Mary Ann Webster(kızlık soyadı ile), 20 Aralık 1874'te Londra'da, işçi sınıfı bir ailenin 8 çocuğundan biri olarak dünyaya gelmiştir. Eğitimini bitirdikten sonra hemşire olan Mary, 1903 yılında, yani 29 yaşında bahçıvan Thomas Bevan ile evlenerek eşinin soyadını almıştır. Bu evlilikten sonra 4 çocuk sahibi bir kadın olmuştur.
Doğum yaptıktan hemen sonraki dönemde Mary, çok ciddi migren atakları, görme problemleri, eklem ve kas ağrıları çekmeye başlamıştı. Her sabah yataktan ağlayarak uyanıyor, hem eşine gülümseyebilmek hem de çocuklarına iyi bir anne olabilmek için elinden gelenin fazlasını yapıyordu. Fakat yetmiyordu. Artık kocası bile onunla konuşurken yüzüne bakmıyordu. Bu, Mary için çok ağır bir durumdu. Durum bu iken doktora da görünemiyordu haliyle. Ağrılarıyla yaşamına devam ediyordu.
Mary'nin hastalığı ilerledikçe semptomları da aynı orantıda değişiyor ve artıyordu. Yüzünde anormal bir büyüme baş gösterdi. Bu büyümeyle birlikte farklı bir görünüme sahip olmuştu artık. Akromegali, yani devlik hastalığının 20.yüzyılın başlarında değil tedavisi, doğru tanısı bile konamazken Mary, dünyada 1000 kişide görülebilecek bu hastalığa yakalanmıştı ve maalesef ki çözümü yoktu. Hastalık, vücutta aşırı miktarda büyüme hormonuna neden olan ve kemik, iç organ ve yumuşak doku büyümesine yol açan bir nöroendokrin bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Hastalığa sıklıkla baş ve kas ağrısı eşlik etmektedir. Çoğu durumda, akromegali, hipofiz adenomu olarak bilinen iyi huylu bir tümör nedeniyle oluşuyor. Bugün, doktorlar bu hastalığı çok rahat bir şekilde tedavi edebiliyor, fakat o zamanlarda Mary için yapılabilecek hiçbir şey yoktu, Mary çaresiz durumdaydı. Her geçen gün şiştiğinin ve güzelliğinin giderek kendisinden uzaklaştığının farkındaydı. Aynaya bakmak bile ızdıraptı onun için.
Mary her geçen gün kötüleşirken eşi Thomas Bevan, desteğini hiç esirgemedi, hep yanında oldu. Fakat hayat onlar için çok farklı planlar yapmaktaydı. 11 yıllık mutlu bir evliliğin ardından Thomas Bevan hayata veda etti. Mary yalnızdı artık. Yapayalnız. Ve 4 çocuk. Ne yapacağını bilemez halde hem ağrılarıyla uğraşıyor, hem de kocasının yasını tutuyordu. Parası yoktu, çalışması gerekiyordu fakat dış görünüşü buna engel oluyordu. Çaldığı kapılar bir bir yüzüne kapanıyordu.
Mary'nin hayatını değiştiren o gün gelip çatmıştı. ''Dünyanın En Çirkin Kadını Yarışması''... Bu yarışmaya katılmalıydı, çünkü sorumlu olduğu 4 çocuğu vardı. Fakat katılırsa.. Çirkin olduğunu kabul mu etmiş olacaktı? Yok canım, bir sürü insan var en çirkini olmasının imkanı yoktu! Yoksa var mıydı? Bilemiyordu. Aslında biliyordu. Bu yarışmaya katılacaktı, çünkü paraya ihtiyacı vardı. Ve büyük ödül 50 dolardı. 50 dolar! Bu parayla neler neler yapardı, çocuklarına ne yemekler hazırlardı...
Mary yarışmayı kazanmıştı. Hem mutluydu, hem de çok buruktu. Dünyanın en çirkin kadınıydı artık. Ve basına malzeme olmuştu. Ucube, çirkin, canavar... İnsanlar ağzına geleni söylüyordu onun için. Gazetelerde hakkında hoş olmayan makaleler yazılıyordu. Bu çok ağır bir travma bir kadın için, bir insan için. Fakat Mary dayandı. Çocukları için, kendisi için çok büyük bir hayat mücadelesi verdi.
1920 yılında ABD’de çalışmaya ve Coney Island’ın Dreamland şovunda yer almaya davet edildi. Çirkinliğini ve maskülen görüntüsünü sergileyebileceği kıyafetler giyerek görünüşünü sergiledi sirklerde. Bu şovlarda sıra dışı başka insanlar da vardı; sakallı bir kadın, cüceler, devler, Siyam ikizleri.. Hepsi insanları güldürmek için orada toplanmıştı. Ve namı diğer ''ucubeler''di...
Mary Ann Webster, hayatının geri kalanını sirkte çalışarak geçirdi. Fakat sahip olduğu hastalık sebebiyle fazla bir yaşam süremedi. 1933 yılında, 59 yaşında hayata gözlerini yumdu.
bu hikaye inanilmaz uzucu benim icin. ne zaman okusam veya gorsellere denk gelsem kalbim paramparca oluyor🥺