemi 
    Boşuna bir liman arar; 
    Gülüşü bir yabancının 
    Çalmıştır senden sevdiğini; 
    İçinde biriken zehir 
    Sadece kendini öldürecektir; 
    Ölümdür yaşanan tek başına 
    Aşk iki kişiliktir. 

    Bir anı bile kalmamıştır 
    Geceler boyu sevişmelerden; 
    Binlerce yıl uzaklardadır 
    Binlerce kez dokunduğun ten; 
    Yazabileceğin şiirler 
    Çoktan yazılıp bitmiştir; 
    Ölümdür yaşanan tek başına, 
    Aşk iki kişiliktir. 

    Avutamaz olur artık 
    Seni bildiğin şarkılar; 
    Boşanır keder zincirlerinden 
    Sular tersin tersin akar; 
    Bir hançer gibi çeksen de sevgini 
    Onu ancak öldürmeye yarar: 
    Uçarı kuşu sevdanın 
    Alıp başını gitmiştir; 
    Ölümdür yaşanan tek başına, 
    Aşk iki kişiliktir. 

    Yitik bir ezgisin sadece, 
    Tüketilmiş ve düşmüş, gözden. 
    Düşlerinde bir çocuk hıçkırır 
    Gece camlara sürtünürken; 
    Çünkü hiç bir kelebek 
    Tek başına yaşayamaz sevdasını, 
    Severken hiçbir böcek 
    Hiç bir kuş yalnız değildir; 
    Ölümdür yaşanan tek başına, 
    Aşk iki kişiliktir.

    //BEN ÖLÜRSEM AKŞAMÜSTÜ ÖLÜRÜM

    Ben ölürsem akşamüstü ölürüm 
    Şehre simsiyah bir kar yağar 
    Yollar kalbimle örtülür 
    Parmaklarımın arasından 
    Gecenin geldiğini görürüm 

    Ben ölürsem akşamüstü ölürüm 
    Çocuklar sinemaya gider 
    Yüzümü bir çiçeğe gömüp 
    Ağlamak gibi isterim 
    Derinden bir tren geçer 

    Ben ölürsem akşamüstü ölürüm 
    Alıp başımı gitmek isterim 
    Bir akam bir kente girerim 
    Kayısı ağaçları arasından 
    Gidip denize bakarım 
    Bir tiyatro seyrederim 

    Ben ölürsem akşamüstü ölürüm 
    Uzaktan bir bulut geçer 
    Karanlık bir çocukluk bulutu 
    Gerçeküstü bir ressam 
    Dünyayı değiştirmeye başlar 
    Kuş sesleri, haykırışlar 
    Denizin ve kırların 
    Rengi birdenbire karışır 

    Sana bir şiir getiririm 
    Sözler rüyamdan fışkırır 
    Dünya bölümlere ayrılır 
    Birinde bir pazar sabahı 
    Birinde sararmış yapraklar 
    Birinde bir adam 
    Her şeye yeniden başlar

    //BENİ BİR YAZA GÖMDÜLERDİ BİR ZAMAN

    Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman 
    Her yer olabilecek bir kuytulukta 
    Bir kadın vardı bir balkonda 
    Sesinde yaralı bir gül olan 

    Hayat ve mevsimler aynı şeydi 
    Uyku kadar derin bir suda boğulurken 
    İlkbahar kekeleyerek geldi 
    Kırık çocuk gülüşlerinden 

    Deniz oracıktaydı ve buğusu 
    Eriyorken havada sesler 
    Herşeyin bir büyü oluşturduğu 
    Gizemli kokular ve gülüşler 

    Beni bir yaza gömdülerdi bir zaman 
    Annem olan bir sessizlikte 
    Belki de onun kalbidir açan 
    Derin bir gülün içinde

    //BİR GÜN MUTLAKA...

