En Önemli Kadın Fotoğrafçılardan Dorothea Lange’nin Hayatı

En Önemli Kadın Fotoğrafçılardan Dorothea Lange’nin Hayatı
  • 1
    0
    0
    0
  •  
      Dorothea Lange, 1895-1965 yılları arasında yaşamış olan Amerikalı gazeteci ve fotoğrafçıdır. 1895 yılında New Jersey’de doğan Dorothea Lange, henüz 7 yaşındayken Çocuk Felci geçirmiş ve bununla birlikte ayağında topallama oluşmuştur. Kendisi çocukken geçirdiği bu hastalık için şunları söylemiştir: “Beni biçimlendirdi, yönlendirdi, öğretti, yardım etti ve küçük düşürdü. Hiç bir zaman üstesinden gelemedim, onun gücünün ve iktidarının farkındaydım.” California Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim verdiği sırada öğrencilerine verdiği ödev için kendi örneğini gösterir. Bu örnek ise kendisinin felçli olduğu sırada çekmiş olduğu ayağının fotoğrafıdır.
    “ Untitled (Lange’s Foot) Berkeley, Circa 1957”
     
       Öğrencileriyle paylaşmış olduğu bu fotoğraf sonrası: “Tüm bu fotoğraflara baktıktan sonra, başkalarının yaşadığı yerlere ve kalplerine baktıktan sonra, bizim yaşadığımız yer ve kalbimiz aynı kalmamalı.” sözlerini dile getirmiştir. Kendisini felçli ayağı ile anlatan Lange, bunun dışında birçok ayak fotoğrafı çekmiştir. Bu ayak fotoğrafları Lange için kişinin kim olduğunu gösteren bir kilittir aslında. Bazen ağır işçiliği vurgulamak amacıyla, bazen yoksulluğu çarpıcı olarak vermek amacıyla ve en çokta vücut ve ruh yorgunluğunu anlatabilmek için bu yöntemi kullanmıştır.
       Lange, 12 yaşına gelmiş olduğunda babası evi terk etmiş ve bu 12 yaşındaki küçük kız annesi ile birlikte San Francisco’dan New York City’deki daha fakir bir mahalleye göç etmiştir. Aslında Lange'in New York'a göç etmesi onun kendisini, kişiliğini ve bir belgesel fotoğrafçısı olarak gelişmesindeki büyük bir adımdır. Çünkü Lange’in kendine bakışı ve çevre algısı burada yavaşça şekillenmeye başlar. New York’un zenginle yoksulu, Amerikalılarla göçmenleri, beyazlarla farklı renkte insanları bir araya getiren kozmopolit yapısı, gözlem yeteneği çok güçlü Lange’e harika bir seyirlik sunar. Okul çıkışlarında ve boş zamanlarında da yürüyüşler yaparak çevresinde olup bitenleri gözlemler. Bu yapmış olduğu gözlerler ise Lange'i gelecekteki mesleği olan fotoğrafçılığa hazırlamaktadır. Daha sonra bir belgesel fotoğrafçısı olarak kullanacağı bir beceri olan, olaylara müdahale etmeden gözlem yapmayı bu şekilde öğrenmiştir. Columbia Üniversitesi’nde Fotoğrafçılık alanında eğitim gören Lange, çeşitli stüdyolarda çalışır. 20 yaşına geldiğinde dünyayı dolaşmaya karar verir. Merkezinde her zaman insanların bulunduğu fotoğraflar çeker. Gittiği yerlerde insanları gözlemlerken bu gözlemlerini portrelerle aktarır. Büyük Buhran'ın başlangıcı ile birlikte Lange, objektifini stüdyodan sokağa çevirmeye başlar.
     
       Genellikle evsiz barksız, işsiz, dışlanmış insanların fotoğraflarını çeker. Bu çekim tarzı o dönem için oldukça yenilikçi bir tavır olarak görülmektedir. Çünkü kentli ve eğitimli bir kadın daha önce böyle bir işe hiç kalkışmamıştı. Takındığı tek yenilikçi tavır bu fotoğraflar değildi. Diğer bir cesurca hareketi ise o yıllarda çoğu kişinin yapmaya cesaret edemeyeceği şekilde siyahi insanları da fotoğraflamıştır. Lange, sadece "gerçek" yani beyaz Amerikan vatandaşlarını değil siyahilerinde fotoğrafını çekmiştir.

