Karanlığın Yüreği - Joseph Conrad

Karanlığın Yüreği - Joseph Conrad
  • 2
    0
    0
    0
  • Joseph Conrad Karanlığın Yüreği adlı kitabında olaylar Marlow adlı karakterin arkadaşlarına ‘Karanlığın Yüreğine’ Kongo Nehri’ne yaptığı yolculuğu anlatmasıyla başlamaktadır. Bu noktadan Kongo’nun seçilme amacını sorgulayarak kitabı okumaya başlayabiliriz. Yer altı ve yer üstü kaynakları açısından zengin bir ülke olan Kongo, Batı’da sömürgeci düşüncenin gelişmesiyle ve de farklı kültürlere duyulan ilginin artmasıyla dikkat çeken bir ülke haline gelmiş olmasının yanında yazarın ziyaret ettiği bir ülkedir. Aslen bir denizci olan Conrad Kongo’ya yaptığı gezi sonucundaki gözlemlerini edebi bir dille bu kitaba taşımıştır. Bu bağlamda otobiyografik öğeler barındıran bu kitap İngiliz sömürgeciliğini, ırkçılığa varan yağmayı ve talan kültürünü hedef almaktadır.

    “Sömürgeci değillermiş; sadece yönetimleri disiplinliymiş diye düşünüyorum. Fatihtiler, bunun için yalnızca vahşi güç gerekir, bunun da övünülecek bir yanı yoktur, çünkü gücünüz başkalarının zayıflığından kaynaklanan bir şeydir. Sırf ortada sahip olunacak bir şeyler var diye her şeyi kapmaya çalıştılar. Kanlı bir soygundu yaptıkları, geniş çaplı bir kıyım, gözlerini karartıp girişiyorlardı bu işlere; karanlıkla cebelleşenlerden de beklenen budur zaten. Dünyanın fethi, ki bu genellikle toprağın, farklı bir ten rengine, nispeten daha basık burunlara sahip olanların elinden alınması anlamına gelir, aslında üzerine kafa yorulduğunda pek de hoş bir şey değildir (Conrad, 2013: 32).”

    “Yavaş yavaş ölüyorlardı, bu çok açıktı. Düşman değillerdi, suçlu da değillerdi, ama bu dünyayla bir alâkaları kalmamıştı. Bulanık zihinleriyle yeşilimsi karanlığın içinde uzanan, hastalığın ve açlığın kara gölgelerinden ibarettiler artık. … hasta düşüp iş göremez hale gelince de sürünerek buraya gelmelerine, dinlenmelerine izin verilmişti (Conrad, 2013: 48).”

    “Arkamdan gelen hafif bir şıngırtıya dönüp baktım. Altı zenci sıra olmuş patikayı çıkıyorlardı. Başlarındaki toprak yüklü sepetleri dengede tutmaya çalışarak, ağır ağır, dimdik yürüyorlardı; adımları, çıkan şıngırtıyla uyum içindeydi. Bellerine bağladıkları paçavraların arkadan sarkan uçları kuyruk gibi ileri geri sallanıyordu. Kaburgaları tek tek sayılıyordu; kollarındaki ve bacaklarındaki eklem yerleri, bir ipin üzerine atılmış düğümler gibiydi; her birinin boynunda demirden birer tasma vardı, birbirlerine zincirle bağlanmışlardı, o ritmik şıngırtı işte bu aralarında salınan zincirden geliyordu. Uçurumdan gelen ikinci patlama sesi bana o kıtayı bombalayan savaş gemisini hatırlattı. Aynı uğursuz ses; oysa bu adamları düşman olarak tasavvur etmek mümkün değildi. Bunlara suçlular deniyordu; adaletin öfkesi şarapnel parçaları gibi onları denizden gelen çözülmez bir muammayla vurmuştu (Conrad, 2013: 45-46).”