    Bugün seviştim, yürüyüşe katıldım sonra 
    Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz 
    Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş 
    Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel, 
    düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz! 
    Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam! 
    Sevgilim on sekizinde bir kız, yürüyoruz bulvarda, 
    sandviç yiyoruz, dünyadan konuşuyoruz. 
    Çiçekler açıyor durmadan, savaşlar oluyor, her şey nasıl bitebilir bir bombayla, 
    nasıl kazanabilir o kirli adamlar 
    Uzun uzun düşünüyor, sularla yıkıyorum yüzümü temiz bir gömlek giyiyorum 
    Bitecek bir gün bu zulüm, bitecek bu hân-ı yağma 
    Ama yorgunum, şimdi, çok sigara içiyorum, sırtımda kirli bir pardesü 
    Kalorifer dumanları çıkıyor göğe, cebimde Vietnamca şiir kitapları 
    Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum öbür ucundaki ırmakları 
    Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor orda 
    Köprülerden geçiyorum, karanlık yağmurlu bir gün, yürüyorum istasyona 
    Bu evler hüzünlendiriyor beni, bu derme çatma dünya 
    İnsanlar, motor sesleri, sis, akıp giden su 
    Ne yapsam... ne yapsam... her yerde bir hüzün tortusu 
    Alnımı soğuk bir demire dayıyorum, o eski günler geliyor aklıma 
    Ben de çocuktum, sevgilerim olacaktı elbette 
    Sinema dönüşlerini düşünüyorum, annemi, her şey nasıl ölebilir, 
    nasıl unutulur insan 
    Ey gök! senin altında sessizce yatardım, ey pırıl pırıl tarlalar 
    Ne yapsam... ne yapsam... Dekart oluyorum sonradan... 
    Sakallarım uzuyor, ben bu kızı seviyorum, ufak bir yürüyüş 
    Çankaya'ya 
    Bir pazar, güneşli bir pazar, nasıl coşuyor yüreğim, nasıl karışıyorum insanlara 
    Bir çocuk bakıyor pencereden, hülyalı kocaman gözlü nefis bir çocuk 
    Lermontov'un çocukluk fotoğraflarına benzeyen kardeşi bakıyor sonra 
    Ben şiir yazıyorum daktiloda, gazeteleri merak ediyorum, 
    kuş sesleri geliyor kulağıma 
    Ben mütevazı bir şairim, sevgilim, her şey coşkulandırıyor beni 
    Sanki ağlayacak ne var bakarken bir halk adamına 
    Bakıyorum adamın kulaklarına, boynuna, gözlerine, kaşlarına, 
    yüzünün oynamasına 
    Ey halk diyorum, ey çocuk, derken bende bir ağlama 
    İlençleniyorum bütün bireyci şairleri, hale gidiyorum portakal almaya 
    İlençleniyorum o laf kalabalıklarını, kurumuş yürekleri, bireyin kurtuluşunu filan 
    İlençliyorum o kitap kurtlarını, bağışlıyorum sonradan 
    Uzun kış gecelerinden sonra, masallarda anlatılan 
    Durup durup bunları düşünüyorum, bir sevinci bir hüzün izliyor arkadan 
    Yüreğim ipesapa gelmez bir bahar göğü, Türkçe bir yürek kısaca 
    Beklemek usandırıyor, telaşlı telaşlı bir şeyler anlatıyorum sağda solda 
    Bir otobüse biniyorum, inceliyorum bir böceği tutarak kanatlarından merakla 
    Yürürdüm eskiden baharda, o yıkıntıların ve çayırların olduğu alanlara 
    Aklıma şiiri gelirdi o yaşlı Amerikalının sonbaharı anlatan şiiri 
    Çayırlar vardı o şiirde, baharı anımsatan ne de olsa 
    Böylece yeniden hazırlanıyorum bir coşkuya, yeniden sokaklara fırlamaya 
    Kendimi atmak bir uçurumdan balıklama 
    Büyük ve mavi bir şey izlenimi var bende, gördüğüm filmlerden mi ne 
    Bir şapka, telaşlı bir gök, sıcak yapay bir dünya 
    Anlat anlat bitmiyor, bitmiyor bendeki daüssıla 
    Bütün sevgilerimi harcayabilirim bir çırpıda, yağmurlu o yollar geliyor aklıma 
    Benzin kokuları, ıslak direkler, babamın esmer bir somun gibi tombul ve sıcak elleri 
    Uyurdum. Bir de bakmışsın yeni bir filim sinemada, şehirde yeni bir kız, 
    kahvede yeni bir garson 
    O üzgün ve sabahlıklı dururdu balkonda... 
    Şimdi ne var hüzünlenecek bunda, nedir bu çatlatan yüreğimi bu telaş 
    Sanki yarın ölecek gibiyim, birazdan polisler gelecek ya da 
    Gelip alacaklar kitaplarımı, daktilomu, bu şiiri, sevgilimin fotoğrafını duvarda 
    Soracaklar babanın adı ne, nerde doğdun, teşrif eder misiniz karakola 
    Dünyanın öbür ucundaki dostları düşünüyorum, öbür ucundaki ırmakları 
    Bir kız sessizce ölüyor, sessizce ölüyor Vietnam'da 
    Ağlayarak bir yürek resmi çiziyorum havaya 
    Uyanıyorum ağlayarak, bir gün mutlaka yeneceğiz! 
    Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey ithalatçılar, ihracatçılar, ey şeyhülislâm! 
    Bir gün mutlaka yeneceğiz! Bir gün mutlaka yeneceğiz! bunu söyleyeceğiz bin defa! 
    Sonra bin defa daha, sonra bin defa daha, çoğaltacağız marşlarla 
    Ben ve sevgilim ve arkadaşlar yürüyeceğiz bulvarda 
    Yürüyeceğiz yeniden yaratılmanın coşkusuyla 
    Yürüyeceğiz çoğala çoğala...

