Laurel: Oda Ve Müzik

Laurel: Oda Ve Müzik
  • 3
    0
    0
    0
  •  

    LAUREL: Defne

    Doğu Londra'da bir odadan başka kafalarda çiçekler açtırmak... 28 yaşında çiçekleri müzikle büyütmek.

    Çok uzun sayılmayacak ama yok olduğum süreçte buraya yeni olmayan tınıları yeni görecekler için 'ANTEROS' sonrası yeniden buralardayım.  Tabii Laurel de burada…

    Her şarkısı için farklı bir görünümde farklı histe ve düşüncede olmayı sevenlerdenseniz tam da size hitap edecek bir hanımefendiyi takdim etme gereği duyuyorum. Laurel Mae Arnell-Cullen. Uzun isimler… Göbekadları… Kültür farkları? Tamam uzatmayacağım Doğu Londra’dan selamlar o halde. Laurel her insanın hayalini(?) yaşayan bir kadın. Kendi odasında bir bilgisayar ve amatörce sayılacak kayıt ekipmanlarıyla harikalar yapan bir prenses. Yumuşak tınılardan en uç hislere kadar yankılattığı sesi güçlü olmasa da oldukça akışkan bir hisle kafamızdaki müzik kısmını yeterince mutlu ediyor. ‘Her tarz bana uyar!’ diyenlerin bir şans; ‘Bu nasıl intro outro uyumu’ diyecek kadar geek olanların da listeye ekledikleri bir isimden bahsediyorum.Tek kişilik bir senfoni aslında. Uzaydaki zaman geçitlerinin ana sponsoruymuş da o geçitlerde son sürat …scream drive faster… çalışıyormuş hissi veriyor Laurel. Bu şarkının büyüsü çok garip belki de denk geldiğim dönemle alakalıdır. Annesini o gün kaybeden bir arkadaşımı gördüğüm gün ‘hiçbir yere hızlıca gitmek’ Laurel söylediğinde daha da çarpıcı oluyordu. Peki Laurel ne etti de bunu yazdırdı?                                                                                                

     

     

    Asıl çıkışını yaptığı 2018’de yayınlanan ‘DOGVIOLET’ albümü- ki bu da yaban menekşesi demek- içerdiği şarkılarla hakkını veren aykırı bir güzelliği olan yabanıl çiçeklerin renkleri var. ‘Life Worth Living’ sözleriyle GQ dergisindeki röportajda sesini Florence Welch’in birkaç şeyin arasındaki renklilik gibi olduğu farklı aşamalarda ifade etmiş kendileri zaten. Gelelim işin sentetik müzik tarafına. Yapaylıktan uzak duran bu his aslında birden fazla şeyin birleşimi. 80’lerin renkli pikselleri, 90’ların salaş tarzı, 00’ların da kendine has birikimiyle sentetik müziğin ve amatörce görünen sanat yönetimi açısından başarılı kliplerin bir tahtı olsa oraya yerleşecek bir prenses Laurel. Bazı şarkılarında bir değer için taht verilse bile etrafından dolaştığını söylüyor o başka. Gitarını alıp yerel mekanlarda insanların önünde şarkı söylemekten haz almadığını fark edince bu tip karışık işlere girişmesi ise cesaretinin diğer bir yanı. Modern zamanların bilgisayar ve ekipmanlarla neler yapılabildiğinin; her şeyden biraz olan ama eğreti durmayan uçlarda ‘‘tebessüm ederek ağlama hissi’’ uyandıran pop olmasa da kendi tarzını yaratmış birisi.

     

    Her anlamda nereden bakarsak turnelere yetişemeyen biz iki bacaklı düşünce yığınları için müzik eşsiz bir ziyafettir. Genç, yetenekli-güzel- bir ses sahibesinden bize eşlik etmesini istemek ve bunu keşfedip defalarca dinlemek eşsiz bir deneyim. Ufak yürüyüşler, kısa yolculuklar işimizi yaparken kendimizi de unutmamamızı söyleyen İngiliz kasveti? Kapitalist işlerin çiçeklerine bir sürü merhaba! Laurel şarkılarının bazılarının isimlerini özellikle seçmiş gibi duruyor. ‘DOGVIOLET’, ‘Petrol Bloom’, ‘Limbo Cherry’, ‘Wild Side’, ‘Crave’, ‘Hold tight’... akıp gidiyor shuffle halinde bile güzel olan seslerden olması şaşırtmıştı açıkçası.

