İnsan Nereden Geldi? (İNSANIN EVRİMİ) 1. Bölüm

İnsan Nereden Geldi? (İNSANIN EVRİMİ) 1. Bölüm
  • 8
    0
    0
    0
  • Büyük beyinli, omurgalı, iki bacaklı bir memeli olarak bu gezegendeki en karmaşık yapılı canlıyız. Dünyaya yön vermek ve egemen olmak için onun kendisinden meydana geldik, saati geriye sararsak varoluş hikayemizin 4 milyar yıllık evrimsel iniş çıkışlarla dolu ve mantık sınırlarını zorlayan bir bulmaca olduğunu görebiliriz. Büyük yok oluşlar, felaketler gerçekleşti; yırtıcılar türümüzün devamlılığını yok etmekle tehdit etti kemirgenden sürüngene türümüzün her döneminde yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldık. Denizden karaya her adımda hayatta kalmak için mücadele ettik. Balıktan solucana solucandan ilk yaşam belirtisi olan basit tek hücrelilere, bu zamanın tanık olduğu en olağandışı ve en inanılmaz hikaye: İnsan oğlunun yükselişinin hikayesi.

     

    4 Milyar Yıl Önce

    4 milyar yıl önce taş ve tozdan oluşan bir küre soğuk uzay boşluğunda dönüyordu. Yaşamın olmadığı bu erimiş lav küresi ileride yaklaşık 9 milyon türe ev sahipliği yapacaktı. Ancak burada yaşamın başlaması için olasılık kanunlarına karşı koyan bir sıra olayın gerçekleşmesi gerekliydi, bu konuda pek çok teori var kesin olarak yaşamın ilk noktasını bulmak şuan için mümkün değil fakat su olmasa başlayamayacağını biliyoruz. Bilim adamlarına göre dünyamıza suyu asteroitler veya kuyruklu yıldızlar getirdi, su kimyasallarla ve organik bileşiklerle çalkalanıyordu şimşek bu biyolojik çorbaya doğru yerde ve zamanda etki etti ve bu biyolojik materyallerin birleşmesini sağladı. Yine de bu kırılgan genlerin zor doğa koşullarında hayatta kalma şansı yoktu, şans faktörü yine devreye girdi ve yağ çoğunluklu bir yapı bu genleri sardı ve ilk defa ilkel hücreler oluştu. Bu hücreler 3.5 milyar yıl önce olağan dışı bir şey yaptılar kendilerini ve hücreyi kopyalayarak mükemmel bir klon yarattılar. Bu yaşama belirtisi gösteren ilk birimdir tüm insanların, tüm hayvanların, tüm böceklerin, tüm bitkilerin kökeni bu tek hücreli canlıya dayanır bu canlıya LUCA(“Last Universal Common Ancestor”) veya Türkçesiyle (Son Evrensel Ortak Ata) denir. 2 milyar yıl boyunca basit tek hücreli canlılardan başka canlı yoktu.

     Fakat tesadüfi bir kaza her şeyi değiştirdi 2 hücre kaynaştı ve genleri birleşti bu birleşmiş hücre kendini kopyaladı, yeni kopyalanan hücre 1 değil 2 ebeveynin genine sahipti buna bilimde rastlantısal üreme diyoruz ve üreme varsa çeşitlilik vardır. Zaman zaman işler yolunda gitmez ve genlerde hatalar oluşabilir hücreler çoğalırken genler silinebilir veya farklılıklar oluşabilir buna mutasyon denir. Zamanla bu mutasyonlar artar ve hücreler o kadar farklılaşır ki onlara artık ayrı bir tür diyebiliriz. Hayat ağacı milyonlarca farklı tür e dallanıp budaklanır fakat onların sadece biri sonunda insanı oluşturacaktır.

    Bu resimde gördüğünüz su solucanı biziz yaklaşık 600 milyon yıl önce bu haldeydik, evrim kadın ve erkek cinsiyetlerini oluşturdu ve döllenme ile daha gelişmiş bir şekilde neslimizi aktarmaya başladık fakat yaşayan tüm canlılar körken bir eş bulmak hayli zordu bu nedenle evrimsel adaptasyonlar sonucunda az miktarda deri hücresi mutasyona uğradı ve doğanın en mükemmel yeniliği şekillenmeye başladı. Artık karanlık ve ışığı birbirinden ayırabiliyoruz, daha fazla av bulabiliyor avcıları daha kolay tespit edebiliyoruz, daha uzun yaşıyor ve daha fazla döl üretebiliyoruz. Bir süre sonra ışığa duyarlı hücreleri olan canlılar popülasyona hükmetmeye başlıyor sayısız nesiller boyunca gerçekleşen mutasyonlar hücreleri geliştiriyor, bu doğal seleksiyonun işleyişi bu yaşayan tüm canlıların dünyaya uyum sağlamasını sağlayan ve atalarımıza göz organını kazandıran süreç. Artık görebiliyoruz fakat gördüklerimize bir anlam kazandırmamız gerekiyor, gözlerimizin arkasında bir yığın beyin hücresi kümelenmiş durumda bir toplu iğne başından daha büyük değiller bir gün bu doğanın en karmaşık organı haline gelecek 521 milyon yıl önce ilk beyin işte bu. Artık balık benzeri bir canlıyız fakat bu denizde yalnız değiliz şimdiye kadar yaşamış canlıların %99 unu yok eden anamolacaris denen bir canlı türümüzü yok olmanın eşiğine getirmiş durumda.

    bu canlı eski okyanusların büyük beyaz köpekbalığı gibi, şans faktörü yeniden devreye giriyor ve doğal seleksiyon kendini gösteriyor çenemiz ve dişlerimiz 400 milyon yıl önce ilkel bir canavarın öfkesiyle karşılaştığımız için varlar. Bu organlar daha fazla yiyecek ve daha büyük bir beden demektir. 370 milyon yıl önce 30 santimetre uzunluğunda zırhlı bir balıktık kendimizi yenilmez gibi hissediyoruz fakat değiliz her zaman bizden daha iri yırtıcılar olacaklar ve bu canlılar bizi sığ sulara kadar kovalıyor bu sular güvenli, yoksa değil mi ? bu sular kirli oksijen olarak az ve yaşamaya elverişli değiller. Geri dönemeyiz ama burada da kalamayız gidebileceğimiz tek bir yer kaldı!

     

     

    Sonraki bölüm: Karaya ilk adımlar

     

    icg


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.