     (Man in Greenville, Mississippi Dorothea Lange, 1936) 
     
      Kendisinin bu davranışı ise 1930'lu yıllar için oldukça cesur ve yenilikçi bir adımdır. Lange'den öncesine kadar siyahi vatandaşlar genellikle asıl konunun içerisindeki ikincil bir nesne veya bir obje gibi tasvir edilmekteydiler. Ancak Lange, bir konudan da öte bir özneye bakarcasına objektifini doğrudan onlara yöneltmiştir. Bu şekilde siyah ırka ifade özgürlüğü de kazandırmayı başarmıştır. Ayrıca Lange'nin bu cesur atılımıyla birlikte bu durum değişmeye ve başka fotoğrafçılara ilham olmaya başlamıştır.
       Buhran’ın sosyal ve ekonomik taraflarını resmeden Lange, bir fotoğrafçı olarak amacını ve yönünü bu dönemde keşfetmiştir. Artık bir portre fotoğrafçısı veya sıradan bir foto muhabir değildir. Bu kalıpların dışına çıkarak, yeni bir tür olan "belgesel fotoğrafçılığının" ilklerinden biri olarak tanınmayı başarmıştır. Attığı pek çok yenilikçi adımla birlikte adından sıkça söz ettirmeyi başarmış ve böylece FSA tarafından fark edilmiştir. FSA (Tarım Güvenlik İdaresi) “Amerika’da kırsal yaşam nasıldır?” projesinde diğer 14 fotoğrafçıyla birlikte fotoğraf çekmesi için Lange de görev verir. Lange bu çalışmaları süresinde, karşısındakilerle konuşmak, onları rahatlatmak ve fotoğrafa eşlik edecek ilgili açıklamaları belgelemesini sağlamak için kişisel teknikler geliştirmiştir.
     
       Dorethea Lange'in Büyük Buhran sırasında çekmiş olduğu fotoğraflarda aile ve hayatta kalmayı içeren fotoğrafları oldukça önemlidir.
     
    (Cordele, Alabama yakınlarındaki terebentin işçisinin ailesi. Babanın maaşı günde bir dolar. 1936)
     
     Çünkü Lange bu dönemde özellikle yoldaki aileleri ve onların yaşamlarını çekerek ailelerin düzenlerinin nasıl bozulduğunu ve Buhran'ın normal ailelerin yaşamını nasıl olumsuz etkilediğini gözler önüne sermiştir. Kendisinin bu yıllarda çektiği bir çok fotoğraf çiftçi aileleri ve onların çocuklarının durumunu anlatmaktadır. Lange, sadece beyaz Amerikan aileleri değil siyah aileleri de fotoğraflamıştır. Bu çalışmalarının yanı sıra Paul Schuster Taylor ile birlikte, kırsal sefaleti, çiftçilerin yaşadığı istismarı ve göçmen işçileri belgelerler. Paul Schuster Taylor röportajlar yapar, ekonomik bilgileri derler, Lange de fotoğrafları çeker. Bu çalışmaları çeşitli gazetelerde yayınlanır, büyük ilgi çeker. 1939’da Taylor’ın yazılarından ve Lange’ın fotoğraflarından oluşan, Amerikan toplumbilimi ve fotoğrafçılığının baş yapıtlarından biri, “An American Exodus; A Record of Human Erosion” adlı kitapları yayımlanır. Lange, hayatının büyük bölümünü insanların yaşamlarını ve sorunlarını topluma duyurmak adına kamerasını kullanmaya ve farklı pozlar çekmeye adamıştır. Günümüzde bile çekmiş olduğu fotoğraflar dünya fotoğraf tarinin enleri arasında yer almaktadır. Wayne Miller'ın: “Fiziksel olarak ufak tefek ve narin biri olmakla birlikte, çelikten yapılmış bir devdi o.” şeklinde bahsettiği bu önemli kadın 1965 yılında 70 yaşında iken uzun süre mücadele ettiği kansere yenik düşmüş ve ardında birçok önemli eser bırakmıştır. Ölümünden üç ay sonra, New York City’deki Modern Sanat Müzesi çalışmalarının bir retrospektifini düzenlemiştir.
     
    (KENDİSİNİN GÖÇMEN ANNE FOTOĞRAFI BAŞKA BİR YAZIMIN KONUSU OLACAKTIR. PROFİLİMDEN BULABİLİRSİNİZ) 

    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.