Yapay Zekâ'nın Hukuktaki Uygulamaları: Dijital Yargıç Mümkün mü?

Yapay Zekâ'nın Hukuktaki Uygulamaları: Dijital Yargıç Mümkün mü?
  • 2
    0
    0
    1
  • Yapay zekâ, daha eski bir geçmişe sahip olsa da özellikle son on yıldaki en popüler konulardan biridir. Yapay zekâ temel olarak insanların doğuştan sahip olduğu sorun çözme yeteneğine sahip makineler olarak tanımlanabilir. Yapay zekânın erken dönem uygulamalarının fabrikalardaki endüstriyel robotlar olduğunu fakat güncel versiyonların ise çok daha fazlası olduğunu da belirtmek gerekir. Yapay zekânın devam eden bu hızlı gelişimi, sosyal hayatı ve özellikle iş hayatını önemli ölçüde etkileyecektir. Nitekim 2040 yılına kadar bugün insanların yaptığı işlerin %30-40’ının yapay zekâ ve robotlar tarafından yapılacağı da öngörülmektedir. Yapay zekânın birçok sektör üzerinde değiştirici bir etkisinin olacağı açıktır. Hukuk diğer alanlara göre daha az ve sonra etkilenecek olsa da yapay zekâ gelişiminden payına düşeni alacaktır. 

    Hukuk kuralları temel olarak somut olaylardan ilham aldığı için genellikle sosyal hayatı etkileyen gelişmelerin ardından gelir. Başka bir deyişle, hukuk kuralları toplumun ihtiyaçlarına göre şekillendiği için dinamik ve değişken yapıdadır. Bununla birlikte yapay zekâ olağan bilgisayar yazılım sistemlerinden nispeten farklı olan opak yapısı ve arka plan işletim sistemi, kodlar ve algoritmalar sebebiyle bazı belirsizliklere sahiptir.

    Hukuki pratik farklı aktörler tarafından yürütüldüğünden yapay zekânın yargı uygulamasını etkilemesi farklı derecelerde olacaktır. Örneğin, IBM tarafından avukatlara yönelik olarak geliştirilen ve yaygınlaşarak kullanılmaya başlayan ‘Ross’ adlı yapay zekâ bazı hukuki konularda da avukatlara yardım etmektedir. Fakat hâkimlere yönelik olarak benzeri bir uygulama henüz tam olarak geliştirilmemiştir. Yapay zekânın potansiyeli ve avantajları dolayısıyla mahkeme işleyişinde rol alacağı açık olsa da ne kadar rol alabileceğini öngörmek zordur.

    Yargı uygulamasında kullanılacak yapay zekâ ilk olarak bir etik çerçeveye sahip olmalıdır. Zira adil olma, ayrımcılık yasağı gibi hukuk sisteminin kurucu değerlerine uygun hareket edilmesi mevcut yargı aktörleri için de bir yükümlülüktür. Aslında, henüz başlangıç aşamasında olsalar da hukuki uygulamada kullanılacak yapay zekâ için hem düzenleme hem de etik bir çerçeve oluşturmaya dair çeşitli girişimler bulunmaktadır. Duruşmalar ve diğer yargısal işlemler temelde; hâkim, davacı ve davalıdan oluşan üçgen bir yapı dâhilinde yürütülmektedir. Her iki taraf davadaki konumlarına göre iddialarını yürürlükteki hukuk kuralları ve içtihatlara dayanarak ileri sürmekteyken hâkim ise tarafların bu iddiaları hakkında karar vermektedir. Bu işleyiş, hukuk sistemlerinin tüm farklılıklarına rağmen hepsinde baştan beri mevcuttur.

