"Suçlular" Kim?

"Suçlular" Kim?
  • 0
    0
    0
    0
  • Suçlular kim? Annesinin ve babasının sözünden çıkıp yaramazlık yaptığı için cezalandırılan çocuklar mı, erkeklik normlarını yerine getiremediği için eril tarafı kesilip atılan erkekler mi, sadece “kadın” olmanın yükünü taşıdığı için dışlanan, hor görülen, kamusal alana çıktığı an “iyi anne ve eş” rollerinden soyutlanan kadınlar mı yoksa sevişmek için bir otel odasına dahi sığamayan gençler mi? Bunların hiçbiri suçlu değil, suçlular katı kuralları, ahlak bekçiliği ve ikiyüzlülüğüyle içinde yaşadığımız, nefes almaya çalıştığımız muhafazakar toplum. Serhat Karaaslan sinemasını hep sevmişimdir. “Görülmüştür” filmiyle hafızalarda silinmeyen bir erkek karakter yaratması çok şahanedir. Bunu biraz da senaryoda imzası olan Barış Bıçakçı sevgime bağlıyorum ama Karaaslan’ın mekân olarak cezaevini anlatının merkezine koymasını başarılı buluyorum. Aslında konumuz “Görülmüştür” değil, 2021 yılında Sundance Film Festivali’nde kısa film dalında Jüri Özel Ödülü'nü alan “Suçlular” filmi. Nazlı ve Emre adında iki üniversiteli gencin birlikte geçirmek istedikleri bir gece için karşılaştıkları zorluklar ve mücadele etmek için direndikleri hastalıklı zihniyet elbette ki hiçbirimize yabancı gelmeyecektir. Nazlı ve Emre’nin yan yana durması bile toplumun çoğu kesiminde kabul görmezken, aynı otel odasında evlilik cüzdanları olmadan kalmaları en hafif tabirle toplum tarafından yadırganacak bir durumdur. Nazlı’nın yurttan kaçıp annesine “yurttayım” diye söylediği yalan üniversiteye giden gençlerin yoldan çıktıklarına dair söylemlerle üniversite kurumlarını karalayan bir tutumdur. İki gencin birlikte aynı odada kalmak için verdikleri mücadele, baskı ve dışlanma onların sandıklarından da zorlu bir süreçtir. İki üniversiteli genç aynı odaya kabul edilmeyince başka bir otele ayrı ayrı giriş yaparlar. Önden Nazlı girip odasını tutar, arkasından da Emre gider. Otelci (Ercan Kesal) “sınav mı var?” sorusunu yönelterek bugün birçok öğrencinin oda kiraladığını söyler. Sınav dışında gençlerin oteli kullanamayacağı ise dikkat çekicidir. Toplumda gençlere ayrılan alanlar öylesine dardır ki bu yüzden onların büyümesi zaman alır. Gittikleri her yerde çocuk olarak görülürler. Onların karşılaştıkları bu zorbalık onları biraz daha topluma hazırlar ve büyümeye başlarlar. Filmde dikkat çeken bir diğer nokta ise Nazlı’nın beden yapısı ve kadınsılığı daha çekiciyken Emre’nin daha çocuksu bir vücuda sahip olmasıdır. Bu kadın ve erkeğin yaşıt olmalarına rağmen fiziksel gelişimlerinin farklılık gösterdiğini örnekler. Nazlı’nın otelden ayrılmak için attığı çığlıklar ataerkil bir toplumda kadının sesini de duyurabildiğini gösterir. Emre’nin sessizliği, Nazlı’nın baskı ve isyan eden tavırları toplumun öngördüğü rollere aykırıdır ve filmin başarısı da aslında burada gizlidir. Bütün o gerilimlere, otelin karanlık atmosferine rağmen iki genci köşeye çekilmiş bir şekilde çorba içerken görürüz. Sonunda izleyiciler olarak bizde ferahlarız. “Suçlular” toplumun ahlak düzenini yok saymış gözükse de iki gencin tatlı bir kaçamak yapmak için bu kadar çok zorlukla karşılaşmış olmaları pek de affedilir gözükmez. Eğer bu bir hataysa ki değil buna hata yapma payı verilmeli yok şayet suçsa ki değil cezası da çekilmeli fakat ahlaki değerlerin sınırları gençlerin üzerine kâbus gibi çökülerek çizilmemeli. “Suçlular” izleyici de yarattığı gerçekçi atmosferle çok başarılı bir film olmuş. Dikkatimi çeken yerleri kısaca yazmak istedim. Dilerim daha çok insan tarafından izlenir. Ben Serhat Karaaslan’ı tebrik ediyor ve onun bakış açısından daha çok film izlemek istediğimi de söylemek istiyorum.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.