Çocuk ruhlu yetişkinlere, yetişkin ruhlu çocuklara zamansız ve mekansız hikayeler anlatan Wes Anderson kuşkusuz bağımsız sinemada eşsiz bir yönetmendir. İlk uzun metrajlı filmini 1996 senesinde çeken yönetmen bu zamana kadar Bottle Rocket, Rushmore, The Royal Tenenbaums, The Life Aquatic, The Darjeelind Limited, Fantastic Mr.Fox, Moonrise Kingdom, The Grand Budapest Hotel, Isle of Dogs, The French Dispect filmlerini çekmiştir. Wes Anderson’ın film çekerken neleri dikkate aldığını, filmlerindeki sıra dışı dünyaları inceleyelim.
1) Geçmişinden Topla
Filmlerinde karakterler biraz tuhaf ve alışagelmedik bir mizah anlayışına sahiptir. Kendisi bu durumu “Karakterleri yaratırken çevremde gördüğüm insanların bir kombinasyonu olarak yaratıyorum” diyor. Küçükken mimar olmak isteyen Wes lisede yazar olmaya karar vermiş. Rushmore filmini ele alırsak; oldukça kişisel bir filmdir. Lisede her şeyin merkezi “havalı” olmaktır. Ancak bu filmde hiç de havalı olmayan bir karakterimiz vardır. Bu karakterin esin kaynağı ise yönetmenin kendisi Wes Anderson’dır. Rushmore filmi yönetmenin ve en yakın arkadaşı oyuncu Owen Wilson’ın lise yıllarını anlatıyor. Filmdeki tiyatro oyunları ise Wes küçükken yazdığı oyunlar olması da güzel detaylardan birisi. Yönetmenin annesi ve babası küçük yaşta boşanmıştır. Bundan dolayı her filminde “aile” kavramını titizlikle işler. Genelde aile bireyleri kendi çapında başarısız olmuş veya kendini kaybetmiş durumda olur. Karakterler sonradan aile üyeleri ile bir araya gelerek tekrardan kendilerini bulurlar. Filmleri her ne kadar renkli olsa da aslında filmleri ciddi konuları çocuksu bir ruhla anlatır. Yönetmen bu durumu “Benim kontrolüm ve seçimim dışında, bir anda filmin içinde oluyorum.” şeklinde anlatır.
2) Dünya İnşa Et
Yarattığı dünyalardaki kostümlerde, setlerde hep bir aşırılık vardır. Kendileri karakterlerinin kostümlerine oldukça önem veren bir yönetmendir. Her filminde karakterler kostümleri ile özdeşlemiştir. Sadece kostümlere bakarak bile filmin Wes Anderson filmi olduğunu anlayabiliriz.
The Grand Budapest Hotel filmi belirli derecede aşırılıklar içeren bir filmdir. Yönetmen bu film için “Bu büyük yapımlı bir film. Filmin senaryosunu alıp film bütçesi çıkaran birine götürseydik, ortaya çekilmesi mümkün olmayan bir film çıkardı” diyor. Ancak yönetmen eski usul çalışarak minyatür setler kullanarak, tiyatrodan ilham alarak bu tarz yüksek maliyet oluşturabilecek filmler çekiyor.
3) Simetri ve Renk Paleti
Simetri “hastası” olan yönetmen her filminde kameranın kadrajını ortalayarak kullanıyor. Yönetmen ile uzun süredir çalışan görüntü yönetmeni Robert Yeoman bu durumu “Kameranın iki tarafına da mat bir kutu koymak oluyor. Çünkü Wes içeri girdiğinde ‘Duvara kare şeklinde mi duruyoruz?’ diye soracağını biliyorum.” şeklinde anlatır. Çekmecedeki eşyaları, kitabı, haritaları kuş bakışı açısından; kadrajın tam ortasından bölen sahneleri sıklıkla kullanır.
Pastel tonlara özellikle sarı ve tonlarına oldukça düşkün olan yönetmen filmleri yazıp, yönetmekle kalmayıp renk tonlarından, kostümlere kadar her alanda eli bulunur. Renk paleti olarak pastel kullanmasını her filminde görebiliriz. Renklere olan düşkünlüğü filmlere bir bütünlük sağlarken masalsı bir anlatı da sunar. Sahnede vurgulamak istediği objeleri, karakterleri renkler sayesinde ön plana çıkarabilir.
4) Kıvılcımını Bul
Filmlerinde sanatın birçok alanından etkilenerek yazdığı aşikardır. Filmlerinde bunları belli eden yönetmen sanat aşığı olarak sanatın her alanından filminde yer vermektedir. Bunun en son örneği olarak The French Dispect filmi diyebiliriz. Filmde Moses Rosenthaler adlı kurgusal karakterin sürreal resim çalışmalarını Fransız bir gazete aracılığı ile anlatıyor. Fantastic Mr. Fox filmini orijinal kitaptan esinlenerek yazması, The Grand Budapest Hotel filmini Stefan Zweig’ın öykülerinden esinlenmesi, Moonrise Kingdom'da gerçekleşmemiş bir fanteziyi masalsı şekilde anlatışı, Isle of Dogs’da ahşap baskı sanatçıları Hiroshige ve Hokusai’den etkilenmesi buna örnektir.
5) Çekmeye Başla
“Bottle Rocket” adlı kısa filmi Owen Wilson ile babalarından borç alarak çeken ikili sonradan uzun metrajlı halini çekerek ilk filmine imza atmıştır. Arkadaşlarından oluşan bir kadro ve anlatmak istediği bir hikâye olan Wes bunu oldukça başarılı bir şekilde yapmıştır. Sürekli aynı kişilerle çalışması ne kadar istikrarlı bir yönetmen olduğunun kanıtıdır. Aynı oyuncularla çalışması; yönetmeni anlayan set çalışanları, oyuncular Wes’in istediği filmi çekmesine avantaj sağlıyor. Özellikle Bill Muray, Owen Wilson, Adrien Brody, Jason Schwartzman, Frances McDormand gibi isimlerle filmlerini çekmektedir.
Hatta Bill Murray Bottle Rocket filmini izledikten sonra Wes Andersonla çalışmak istemiş. Rushmore filminde bedava oynamak istemiştir. Ancak kurallar gereği para alması gerekmiştir. Buna rağmen helikopter sahnesindeki helikopteri kendi cebinden karşılamıştır.
Çekimleri İspanya’da gerçekleşen kadrosunda Tilda Swinton ve Bill Murray’in yanı sıra Tom Hanks, Adrien Brody, Margot Robbie, Scarlett Johansson, Jason Schwartzman, Bryan Cranston gibi isimlerin bulunduğu Asteroid City’nin çekimleri tamamlanmış bulunmaktadır. Vizyon tarihi henüz belli değildir. Yeni filminin çekimlerine ise aralık ayında İngiltere’de başlayacak olan yönetmen oldukça üretken olmaya devam etmektedir.
Yorum Bırakın