    //BU AŞK BURADA BİTER

    Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim 
    Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver 
    Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim 
    Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider 

    Bir hatıradır şimdi dalgın uyuyan şehir 
    Solarken albümlerde çocuklar ve askerler 
    Yüzün bir kır çiçeği gibi usulca söner 
    Uyku ve unutkanlık gittikçe derinleşir 

    Yanyana uzanırdık ve ıslaktı çimenler 
    Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı! 
    Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı 
    Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler 

    Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim 
    Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver 
    Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim 
    Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider

    //BU YANGIN YERİNDE

    Yaşamak bu yangın yerinde
    Her gün yeniden ölerek

    Zalimin elinde tutsak
    Cahile kurban olarak

    Yalanla kirli havada
    Güçlükle soluk alarak

    Savunmak gerçeği, çoğu kez
    Yalnızlığını bilerek

    Korkağı, döneği, suskunu
    Görüp de öfkeyle dolarak

    Toplanıyor ölü arkadaşlar
    Her biri bir yerden gelerek

    Kiminin boynunda ilmeği
    Kimi kanını silerek

    Kucaklıyor beni Metin Altıok
    "Aldırma" diyor gülerek

    "Yaşamak görevdir bu yangın yerinde
    Yaşamak, insan kalarak"

    //ÇOK SEVDİM BİR ZAMANLAR

    Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de 
    Alıp başımı gitmeyi yollar boyunca 
    Seyretmek bir bozkır akşamını camından bir otobüsün 
    Masal şehirlerini geçerken hızla 

    Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de 
    Ürpertili, sımsıcak tenini kadınların 
    Salmak serin sulara gövdemi 
    Düşüp gitmek ardına şiirin ve aşkın 

    Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de 
    Varolduğumu düşünmeyi, ürpererek... 
    Karanlık bir odada küçük bir çocuk gibi 
    Yağmurdan ve yalnızlıktan ürkek 

    Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de 
    Düşüncemi geniş ve sonsuz olanla birleştirmeyi 
    Hırçın ve ele geçmezce atılgan 
    Uysal ve usulcacık benim olan şeyi... 

    Çok sevdim birzamanlar, seviyorum yine de 
    Ve hep seveceğim beynim ve tenim varoldukça bu dünyada 
    Pırıl pırıl olanı, her zaman bir güz diriliğinde 
    Değişmez ve değişken olanı sonsuzca...

