Gazeteciliğin doğasında etik sorunlar bulunmaktadır. Bu etik değerlerin ve sorunların başında tarafsızlık, nesnellik ve gerçeklik bulunmaktadır. Günümüz teknolojisi ile fotoğraflara müdahaleler artmaya başlamıştır. Fotoğrafların renk ve parlaklığı ile ilgili değişikliklerde bulunmak etik olarak sorun olmazken, fotoğraftaki objeleri silme, obje ekleme ve objelerin yerini değiştirme etik dışı kabul edilmektedir. Buna örnek olarak ise;
Ölümün Gölgesi Vadisi: Bu fotoğraf sırasında Roger Fenton, fotoğrafı çekmeden önce güllerin yola dağılmasını bizzat kendi denetlemiştir. Bu durumla birlikte fotoğraf etik ilkelerini çiğnemiştir.
Reichstag'a Dikilen Sovyet Bayrağı: Sovyet Bayrağı'nın dikildiği fotoğrafta photoshop ile askerin kolundaki yağmalanan saatler yok edilmiştir. Bu durum ise fotoğrafta manipülasyon olduğunun göstergesidir.
Adnan Hacc, Beyrut: Fotoğrafta İsrail’in bombaladığı Beyrut’ta yükselen siyah bulutlar photoshopla yoğunlaştırılmıştır. Fotoğraflardaki manipülasyon herhangi bir uzmanın incelemesine gerek bıraktırmayacak kadar amatörce yapılmıştır. Bunun üzerine Lüblanlı fotoğrafçının çalıştığı ajansla ilişiği kesilmiş ve 920 fotoğrafı geri çevrilmiştir.
Brian Walski, Irak: 2003 yılında Los Angeles Times foto muhabiri Brian Walski, Irak’ın Basra kentinde çektiği iki ayrı fotoğrafı bilgisayarda işleyerek birleştirir ve gazetesine gönderir. Bu durum bir okuyucunun uyarısı ile ortaya çıkar.
Felice Beato, Sikandarbagh Sarayı: Beato’nun, İngilizlerin bombardımanlarıyla yerle bir edilmiş olan Lucknow’da Sikandarbagh Sarayı’nda çektiği fotoğraf, asilerin kemikleriyle dolup taşan bir avluyu gösterir. Bu fotoğraf "Ölümün Gölgesi Vadisi" fotoğrafı ile benzerlik taşır. Beato da öldürülmüş asilerin kemiklerini fotoğraftaki dehşeti arttırmak için sarayın bahçesine yaymıştır. Bu yapılan davranış ise tamamen etik dışıdır.
Timothy O’Sullivan, Ölüm Hasadı Gettysburg, 1863, ABD: Gettysburg’da son anlarda ölenlerin bazılarının yerini değiştirdikleri ve resim çekerken manzarayı yeniden düzenledikleri bilinmektedir. O’Sullivan’ın Ölüm Hasadı isimli fotoğraflarında görünen ölülerin bir kısmı O’Sullivan’ın ricası üzerine ölü pozu veren sapasağlam askerlerdir. Kısacası bu fotoğrafta etik ilkeler tamamen hiçe sayılmıştır.- Alexander Gardner Nişancının Evi, 1863, ABD. ve Alexander Gardner Nişancının Son Uykusu, 1863, ABD: Nişancının Evi başlığı ile verilen fotoğraf, aslında savaş alanında düştüğü yerden alınarak daha fotojenik bir mekana, kayalardan bir barikatla kuşatılmış birkaç taş blokla kıyıda bir girintiye taşınmış olan ve Gardner’in cesedin yanında, barikata yasladığı sahte tüfeğiyle ölü bir Konfederasyon askerini göstermektedir. Fakat iyice incelendiğinde, silahın bir keskin nişancının kullanacağı türden özel bir tüfek değil, sıradan piyade erine verilecek cinste bir tüfek olduğu anlaşılmıştır. Gardner ya iki silah arasındaki ayrımı bilmiyordu, ya da bu ayrıntıya hiç dikkat etmemişti. Savaş ortamında, elindeki olanaklarla istediği görüntüyü elde edememesi, Gardner’ın kendi çarpıcı fotoğraflarını yaratmasına neden olmuştur.
Fotoğraflar belge ve kanıt olarak görülmektedir. Tarihin görsel parçaları olduğu için de fotoğraflardan tarafsız olması beklenir. Ancak fotoğrafta, fotoğrafçının çekim esnasındaki bakış açısında bulunduğu tarafa, editörlerin seçimine ve medya patronlarının onayına göre tam bir tarafsızlık sağlanamaz.
National Geographic dergisi fotoğrafçısı Steve McCurry’nin Irak Savaşı sırasında çektiği bu iki fotoğrafta savaşa dair iki farklı imgelem vardır. Işığı ve rengiyle estetik olarak oldukça etkili görünen birinci fotoğrafta üç deve ateşin kızıllaştırdığı bir fonda yürümektedir ve bu haliyle izleyicide batmakta olan güneşin kızıllaştırdığı dingin bir gün batımını çağrıştırmaktadır. İkinci fotoğrafta ise parçalanmış bir tank ve tankın önünde yanmış bir ceset bulunmaktadır. Fotoğrafçının birinci fotoğrafa benzer fotoğraflar çekmesinin nedeni Körfez Savaşı'na dayanır. Körfez Savaşı’ndaki haber ağının küresel çapta sadece batılı haber tekellerinin kontrolünde olması sonucunda ikinci fotoğraf ve buna benzer savaşı bütün açıklığıyla gösteren fotoğraflar kamuoyundan olabildiğince gizlenmiştir.
Bunlar dışında, Savaş ve şiddet içeren görüntüleri dağıtıp dağıtmamak başlı başına bir etik sorun olarak düşünülür. Savaş fotoğrafçısı Serkan Ocak, savaşta çekilen bir fotoğrafın bir insanın ölümüne hatta bir köyün bombalanmasına neden olabileceğini söylemiştir. Hatta, ilk Halep'e gittiğinde onları konuk eden Türkmen birliğinin başındaki komutan onlara yardım etmiş ancak fotoğraflarının yayınlanmamasını istemiştir. Serkan Ocak fotoğrafları yayınlamamış ancak daha sonra giden gazetecilerden biri yayınlamış. Bunun sonucunda da daha sonra köye bomba atılmıştır. Bu örnekte etik değerlere uymamanın yıkıcı sonuçlarını açıkça görebiliriz.
“Etik Gazetecilik Ağı”, çatışma bölgelerinde çalışan habercilerin hassasiyetle uyması gereken gazetecilik kurallarını şöyle sıralıyor:
1. Hikayenin tüm boyutlarını anlatarak doğru ve adil bir duruş benimsemek; ön yargılara ve ayrımcı yaklaşımlara karşı “ötekilerin” hikayesini de işlemek.
2.Çatışmaların insanın yaşamları üzerindeki etkilerini hissettirmek için çalışmak; siyasetçilerin / yöneticilerin açıklamalarının ardında hangi amaç ve güdülerin olduğunu sorgulamak.
3.Çatışan tarafların birinin yanında konumlanmadan çatışmanın dışında kalarak uzlaşmacı dile alan açan bir anlatım çerçevesi benimsemek.
4.Yapılan haberlerde provokatif/veya propagandif sözcük ve görüntü kullanımından kaçınmak ve nefret dili kullanmamaya özen göstermek.
Yorum Bırakın