Hiç anlatamadıklarımı zaten nasıl anlatayım.
Avucumun içinde çizgisel bir deyim var.
Bir akrebe bakar her sabah 5'te, bir yelkovandan geçer lakırdılar kesilince.
Hadi patates yiyenler tablosundaki soldan üçüncü insanı konuşalım.
Geç mi kaldı yoksa masası çok mu eskiydi?
Neden her şey hüzün kokuyor burnuma bugün?
Melankoli çiçekleri mi döktünüz yollara?
Kasvet ağaçlarına asacağım şimdi kendimi.
" Ona sorarsanız benim ne bir ruhum var ne de bir asabiyetim. Beni sürekli değiştirmeye çalıştı birilerine benzetmeye, kendi istediğinin karşı aynası yapmaya. Çok yoruldum ve cezalandirilmam gereken çok şey olduğunu söylediler. Ceza olarak hissetmemem gerektiğini atfettiler. Peki ona da tamam. İnsanların birbirinin aynı olduğunu duydum. Zırvalık gibi. Benzer bir karşı yansıma belki. Seni yarımyamalak dinlemiştim ve gelişigüzel örseledim, özür. Beni ilk başta ne kadar sevdiysen aynı hızla nefret etmenden oldukça korkuyorum. Kağıda hiç dokunmamışsın, yazacağın tüm kelimeleri cebinde getirdiğinden emindim oysaki."
Üstünü değiştir ve birşeyler konuşalım..
" Nilay
Yorum Bırakın