    //ÇIĞLIK

    Bir adamı öldürmenin tam sırası kurşunlarla 
    Çocuğunu öpüp kapıya çıktığında 

    Ey kanatılmış çiğnenmiş bahar günü 
    Birden bir çığlıkla kapatır yüzünü 

    Ezik bir gül gibi çığlık, yitik bir umut gibi 
    Boğmak boğma bir telle bir insan olmanın sevincini 

    Kederli yağmur, usulca düşen akşama 
    Çığlık. Bir çocuk yüzü. Dayalı cama...

    //DÜŞMEK

    "Uçak şimdi 
    Düşüyor" 
    Dedi yanımdaki. 
    Düşmenin bilmesem 
    İnmek olduğunu 
    Azerice'de 
    Herhalde o saat 
    Yüreğime inerdi.

    //ESKİ NİSAN

    Canımın yongası, sevdiğim,
    Bir kaç gün çaldık ilkbahardan
    Geçtik yıllardır özlediğim
    Erguvan ışıklı kıyılardan

    Aşkı sessizlik tanımlar
    Gençken tersini düşünürdüm
    Akşamla dönerken geriye dalgalar
    Yalnızlığı çırılçıplak gördüm

    Durduktu önünde Ege Denizi'nin
    Gözleri mayıs bulanığı,
    Kuytuluğunda eski evlerin
    Dolaştıktı Ayvalığı

    Eski nisan, her şey gibi,
    Kalbim de, rüzgar da eski,
    Çırpınıp duruyor havada
    Yitik anıların kelebeği

    //ESKİ ŞİİRLERİM

    Kapılarını yıllardır çalmadığım
    Eski dost evleri gibi
    Eski şiirlerim
    Kitaplarda
    Bekler beni...
    Girip dinlendiğim olur
    İçlerinde
    Bir kahve içimi
    Çıkıp giderim sonra
    Buruk bir hüzün
    Bırakıp geride...

    //EYLÜL SABAHININ SERİNLİĞİ

    eylül sabahının serinliğini 
    Yaprakların serinliğini 
    Ciğerlerime dolduruyorum 

    Sessizlik ve serinlik 
    Birleşiyor 
    Yıkanmış güvercinler 
    Ve çok uzakta bir tren sesi 

    Her zaman yeniden başlamak duygusu 
    Doğuyor içimde 
    Her uyanışımda 

    Düşmanlarımı bağışlıyorum 
    Daha çok seviyorum dostlarımı 
    Her uyanışımda 

    Eylül sabahının serinliğini 
    Yaprakların serinliğini 
    Yüreğime dolduruyorum

    //GECE KAPIYI KİMDİR ÇALIP GELEN

    Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen 
    Yitirdiğim bir mutluluk mu 
    Habercisi mi gelecekteki bir mutluluğun 

    Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen 
    İçimde bağıran acılar mı 
    Serseri, başıboş bir rüzgar mı 

    Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen 
    Ansızın çıkıp gelen bahar mı 

    Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen 
    Yüreğim mi,damarlarımda hışırdayan kan mı 

    Bağırarak bu kansız evlerin suratına 
    Bağırarak bu kansız sokakların suratına 
    Bağırarak bu kansız insanların suratına 
    Bağırarak yüreğimdeki kanı 

    Gece vakti kimdir kapıyı çalıp gelen

    //GEÇMİŞ YAZ

    Gövdemden sızan sular gibi
    Akıp gitti bir yaz daha
    Sevişmelerle gündüz vakti
    Ve beyaz öğle uykularıyla

    Bir yazdı artık geçmiş olan
    Oysa hala tenimde tuz tadı
    Aynı ağlardan çıkardığımız
    Bir akşam güneşiyle balıkları

    Bir yazdı uzak Gürcistan'da
    Kıyısında kartal dağların
    Mavi gözlü bir göl bırakan
    Düşlerine çocukların