    Kitapta bahsi geçen ve sayfalar boyunca bir kahramandan bir sosyapata doğru değişen karakteri ile Mr. Kurtz karşımıza çıkmaktadır. Marlow’un gözünden sürekli bir merak unsuru olan bu karakter esasen karanlığın ve deliliğin vücut bulmuş hali, bir Avrupa prototipidir.  Kongo Nehrinde Mr. Kurtz'un evine ulaştıklarında evin dışındaki kafatasları yaşanan kıyımın vücut bulmuş hali gibidir:

    “Bu yuvarlak toplar süsleme değil, semboldü; etkileyici ve kafa karıştırıcıydılar, çarpıcı ve rahatsız edici… Yüzleri eve çevrili olmasaydı, kazıklara çakılmış o kafalar çok daha etkileyici olabilirlerdi. İlk gördüğüm kafaya geri döndüm - oradaydı işte, kara, kurumuş, çökmüş, gözkapakları inik- direğin tepesinde uyuyan bir kafa gibiydi, büzüşmüş dudaklarının arasından görünen dişlerin oluşturduğu ince, beyaz çizgi ile gülümsüyordu da; o ebedi uykuda gördüğü keyifli ve sonsuz rüyaya aralıksız gülümsüyordu (Conrad, 2013: 111).”

    Buna ek olarak, beyazların Kongo'daki  etkisi o kadar büyüktür ki neredeyse siyahları kendilerine tapacak konuma getirme konusunda başarılı olmuşlardır. “Kurtz’un oradaki nüfuzu olağanüstüydü. Etraf Yerlilerin kamplarıyla doluydu, şefleri her gün gelip Kurtz’u görüyordu. Önünde yerlere kapanıyorlardı… (Conrad, 2013: 112).” Bu alıntıdan anlaşılacağı üzere Batı emperyal gücünü Yerlilere kabul ettirmiştir ve onlara adeta diz çöktürmüştür. MR. Kurtz'un  yerliler hakkındaki gerçek düşünceleri ise, Uluslararası Vahşi Gelenekleri Yok Etme Derneği için hazrıadığı raporda açığa çıkmaktadır:  ‘Bütün hayvanların kökünü kazıyın’ (Conrad, 2013: 100). Alıntıda görüldüğü gibi beyaz adamlar tarafından siyahlar sadece yok edilmesi gereken bir hayvan gibidir.

    Kitabın ismine de ilham veren karanlığın yüreği sadece Afrika’da değil aynı zamanda Avrupa’da da esasen  insanlığın bulunduğu her yerdedir. Conrad’a göre Batı medeniyetleri de en az Afrika medeniyetleri kadar ‘ BARBARDIR’ ve aslında kalplerindeki karanlık bu durumu görmelerine engel olmaktadır. Marlow Mr. Kurtz’dan bahsederken bir yandan ondan fildişi yağmacılığından başka bir şey düşünmeyen ve buna da medeniyet ve gelişme gibi tatlı bir isim veren bir megolaman olarak tiksinirken, öte yandan da onun, bir zamanlar büyük tarafları olduğunu idrak eder. Bu bağlamda Marlow/ Conrad bakış açısı ele alındığında; batı emperyalizminin egemenlik kurma ve toprak gaspı eylemini kabul etse de bundan yerlilerin emperyalizmin sona ermesiyle de özgür olabileceklerini düşünmez. Yerlileri köleleştiren sistemi eleştirse de yerlilere özgürlük tanımaz (Said, 1998: 73- 74).  

    “Ara sıra da ateşçilik yapan vahşiye göz kulak olmam gerekiyordu. Türünün gelişmiş bir örneğiydi; dikey bir kazanı ateşleyebiliyordu. Tam altımda duruyordu ve diyebilirim ki ona bakmak, ancak şu gösterilerde arka ayakları üzerinde yürüyen, golf pantolonlu, tüylü şapkalı köpekleri izlemek kadar eğiticiydi. Burada ağır işler yapmak, böyle yeni bir büyüye tutulmuşçasına bilgisini artırmaya çalışmak yerine, kıyıda el çırpıyor, tepiniyor olması gerekirdi (Conrad, 2013: 79).”

    Bütün bunlar birlikte bakıldığında Karanlığın Yüreği gerek dili, gerek üslubu gerekse işlediği konu bakımından unutulmaması gereken gerçekleri  açığa çıkaran bir romandır. Elinize geçen ilk fırsatta kitabı okumanız tavsiye ederim.

    Keyifli Okumalar!

     

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.