Toplumsallaşmayla mülkiyet hakkının gerekçelendiği sınıf kavgası, feodal sistemi peşi sıra kapitalizmi doğururken makineleşmeyle ortaya çıkan tembelliğin hak olması olanağı altında bir incelemeye sürüklendim. Toplumsallaşmanın kökenini incelemeye giriştiğimde insan doğasına dair bir tahlilin gerekliliğinin şart olduğunu düşündüm.
Rousseau'ya göre insanın bencil, açgözlü yahut hırslı olması toplumsal yaşamın bir sonucudur, gerekçesi değildir. Toplumsal bir yaşayış söz konusu değilken insanlığın kendine yetebilir bir yaşama sahip olmasının yanında savaştan uzak olduğu apaçıktır.
"Bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip 'Bu bana aittir!' diyebilen, buna inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun gerçek kurucusu oldu." -Jean Jacques Rousseau
Doğa durumundan toplumsallaşmanın başladığı döneme, toplumsallaşmadan da özel mülkiyetin ortaya çıktığı sahte uygarlık dönemine geçişle birlikte yapay bir düzen yaratılır. Sınıf ayrımı tam da bu yapay düzenden doğar.
Hiyerarşi sözcüğü buradan çıkar. "hiyero" kutsal anlamına gelir, "arşi" yönetmek demektir. "hiyero+arşi" kutsal olanın yönetmesi gibi bir anlam çıkıyor. Üst sınıfın iktidarı elinde tutması, mülk sahibi olan sınıfın yalnızca varlığa değil otoriteye de sahip olmasıdır. Feodalizmden kapitalizme geçişin temel gerekçesi iktisadi bir gelişimdir. Sistemin mantığı böyle işler.
"Burjuva devriminin metafizikçi avukatlarının özenle hazırladığı veremli İnsan Hakları'ndan binlerce kat daha yüce ve kutsal olan Tembellik Hakları'nı ilan etmesi, kendini yalnızca üç saat çalışmaya, aylaklık etmeye, gündüzleri ve geceleri kalan vakitlerini hovardalık etmeye ayırması gerekir." -Paul Lafargue
Emek sömüren kapitalistler otoritelerini, ölüm saçan çalışma tutkusuna dört elle sarılmış işçi sınıfı üzerinde merhametsizce üretimde kullanıyorlar. Daha fazlasını arzulayan doyumsuz tatminsizlikleri alt sınıfın her geçen gün yoksullaşmasına olanak veriyor. Üstelik buna rağmen sloganlarını değiştirmeksizin çalışmayı öğütlüyorlar.
"Makinenin insanlığın kurtarıcısı, insanı ücretli işçilikten kurtaracak Tanrı, ona özgürlük ve boş zaman verecek Tanrı olduğunu hala anlamıyorlar." -Paul Lafargue
Paul, insanı kapitalizmden kurtaranın kutsal olan makine olduğunu söylemektedir. Günümüzün dijital devrinde makinenin insan gücünün yerini aldığı açıktır. Makine zekası kişisel deneyim adı altında kendi öğrenimiyle geliştikçe hayatımızın her alanında yer alan sektörlerde yaygınlaşmaya devam etmektedir.
Makine bir kurtarıcı değil de, yeni bir çağın başlangıcı olabilme ihtimalini sorunsallaştırmamız makineleşmenin ne denli yaşamamızın parçası olduğunu kanıtlamaktadır.
Yorum Bırakın