    Bir yazdı yaşanan her saniyesi
    Ve şimdi kumsaldan eserken rüzgar
    Üşür bir deniz kabuğu belki
    Ve küçük bir kızı anımsar

    //GİZLİCE SEVGİLİM

    Rüyalar bile geceleri bekler 
    Gizlice görünmek için 
    Yüreğimdesin, saklısında içimin 
    Gizlice sevgilim 

    Kimse bilmesin üzgünlüğümü 
    Taşırım ölümüm gibi bu duyguyu 
    En gizli kuytularında ömrümün 
    Bir yer var gizlice sevgilimin uyuduğu 

    Gizlice sevgilim, yaşam kadar acı 
    Canımı tutuşturan özlem gibi 
    Özlüyorum derin yokoluşta 
    Gizlice sevgilimi

    //MELANKOLİ

    Ey sokaklarında yıllarca avare dolaştığım 
    İçinde ilk aşkımı yaşadığım küçük şehir 
    Umutsuz akamlarımda sesini duyduğum lir 
    Sihrinde ilk acıyı tattığım 

    Ey sarhoş akşamlarımın biricik tesellisi 
    İlk şiirlerimdeki biricik dert ortağım fener 
    Soğuk kış geceleri ısındığım kalorifer 
    Gitgide uzaklaşan tren sesi 

    ey en masum arzularımı gizleyen oda 
    Yıldızlarla dost eden küçük pencere 
    Her akşam gönlümün dilediği yere 
    Götüren sihirli araba 

    Ey en içli en yanık türkülerimi duymayan 
    rüzgarı saçlarımı dağıtan sokak 
    Ve ey saçı ak gönlü ak 
    Anneciğim pencerede ağlayan 

    Ah biliorum güç gelecek sizlere 
    Ama artık gitmek geliyor içimden 
    Bir sabah masmavi bir bulutun peşinden 
    Dönüşü olmayan yerlere

    //SEVGİLİMSİN

    Sevgilimsin, kim olduğunu düşünmeye vaktin yok, yapacak 
    işleri düşünmekten 
    Kalabalığın içinde kalabalıktan biri 
    Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi 
    Sevgilimsin, ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli 
    Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden 

    Sevgilimsin, boğuk aşkım, kanayan gençliğim 
    Uçuruyorum seni çocukluğuna doğru 
    Kanatların yorulur, ter içinde kalıyorsun 
    Gece yanıbaşımda bağırarak uyanıyorsun 
    Her sabah el sallıyorum metalle karışmana 

    Sevgilimsin, arasıra bir kağıt koyup erteliyoruz aşkı 
    Otobüslerde ve trende kaçamak yaşanan 
    Ve bedenlerimiz kana kana kanayamadan yan yana

    //YIKILMA SAKIN

    Kötü şey uzakta olmak
    Dostlarından, sevdiğin kadından
    Yasaklanmak bütün yaşantılara
    Seni tamamlayan, arındıran
    Kapatıldığın dört duvar arasında
    Sağlıklı, genç bir adam olarak

    Neler gelmez ki insanın aklına
    Sevinçli, özgür günlere dair
    Kalmıştır yüzlerce yıl uzakta
    Onunla ilk kez öpüştüğün şehir
    Acı, zehir zemberek bir hüzün
    Kalbinden gırtlağına doğru yükselir

    Görüyorsun işte küçük adamları
    Köhnemiş silahlarıyla saldıran sana
    Kimi tutsak düşmüş kendi dünyasına
    Kimisi düpedüz halk düşmanı
    Diren öyleyse, diren, yılma
    Yürüt daha bir inatla kavganı

    Babeuf'u hatırla, Nazım Hikmet'i
    Bir umut ateşi gibi parlayan zindanlarda
    Hatırla Danko'nun tutuşan kalbini
    Karanlıkları yırtmak arzusuyla
    Ve faşizme karşı, zulme, zorbalığa
    Düşün acılar içinde vuruşan kardeşleri

    Kötü şey uzakta olmak
    Dostlarından, sevdiğin kadından
    Yasaklanmak bütün yaşantılara
    Seni tamamlayan, arındıran
    Ama bir devrimciyi haklı kılan
    Biraz da acılardır unutma

    Yıkılma sakın geçerken günler
    Yaralayarak gençliğini
    Onurlu, güzel geleceklerin
    Biziz habercileri düşün ki
    Ve halkın bağrında bir inci gibi
    Büyüyüp gelişmektedir zafer.

