Geçmişten Günümüze Miras Kalan Şaman Gelenekleri

Geçmişten Günümüze Miras Kalan Şaman Gelenekleri
  • 6
    0
    0
    0
  • Şamanizm bilinenin aksine bir din değil; merkezinde “şaman” isimli din adamının yer aldığı, çeşitli inanç ve ritüellere dayanan bir tür öğretidir. Güney Sibiryalılar, göçebe Türk toplulukları ve yerleşik Orta Asya kavimleri tarafından binlerce yıllık kadim bir inanç sistemi olarak benimsenmiş, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.

    Şamanizm’in kökenini ruhlarla kurulan iletişim ve metafiziksel unsurlar oluşturur. Bazı uygulamaların bölgeden bölgeye farklılık göstermesi nedeniyle kesin bir görüş birliği sağlanamasa da genel itibarıyla amaç, insanları kötü ruhlardan veya yaratıklarından kurtarmaktır. Bu düşünceye göre kâinat üç kısımdan meydana gelir: Gök (yukarı dünya), yeryüzü (orta dünya) ve yer altı (aşağı dünya). Gökte “Bay Ülgen” isimli iyilik Tanrısı, yeryüzünde insanlar, yer altında ise kötülük Tanrısı “Erlik Han” bulunmaktadır.

    Yer altındaki kötü ruhların yöneticisi olan Erlik Han, sırf insanlar kendisine boyun eğsin ve kurban adasınlar diye onlara çeşitli hastalıklar verir. İnsan ruhunu yerin yedi kat dibine götürüp sorguya çektikten sonra kendi hizmetinde kullanmak üzere hapseder. İşte Şaman’ın devreye girmesi gereken nokta tam olarak burasıdır. Kaçırılan ruhu geri getirmek isteyen Şaman, yedi ayrı katı geçerek hem Erlik Han'ın yedi çocuğuyla hem de “üzüt” adı verilen ölüm ruhlarıyla mücadele etmek zorundadır. 

    Ölüm ve doğum olayları gerçekleşirken de ruhlarla iletişime geçmek mecburidir. Bir çocuğun doğumu esnasında iyilik Tanrısı Ülgen, oğlu Yayık’a emir verir ve o da bulunduğu beşinci gök katından Yayuçi’ye haber gönderir. Cennet Gölü’ne giden Yayuçi ise oradaki canı alıp çocuğun doğmasını sağlar. Bu inanışa göre çocuğun ruhu bir kuş hüviyetinde gökyüzünden yeryüzüne inmektedir. Fakat işler her seferinde beklenildiği gibi eksiksiz gitmez. “Albastı” ve “alkarısı” adıyla bilinen kötü bir ruh, yeni doğum yapan lohusa kadınlara musallat olarak onların ölümlerine sebebiyet verir. Şaman’ın buradaki görevi Albastı’yı def etmektir.

    Şamanlar; hastaları iyileştirmek, kayıp eşyaları bulmak, yağmur yağdırmak, rüzgâr estirmek, ölü ruhu öteki dünyaya göndermek ve avda şanssızlığı gidermek gibi sorunları çözebilirler. Hatta ayı, kurt, sığır ve tavşan gibi hayvanların bile kılığına girerek etrafta dolaşabilirler. Ayin esnasında ise ilk etapta yardımcı ruhları çağırırlar. Ardından hastalığın sebebini bulur, sonra tehdit ve gürültü vasıtasıyla kötü ruhları kovar ve son olarak da göğe yükselirler.

    Geleneksel olarak Şamanların kıyafeti; bir cübbe, hayvan derisinden yapılmış bir göğüslük, kuş tüylerinin takılmış olduğu kırmızı bir başlık, eldiven ve yüksek konçlu ayakkabı şeklindedir. Ellerinde de bir davul ve bir def bulunur. Ayin sırasında Şamanların at üzerinde göğe çıktıklarına inanıldığı için davul at derisinden yapılmak zorundadır. Hem yoğun müzik hem de ürkütücü kıyafet ile korkutulan kötü ruhlar, Şamanların becerisine göre uzaklaşıp bir süre sonra tamamen ortadan kaybolurlar.

    Yukarıda verdiğimiz bilgilerle kısaca özetlemeye çalıştığımız kadim öğreti Şamanizm, günümüz dünyasına da farklı farklı yollarla sirayet etmeyi başarmıştır. Kimi zaman İslami usullerle bile karıştırılan bazı Şaman gelenekleri ise şunlardır:

                - Cenaze töreninin ardından 3 veya 7 gün boyunca yemekli mevlit yapmak.

                - Ölünün 40'ı çıkınca dua okutmak.

                - Ölünün arkasından şiir şeklinde ağıt yakmak.

                - Bir yakınını kaybedince siyah elbise giyip yas tutmak.

                - Ağaçlara bez parçası bağlayarak dilek tutmak.

                - Türbelere bez parçası bağlayarak evliyadan medet ummak.

                - Doğum yapan kadınların başına kırmızı kurdele bağlamak. (Lohusa kadınları Albastı denilen kötü ruhtan korumak için yapılır.) 

                - Kurşun döktürüp kötü talihten kurtulmaya çalışmak. (Şamanizm’de bunun adı “kut dökme” dir.)

                - Tütsü yakmak.

                - Issız yerlerde tuvalet ihtiyacı giderilirken dua okumak. (Ruhlar rahatsız edilmemeye çalışılır.)

                - Müzikli ayin şeklinde ilahi söylemek.

                -  “Aman Allah korusun” denilen bir konu konuşulurken iki parmakla tahtaya vurarak dudağı büzüştürüp kulak memesini çekmek.

                - Gidenin arkasından su dökmek.

                - Köpek ulumasını uğursuz kabul etmek. (Hayvanların ruhlarla iletişime geçtiği düşünülür.)

                - Kanlı veya kansız kurban adamak.

                - Nazar boncuğu takmak.

                - Kapı girişinde oturmayı uğursuz saymak. (Ata ruhlarının kendi evlerini ziyaret ettiğine ve kapı girişinde durduklarına inanılır.)

    Görüldüğü üzere pek çok kültür ögesinin birleşerek ortaya çıkardığı sentez bir medeniyetin üzerinde yaşamaktayız. Burada esas dikkat edilmesi gereken husus ise neyin nereden geldiğinin ayrımına iyice varmak ve elma ile armudu birbirine karıştırmamaktır. Bu noktada bildiğimizi sandığımız şeyleri sorgulayıp bir kez daha üzerlerinden geçmek faydalı olacaktır.

     

    Kaynak:

    Harun Güngör, "Şamanizm", TDV İslam Ansiklopedisi
    Nevin Algül, "Türk Kültüründe Şamanist İletiler", Dergipark
    Bülent Pakman, "Şamanlık ve Tengricilik'ten Gelen Türk Adetleri", Pakman World 


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.