    Hukuk teknolojiye dayanan alanlardan biri olmasa da pratikte bazı teknolojileri veya araçları içerdiği açıktır. Bu amaçla şimdiden bazı deneysel ön uygulamalar ve tahminler olduğu gibi yapay zekânın yargının  işleyişindeki klasik üçgen formunda yer alan aktörlerin yerine geçip geçemeyeceği de akla gelmektedir. Yapay zekânın etik olarak düzenlenmesine değinecek olursak bazı devletlerin ve uluslararası kuruluşların girişimlerinin olduğunu görmekteyiz. Zira yapay zekâyı tek başına tüm alanlarını kapsayacak şekilde hukuken düzenlemek oldukça zordur. Avrupa Birliği, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ve G20 yapay zekâ için etik ilkeler benimseyen uluslararası kuruluşlardan bazılarıdır. OECD’nin yapay zekâya ilişkin olarak 22 Mayıs 2019'da kabul ettiği beş ilke aşağıdaki gibidir:

    1-) Yapay zekâ; kapsayıcı büyüme, sürdürülebilir kalkınma ve refahı teşvik ederek insanlara ve gezegene fayda sağlamalıdır.
    2-) Yapay zekâ sistemleri; hukukun üstünlüğüne, insan haklarına, demokratik değerlere ve farklılıklara saygı duyacak şekilde tasarlanmalı, adil ve dürüst bir topluma erişmek için gerektiğinde insan müdahalesini mümkün kılan uygun önlemleri içermelidir.
    3-) İnsanların yapay zekâ tabanlı sonuçları anlaması ve bunlarla başa çıkabilmesi için yapay zekâ sistemlerinin şeffaflığı ve sorumlu açıklamaları sağlanmalıdır.
    4-) Yapay zekâ sistemleri; yaşam döngüleri boyunca sağlam, güvenli ve emniyetli bir şekilde işlemeli ve potansiyel riskler sürekli olarak değerlendirilmeli ve yönetilmelidir.
    5-) Yapay zekâ sistemlerini geliştiren, dağıtan veya çalıştıran kişi ve kuruluşlar, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda yapay zekâ sistemlerinin düzgün işleyişlerinden sorumlu tutulmalıdır.

    Yapay zekâ ile ilgili OECD’nin ve diğer kuruluşların belirlediği etik ilkeler yapay zekânın barındırdığı fayda ve riskler arasında dengeleyici bir çerçeve çizmeyi amaçlamaktadır. Etik ilkeler de bir tarafta yapay zekânın gelişimini desteklemeyi öngörürken diğer tarafta yapay zekânın kötüye kullanım risklerine karşı insan hakları, hukukun üstünlüğü, demokratik değerler gibi temel hukuki değerlerin altını çizerek bu riskleri önlemeyi amaçlamaktadır. 

    Yargı uygulamasındaki yapay zekâ kullanımı şu an için oldukça erken bir dönemdedir ve belki de hâkimin yerini alacak bir yapay zekâya hiçbir zaman ulaşılamayacaktır. Ancak, yapay zekâ ve bağlı teknolojilerin geliştirilmeye devam edeceği ve yargı uygulamasında da yer alacağı açıktır. Bununla beraber yapay zekânın yargı uygulamasında ne ölçüde rol alabileceğini (yardımcı araçlardan yapay zekâ hâkime kadar) tam olarak kestirmek zordur. Hâkimlik mesleği araştırma, mantık, muhakeme, güçlü bir analiz ve kavrayış gibi çeşitli entelektüel ve sosyal becerileri gerektirir. Buradaki önemli nokta yapay zekânın bu becerilerin hepsine aynı anda sahip olup olamayacağıdır.

    Yargısal işleyiş genellikle dolaylı içeriğe sahip olan hukuk metinlerinin analizi ve yorumunu gerektirmesi sebebiyle daha fazlasına ihtiyaç duyar. Yapay zekânın alt alanlarından biri olan ve metin işleme zorluklarının üstesinden gelmeye çalışan doğal dil işleme (NLP) teknolojisi halen hukuki metinleri tam olarak anlamaktan uzaktır. Burada hukuki metinlerin yazıldığı dil ile NLP teknolojilerinin geliştirildiği diller arasında fark olacağı da muhakkaktır. Bir diğer nokta da tanıkların dinlenmesi ve beyanların değerlendirilmesi gibi karşılıklı iletişime dayanan süreçlerin de yapay zekâ için zorlayıcı olmasıdır. Çünkü bu tür süreçler hâkim tarafından makul olma, adalet, tutarlılık gibi somut olmayan kıstaslarla değerlendirilir. Yapay zekâ, yargı uygulamasında basit bir yardımcıdan robot hâkime kadar farklı şekillerde kullanılabilir. Yapay zekâ temelli bilgi ve belge işleme/analiz sistemlerinin yargı işleyişine katkıda bulunacağı açıktır. Örneğin içtihat araştırma safhası yani yüksek ya da eşdeğer mahkeme kararlarının araştırılması yapay zekâ ile daha hızlı yürütülebilir. 