    //YAZ

    Seni seviyorum ve bir şey söylemiş olmuyorum bunu söylemekle 
    Ben bu yaz kokusunu bir başka zamandan anımsıyorum 
    ben bu yaz tadını biliyorum, terleyen aşkı 
    terleyen kasıkları ve şakaları biliyorum 

    kendimi yokluyorum, burnumu çekiyorum, yaz geçiyor 
    Yaz geçmeyecekmiş gibi, havada asılı duran sesler 
    Tembelce ulaşıyorlar hedeflerine 
    Yazın derin uykusu, uyuşukluğun yazı 
    Kaşınmanın, uzak iklimlere doğru 

    Yaz büyük ve ayıp bir çiçeğe benziyor 
    (Ben bu benzetmeyi anımsıyorum) 
    Dolunay çırılçıplak 
    (Bu benzetmeyi de) 
    Yaz, mezar taşları ısınıyor 
    Ve kertenkelelerin kanı 

    Saçlarımdan otlar ve kertenkeleler fışkırıyor 
    Yaz, bakımsız bahçler 
    Bakımsız havuzlar 
    Yaz günleri dilimde tüy bitiyor 
    Ve aşkın ısırgan otu 

    İpekten sözler üretiyorum, geleceksen gel 
    Sözler yorgun düşüp kalıyor yarı yolda 
    Aşk, ve gecenin kadifesine yazılan sözcükler 

    Yaz beni derin yatağına çekiyor 
    Ağlıyorum ve diriliyorum yeniden 
    Yaz bir ölüm uykusu ve bir gece dürtüsüdür 
    Serin yıldızlar kuşandığımız 

    Sözcükler derin sulara batıp çıkıyor 
    Yaz budur ve roman budur 

    Yaz beni yaralıyor 

    //YAZ SONU

    Ayvalar ve güneş sarardı
    Yıldızlar daha parlak
    Ve ay daha soğuk şimdiden
    Güz denizi yutkunuyor
    Ardısıra yitik bir aşkın
    Kıyıya çarpıp geriye çekilirken.
    Kağıttan taşan mürekkep gibi
    Taşıyor içimden
    Özlemi geçmiş yazın.

    //YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR

    Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: 
    Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi 
    Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten 
    Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği 

    İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne 
    Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa 
    Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır 
    Kopmaz kökler salmaktır oraya 

    Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını 
    Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin 
    Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara 
    Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin 

    İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine 
    Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına 
    İnsan balıklama dalmalı içine hayatın 
    Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına 

    Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar 
    Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın 
    Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu 
    Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın 

    Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle 
    Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı 
    Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına 
    Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı 

    Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: 
    Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına 
    Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır 
    Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

    //İLKBAHAR

    Yüzümü bulutlara kaldırıp 
    Dua eder gibi mırıldanıyorum 
    Kuşlarla, otlarla yıkanıyorum 
    Rüzgarla, ilkbaharla 

    Güneş gözkapaklarımı ısıtıyor 
    Ah! Güvenilmez ilkbahar güneşi 
    Rüyada mıyım, gerçek mi bu 
    Hem var gibiyim, hem yok gibi 

    Bir güney kentinde, bir kıyı kahvesinde 
    Başakların sonsuz salınışı 
    Burada, kendimle başbaşa 
    Ömrümü böylece tamamlayabilirim 

    Bir kuşu dilinden hiç öpmedim 
    Belki bir gün öpebilirim 
    Belki bir gün rüzgar olurum ben de 
    Eserim başakların üzerinden 
    Kalbim bir yaz gününe karışsın isterim 
    Bir kuş cıvıltısında doğmak için yeniden

    //ÖĞRENDİM Kİ

    Öğrendim ki... 
    Kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız. 
    Kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, 
    Gerisini karşı tarafa bırakırsınız. 

