Gören Göz İçin Fikret Muallâ

Gören Göz İçin Fikret Muallâ
  • 5
    0
    0
    0
  • Nev'i Şahsına Münhasır ressamımız Fikret Mualla'nın sanatı kadar hayatı da kendine has. Bu hayatı, en yakın arkadaşı Abidin Dino'nun harika dili ile öğrenmek bu kitap ile mümkün. Fikret Mualla'nın çalkantılı hayatını, yaşadığı zorlukları, düşüncelerini, hal ve hareketlerini anılar ile deneyimlemek keyif verici, fakat bazı anılar ise yürek burkucu.

    Fikret Muallâ Saygı, 1903 yılında İstanbul'da doğdu. Ailesi kız çocuk beklediği için ismini Muallâ düşünür fakat erkek olduğu anlaşılınca Fikret ismini eklerler. Fikret Muallâ'yı aykırı, uyumsuz ve sinirli yapan etkenlerin bazılarını biliyoruz. Bunlar, henüz küçük yaşlarında büyük tutkusu olan futbol oynarken bir sakatlık sonrası topal kalması, okulda kaptığı İspanyol Gribi'ni eve taşıması sonucu dolaylı olarak annesinin ölümüne neden olması ve annesinin ölümü sonrası babasının kısa bir süre sonra yeni biri ile evlenmesi. 1919'da hiç istemeyerek babası tarafından sakinleşsin, adam olsun, kurtlarını döksün diye, mühendis olma hedefi ile Avrupa'ya yollanır. Böylece 17 yaşında yüreğinde müthiş bir buruklukla önce Zurih'e gider, oradan da Berlin'e geçer. Zaman içerisinde en doğrusunun ressam olmak olduğu kanaatine varır. Mühendisliği hiç sevmez. Daha sonraları hem baba hem aile Muallâ'da bir açık yara olarak kalacaktır. Hiçbir zaman kurcalanmaz, sözü açılmaz.

    Bu yazıda Fikret Muallâ'nın anılarından birkaç tanesini aktardıktan sonra, Muallâ'nın yıllar geçtikçe içine kapanmasının, iyice sinirli olmasının nedeni olan ''Yurda Özlem'' temasını da anlatmaya çalışacağım. Daha detaylı ve daha fazla anıya şahitlik etmek istiyorsanız hızlı bir şekilde kitabı alıp, sayfalar arasında kaybolup bu eşsiz edebi anlatımın tadına varabilirsiniz.

    ''Seyyardı Fikret. Ne bir sehpası, ne de bir atölyesi vardı. Resim kılıfı, hem sehpa hem atölye yerine geçiyordu, özellikle iri yaptırdığı palto ceplerinden kalemler, fırçalar, boyalar çıkar, ister kahvede, ister kırda ya da bir otel odasında olsun, işe koyulunca dalar giderdi.''

    Eğitim Bakanlığı, Fikret Muallâ'dan kafadan sakat olmadığına dair sağlam raporu istemiştir. Eğer getiremezse işinden ve hocalığından olacaktır Muallâ. Deliyi akıllıdan ayırmak konusunda Bakırköy Akıl Hastanesi yetkili kılınmıştı. En yakın dostunu yanına alıp raporu almaya gider ressam. ''Beni sahiden deli sanıp sımsıkı bağlar, içeride tutarlarsa temelli, hapı yuttuğumun resmidir Abidin...'' der yolda arkadaşına. Bakırköy doktoru dost Fahri Celal ile görüşmeleri sırasında kurallar gereği sağlam raporu almak için iki, üç haftalık gözetim gerektiğini öğrenirler. Bunu biraz hafifletebildiler çünkü kalacağı odada onu eski bir dostu bekliyordu, Bakırköy'ün daimi konuğu Neyzen Tevfik.

    ''Paradan çok, resme para verme ihtiyacını duyan kişilere ihtiyacımız vardı, hele resimlerimizi yadırgamayacak, sevecek kişilere.''

    Birgün ressam lokantada artık her yerde ve sürekli kullanılan bir Atatürk portresinin sanatsal açıdan eleştirisini yaparken yüksek sesi orada bulunan Muhittin Yegen'in dikkatini çekmiştir. Ressamın bu sözlerini kötüye yoran Yegen, Fikret Muallâ'yı portreyi beğenmemek, dolaylı olarak modeli beğenmemek düşüncesiyle Atatürk'e hakaretten şikayet etmiştir, ivedilikle. Muallâ olayın ciddiyetini anlayınca Beyoğlu'ndan uzaklaşmak ister fakat polisler onu yaka paça karakola götürür. Olay Muallâ'nın Babıâli'de ki dostları tarafından duyulur ve karakoldan alınıp doğru Bakırköy'e teslim edilmesini sağlamak için kollar sıvanır. Ağır bir hapis cezasından kurtulmasının tek çaresi aklından zoru olduğuna dair rapor almaktır. Dost doktorların yardımıyla çaresi bulunur ve özgürlüğüne kavuşur ressam. 

    ''Sanatçının bahtı buna bağlıydı; gün olmuş kurtuluşu kafadan sakat olmadığına dair bir belgede bulmuştu, gün olmuş, tersine, kafadan sakat olduğuna dair bir belgede.''

    Ressam gün oluyor komşularının onu casuslamaya çalıştığını söylüyor ardından kahkahalar ve küfürler eşliğinde bir kadeh daha yuvarlıyordu, gün oluyor İstanbul'suz, Boğaz'sız, Türkçe'siz yaşamanın zorluğu karşısında eziliyordu.

    ''İstanbul gözümde tütüyor... On dört senedir hasretim memlekete, dostlara ahbaplara. Fakat korkuyorum. İstanbul'da yaşayamayacağım gibime geliyor bana. Nasıl geçinirim İstanbul'da? Deli diye Bakırköy'ü boylamak var. Kötülüğümü isteyen insanlarda.''

    Gelin son olarak Abidin Dino'nun 3 Haziran 1974'te Fikret Muallâ'nın yurda dönüşünü anlatan notlarına bakalım...

    36 yıl süren bir ayrılıktan sonra Fikret Muallâ bugün İstanbul'a dönmüş olacak. Bir DC 10 uçağının yük bölümünde bile olsa, bu gök gezisi hiçten iyi... Öbür uçta İstanbul özbeöz ressamını bekliyor.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.