    Yargı uygulamasında yapay zekâ kullanımına ilişkin çeşitli öngörü ve tahminler bulunmaktaysa da genel olarak yapay zekânın üç şekilde kullanılabileceği öngörülmektedir. Bunlar; Hâkime yardımcı yapay zekâ, karar taslakları hazırlayabilen yapay zekâ ve karar verebilen yapay zekâdır. Öngören yapay zekâ uygulamaları burada hâkimin davaya dair olasılıklar arasından hangisini dikkate alacağını tahmin etmeye çalışır. Yapay zekâ buradaki işlevini makine öğrenmesi ve doğal dil işleme teknolojilerini kullanarak yerine getirir. Ayrıca, makine öğrenmesine dayanan sistemlerde prensip olarak daha fazla veri daha iyi tahmin sağlar. Yani öngören yapay zekânın kullanımı arttıkça daha başarılı sonuçlar elde edilecektir. Öngören yapay zekâ sadece mahkeme kararının olasılığını göstermekle kalmaz, aynı zamanda hangi olasılıkta hangi hukuki temele ve gerekçeye dayanılabileceğini de gösterebilir. Bu nedenle, bu tip yapay zekâ uygulamaları kullanan avukatlar, mahkeme yapay zekânın öngördüğünden farklı bir karar verse bile karara karşı kanun yoluna hangi hukuki temel dâhilinde başvurabileceklerini görmüş olurlar.

    Davanın mahkemeye taşındığı ve yapay zekânın hâkime yönelik bir karar taslağı/önerisi hazırlamak için kullanıldığı durumda yapay zekânın Ceza Hukuku uyuşmazlıklarından ziyade Özel Hukuk ve İdare Hukuku uyuşmazlıklarında daha iyi sonuçlar verecektir. Yapay zekâ şu an için özellikle hukuki metinlerde, anlamsal örtülü içerik nedeniyle sınırlı kapasiteye sahiptir. Yine de yapay zekâ hâkimin çok karmaşık olmayan bazı uyuşmazlıklar hakkında karar verebilmesi mümkündür. Bu nedenle yapay zekâ hâkime giden yolda ilk adım internet kaynaklı ve teknik yanı ağır basan konular ya da bazı tüketici uyuşmazlıkları olabilir.

    Sonuç olarak, insan ile aynı veya daha üstün bilişsel kapasiteye sahip süper yapay zekâ geliştirilebilirse yapay zekâ hâkim, gerçek hâkimler için somut bir alternatif haline gelebilecektir. Ancak yine de Ceza Hukukunu da içerecek şekilde tüm hukuki alanlarda insana eşdeğer kapasitedeki yapay zekâ hâkim bir öngörüden ibaret kalacak gibi görünmektedir. Yapay zekâ hâkimin bahsettiğimiz seviyeye ulaşarak hâkimlerin bile yerini aldığı zamanda olağan işlerin büyük çoğunluğunun da artık insanlar tarafından yapılmayacağını kabul etmek gerekir. Tam da bu noktada “bütün işleri robotlar yapacaksa insanlar ne yapacak?” gibi cevabı olmayan sorular ortaya çıkabilmektedir. Böyle bir durumda akla gelen soru şu: Derdinizi bir bilgisayara anlatabilir misiniz? Belki anlatamazsınız ama yapay zekâ avukatınız anlatabilir.

     

    KAYNAKÇA

    Yılmaz, Oğuz Gökhan, Yargı Uygulamasında Yapay Zekâ Uygulaması – Yapay Zekâ Hâkim Cübbesini Giyebilecek mi, dergipark.org.tr, 12.04.21 

    Marria, Vishal, The Future of Artificial Intelligence In The Workplace (11.01.2019),

    https://www.forbes.com/sites/vishalmarria/2019/01/11/the-future-of-artificialintelligence-in-the-workplace/ sh=1934725673d4

    http://www.rossintelligence.com

    https://ec.europa.eu/digital-single-market/en/artificial-intelligence

    https://ec.europa.eu/digital-single-market/en/high-level-expert-group-artificialintelligence

    http://www.oecd.org/going-digital/ai/principles/


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.