    Öğrendim ki... 
    Güveni geliştirmek yıllar alıyor, 
    Yıkmak bir dakika. 


    Öğrendim ki... 
    Hayatında nelere sahip olduğun değil 
    Kiminle olduğun önemli. 

    Öğrendim ki... 
    Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün 
    Ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek. 

    Öğrendim ki... 
    Kendini en iyilerle kıyaslamak değil 
    Kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir. 

    Öğrendim ki... 
    İnsanların başına ne geldiği değil 
    O durumda ne yaptıkları önemli. 

    Öğrendim ki... 
    Ne kadar küçük dilimlersen dilimle 
    Her işin iki yüzü var. 

    Öğrendim ki... 
    Olmak istediğim insan olabilmem 
    Çok vakit alıyor. 

    Öğrendim ki... 
    Karşılık vermek 
    Düşünmekten çok daha basit. 

    Öğrendim ki... 
    Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek 
    Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun. 

    Öğrendim ki... 
    'Bittim' dediğin andan itibaren 
    Pilinin bitmesine daha çok var. 

    Öğrendim ki... 
    Sen tepkilerini kontrol edemezsen 
    Tepkilerin hayatını kontrol eder. 

    Öğrendim ki... 
    Kahraman dediğimiz insanlar 
    Bir şey yapılması gerektiğinde 
    Yapılması gerekeni 
    Şartlar ne olursa olsun yapanlar. 

    Öğrendim ki... 
    Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor. 

    Öğrendim ki... 
    Bazı insanlar sizi çok seviyor 
    Ama bunu nasıl göstereceğini bilemiyor. 

    Öğrendim ki... 
    Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz 
    Bazıları hiç karşılık vermiyor. 

    Öğrendim ki... 
    Para ucuz bir başarı. 

    Öğrendim ki... 
    En iyi arkadaşla sıkıcı an olmaz. 

    Öğrendim ki... 
    Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları 
    Kaldırmak için elini uzatır. 

    Öğrendim ki... 
    İki insan aynı şeye bakıp 
    Tamamen farklı şeyler görebilir. 

    Öğrendim ki... 
    Aşık olmanın ve aşkı yaşamanın çok çeşidi vardır. 

    Öğrendim ki... 
    Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar 
    Daha uzun yol yürüyor. 


    Öğrendim ki... 
    Hiç tanımadığın insanlar, 
    iki saat içinde, 
    senin hayatını değiştirir. 

    Öğrendim ki... 
    Anlatmak ve yazmak ruhu rahatlatır. 

    Öğrendim ki... 
    Duvarda asılı diplomalar 
    İnsanı insan yapmaya yetmez. 

    Öğrendim ki... 
    Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır. 

    Öğrendim ki... 
    Karşısındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin 
    nereden geçtiğini bulmak zor. 

    Öğrendim ki... 
    Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. 
    Gerçek aşkların da! 

    Öğrendim ki... 
    Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, 
    Ne tür deneyimler yaşadığınızla var. 

    Öğrendim ki... 
    Aile hep insanın yanında olmuyor. 
    Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. 
    Aile her zaman biyolojik değil. 

    Öğrendim ki... 
    Ne kadar yakın olursa olsunlar 
    En iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. 
    Onları affetmek gerekir. 

    Öğrendim ki... 
    Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. 
    Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor. 

    Öğrendim ki... 
    Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın 
    Dünya sizin için dönmesini durdurmuyor. 

    Öğrendim ki... 
    Şartlar ve olaylar, 
    Kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. 
    Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz. 

    Öğrendim ki... 
    İki kişi münakaşa ediyorsa, 
    Bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. 
    Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez. 

    Öğrendim ki... 
    Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. 
    Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır. 

    Öğrendim ki... 
    Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.

     

     

     

     

     

     

    Şiirle kalınız sevgili okur...

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.