                  

    Sıkı sarılmayı, çok uzakları, yakınlığı, istemeyi hatta o kalıplaşmış bittersweet tarzının dışına taşırmayı başarmış birisi olarak Laurel geçen bulutların şekilsiz hallerinin de kıymetli, bahsedeğer olduğunu çok iyi şekilde fonetiğin sihrini kullanarak aklımıza işletiyor. Dedim ya uzaydaki zaman geçitlerinde çalmış da ‘puf!’ efektiyle birden bitmiş gibi hissettiren döngülere bizi sığıştırıyor. Herkes her tarzı dinlemek, bilmek zorunda değil. Biraz da ben gibi uzak bağdaştırmalarda yaşayarak bakıyorsanız bu dönemlere, insanlara… Biraz İngiliz defnesi uzatmam gerek size… Çok renkli dursa da farklı kişilikler için tuhaf halleri olan prenseslerden Laurel.

     

    ‘Get a place with a view

    Grow me up like flower in the city summer,

    so ı can bloom with you.’

    -SCREAM DRIVE FASTER, 2020-

     

    Birileriyle çiçek açmak hem de bu albümün adı ‘PARK’ iken. Biraz abartı işlerin başka taraflarına da bakmalısın yazan kişi derseniz ona da LAUREL ile eşlik ederek cevaplayayım ‘Wild side’ biraz böyle bir cevap olacaktır. ‘‘İçten sevin böylece incinmekten korkmazsınız çünkü bazı zamanlarda işe yaramasa da buna değer ve bu his asla sevmemek ya da hissetmemekten çok iyidir.’’ Laurel, kendisine sorulan ‘Dinleyenlerine ne derdin?’ sorusuna verdiği cevapta aslında burada tam olarak aşktan bahsetmiyor. Eylemleri yapma telaşları içinde kendimizi de unutmadan içimizi de önümüz gibi görmemiz gerektiğinden bahsediyor olmalı. Tarzlar ve kıyafetler aynadır. Giydiği renkli kıyafetler gibi  petrol çiçeklerini bile birileriyle - kendimiz dahil- açtırmamız gerektiğini ifade ediyor aslında. ‘Same Mistakes’ şarkısında bahsettiği inat aslında kendiyle düşünce savaşlarına girenler için soft bir uyarı… ‘Adored’ kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir yerlere nakaratsız şekilde harcanan zamana karşı hayatı karşısına alıyor.

    Ve ‘PARK’ bu albüm olmamış parçalar dizisinde içinden ‘Too Far’ fazla dağınık zamanlarda bir toparlayıcı görevi görüyor; birileriyle tam zamanlı mesai gibi birlikte olurken ödenmesi gereken faturaları kime vereceğini düşünenlere; ‘wish ı never know you, you have taking it too far, more than i paid for’  diyerek o yumuşak sesiyle bir sürü sinapsımızı uyarıyor Laurel. Dinlerken sırıtmayan, değiştirmediğiniz her hava koşulunda ve durumda Laurel’in sesi eşlikçi olarak bütün hislere prensesi olduğu alt akımların flamalarını açarak zarafetli bir ordu gibi ardınızda, yanınızda olduğunu tüm sevimli görkemiyle hissettiren bir ses. Laurel için sırada ne var sorusuna yine kendinden gelen cevapla ifade edeyim. Evine bitkiler alıp online olarak başladığı işlerine odaklanmak istediğini söylüyor. Olduğu yerden de gayet memnun. Salgın döneminde yaptığı ‘Best I’ve Ever Had’ şarkısının klibi de bunun göstergesi olur sanıyorum ki. Bu tarzların enleri olmaz bence olmamalı da bu işi evdeki btikilere bakarcasına yapması sentetik müziğinin güzelliğini seriyor yerlere. Aşağıya albümleri ve enleri bırakacağım yeni zamanlara karşı çok uzak olmayan müziklerde görüşmek üzere.

             

     

     

     

     

     


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.