Acı vermiyor. Üzülmüyorum olmadığına. Üzülmüyorum bittiğine. Sonra başlamış mıydı diye soruyorum kendime. Cevabı yok. Kaçıyorum. Kendimi kandırdım. Öyle bir sevdim ki, bir daha kimseyi sevemeyecek gibi; öyle bir sevildi ki, bir daha kimse onu öyle sevemeyecek gibi. Aklıma geldiğinde gözlerimi açıyorum. Kalbimdeki adamın aklıma gelmesi beni yaralar çünkü biliyorum. Gözlerimi açıp ilkbaharı bekliyorum. Çok yakında bahar gelecek ve unutacağım sonbaharın bütün manzaralarını. Adı üstünde son-bahar. Son. Her şeyin sonu vardıysa da, kendimi kandırmanın sonu yoktu. Bunu sonlandırmama yardımcı oluyor bahar. İlklere koşmak, tutunmak beni yeniden gülümsetiyor. Havanın ısınmasıyla birlikte açan o rengarenk çiçekler gibi açıyorum ellerimi. Ellerimi tutuyorum, eğilip okşayıp kokluyorum. Her şeyin ilki güzel ya, sonunu düşünmüyorum. Açtıkça açıyorum. İlkbahar oluyorum. Cemrelerin düşüşünü şenliklerle kutluyorum. Cemre düştükçe ben yükseliyorum. Yukarıdan açılan ellerimle selam veriyorum bütün bahara. Bahar bana kucağını açıyor. Sığınacak kocaman bir mevsimim var. O kadar kocaman ki içime çektikçe göğüs kafesim genişliyor. Daha çok içime çekiyorum. İçim tertemiz bahar doluyor. Bütün o kirli gözyaşlarından uzakta bahar yağmurlarıyla yıkanıyorum. Huzuru her bir zerremde hissediyorum. Tenim pamuk oluyor, tenimi yüzde yüz pamuk diye pazarlıyorum. Sadece yeni doğum yapmış anneler önemsiyor bunu. En çok da bunu seviyorum. Bebeklerin tenine değiyor tenim ve tekrar tekrar temizlenip içimi kaplayan huzurla gülümsüyorum. Hoş geldin bahar.
Yorum Bırakın