Büyülü Gerçekçiliğin Başyapıtı: Yüzyıllık Yalnızlık!

Büyülü Gerçekçiliğin Başyapıtı: Yüzyıllık Yalnızlık!
  • 8
    0
    0
    1
  • "Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım. Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız." diyor Marquez..

    Kuşaklar boyunca Buendia ailesinin uğradığı lanetin soydan soya aktarılmasına, dönemin siyasi ilişkilerini, aldatmacaları ve birçok konuya değinen harika bir eserdir Yüzyıllık Yalnızlık.

    Baştan belirtmek gerekiyor ki sabırlı olmakta fayda var. Okuyanların çoğu büyük bir istekle başlayıp yarım bırakıyor. Ben de abimin tavsiyesi üzerine okumaya başladığımda yarım bıraktım ve 'tamam artık okumak istiyorum' dediğim an başladığım romanı büyük bir heyecanla okudum.

    Selin Çınar'ın Macondo Tasviri

    Aslı Gabriel Garcia Marquez çocukluğunun geçtiği Aracataca kasabası olan Macondo'da geçiyor roman. Buendia ailesinin, bir büyü sonucu akraba evliliği nedeniyle 100 yıl süren lanetle yaşamaları, bu yüzünden domuz kuyruklu doğan çocukları olan ailenin laneti ise iki akraba olan Ursula ve Jose’nin evlenmesiyle başlıyor. Peki bu lanet nasıl son buluyor ?

    Buendia Ailesi

    Kalabalık bir karakter yapısına sahip ve okurken genelde kitabın başındaki soy ağacına dönüp dönüp bakıyorsunuz ama bir noktadan sonra karıştırmayıp olayların örgüsüne alışıyorsunuz. Yıllar sonra idam mangası ile karşılaştığında Albay Aureliano Buendia, babasının onu buzları keşfetmeye götürdüğü öğleden sonrayı hatırlayacaktı.” cümlesi ile başlaması neden bilmiyorum ama beni merak ettirmişti..İşte karakterleri kafamda oturttuğum zaman bu cümleyi de anlamıştım. 

    İşte soy ağacı;

    Ailenin çarpık ilişkileri, batıl inançları, doğaüstü olaylar ile beraber 19. yy'da Kolombiya'nın İspanyadan ayrılması, muhafazakârlar ve liberaller arasındaki çatışma ve gerçek bir konuya dayanan Muz Şirketi olayınada romanda yer verilmiştir. 

    Kasabayı saran uykusuzluk ve Hintlilerden bulaşan bellek kaybına yardımcı olan, Jose Arcadio’nun aklını yitirten, el yazmaları olan kâhin Melquíades'i es geçmeyelim. 

    Kitapta en hoşuma giden hikayenin akışı, tasvirleri, gerek toplumsal gerek insanlığa dair noktalardan daha çok aslında Ursula'nın güçlü, yıkılmayan karakteri oldu. Ensest ilişkiler ise en rahatsız edici konu..

    Hakkında birçok inceleme ve yorum içerikleri olan bu esere daha fazla ne söylenir bilmiyorum. Bütün olay örgüsünü anlatmak istemedim. Sadece kesinlikle okunmaya değer bu eseri okumayan varsa bir öneri olsun istedim. Okuyun, okutturun. Bana bu romanı okuttuğu için abime teşekkürler..

    “Soyun atası ağaca bağlanır, sonuncusunu da karıncalar yer.”

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.