Bir Katilin Hikayesi: Koku

Bir Katilin Hikayesi: Koku
  • 4
    0
    0
    0
  • Süskind’in ilk romanı olan koku 1985 yılında basılmıştır.  Alman yazar Süskind’in  bu eseri  2. Dünya Savaşı sonrası Alman edebiyatının ilk yükselen değeri arasındadır. Peki Süskind’i bu kadar başarılı yapan şey ne ?  Aydınlanma çağının  sanat, ahlak, psikanaliz gibi söylemlerini ironik bir dille eleştirmeyi hedeflemekte olan Süskind bunu romanında müthiş bir kurguya yedirerek yapmaktadır. Kitapta, Jean Baptiste kokusu olmayan bir hilkat garibesi olarak doğmuştur. Konuşma ve anlama yetisi yüksek olmayan bu bireyin temelde sahip olduğu tek özellik müthiş koku alma yetisidir. Kokuları yapıtaşlarına ayırır, böler ve parçalar.  Kitabın tamamı boyunca kahramanın kokularla olan derdini hissederiz. Koku yaratma isteğini ve hatta buna olan ihtiyacını… İşte tam olarak bu ihtiyaç onu güzel kokan genç kadınların katili haline getirir. İşte tam olarak bu ihtiyaç onu aylarca kaldığı mağarasından tekrar insan içine çıkarır. Katil, sistematik olarak öldürdüğü bu bakirelerin kokularıyla ne yapmak istemektedir?

    Süskind’e göre gördüğümüz her şeye anlam yüklemek ve onun doğruluğuna inanmak, salt doğruluğu ‘görme eyleminde’ bulmak ahmaklığın bir başka boyutudur. İşte bu nedenle yazar karşımıza değiştiremeyeceğimiz, insanın doğasının en ham halini kokuyu ortaya atmaktadır. Zira İnsan,  doğası gereği kötü kokar. Roman kahramanı Jean Baptiste, kedi kakasından beklemiş tereyağına kadar bir çok element yerleştirir, karıştırır ve bir ‘insan kokusu’ yaratır.   Görmek gibi yanıltılabilir bir duyu değildir koku! İşte tam da bu nedenle romanın tam temelinde bilimin, pozitivist felsefenin savunduğu görme eylemini değil kokuyu koyar. Kahraman roman boyunca kokularla insanları manipüle eder. Koku aracılığıyla sıradan insan kılığına girer koku aracılığıyla insanda şehvet duyusunu uyandırıp idamdan kaçar. Peki  bu durum alegorik olarak ne söylemekte?   Nazi Almanyasının etkilerinin çok yakın geçmişte olduğu düşünülürse tarihin büyük korkunçluklarına sebep olan bu ‘büyük insanların’ yöntemlerinin pekte görünür olan, elle tutulur ifadeler olmadığından bahsetmeye çalışmış olabilir mi? Etki altına aldığı kitlelerin neden etki altına alındıklarına dair ‘görülebilen’ bir fikirleri var mıdır gerçekten ? Yoksa bu büyük liderlerin  lider olmasına sebep olan yüzeyin altında görünür olmayan başka özellikleri mi var?


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.