Kim bu dedelerini astıklarım?

Kim bu dedelerini astıklarım?
  • 3
    0
    0
    0
  • Suud Kandura'sı kuşanıldı, çantada ihram sabunu, elde çevrimdışı çeviri uygulaması açık halde Cidde'ye ayak basıldı Ahali. Üstüme iyilik sağlık, lokma dökülmeksizin Ehlen ve Sehlen! 
    Buranın altını çiziyorum: Bu ülkede prens, kral, veliaht mahlassız mekan yok.

    NOT: 
    Abdullah bin Suud, İstanbuOsmanlı İmparatorluğu tarafından idam edilen Suudi-Vahhabi Emiri'dir. İnceleme başlığının adı duruma ithafen oluşturulmuştur.

    İncelemeye başlamadan evvel aktarmak istediklerimi tam açıklıkla aktaramayacağımı belirtmek isterim.
    Sıradışı ısı kapasiteli sayısız kum taneli bu ıssız dağlık yer, katettiğimiz her mil'de daha da ısınıyor, daha da çölleşiyor. Uçağımız kalktıktan sonra sırasıyla Samsun-Ankara-Antalya-Kıbrıs-Mısır(Nil hattı boyunca)-Cidde istikametinde ilerledi. Gizemli, manevi yaşantısı yüksek, bazen yasaklarıyla koyu bazen ise hafiflikleriyle anlam veremediğim bir yer Suudi Arabistan. 
    Monarşinin varlığını hissetmek için nefes almanız yeterli. Eski komşularımız olan kendileri bir vakitler Çöl aslanımız; Fahrettin Paşa tarafından Hicaz cephesi ismince yönetilmişti. En önemli 3 Şehrini deneyimleme fırsatı bulup, en önemli dini mekanlarında bulunup, Basra Körfezi çehresinde nasıl bu kadar Asya'lı göçmen bireyler bulunabilir? diye düşünürken buruştum. BBB! Minik Suudi başlıklar altında incelemelerimi en genel haliyle şöyle anlatmaya çalışayım:
    Suud Hanedanı, genel görünüm:
    Bu denli güneye yolculuk epey zorlayıcıydı. İlk Arap coğrafyası ve yerli kişilerini yerinde deneyimleme intibam hayretler ötesiydi. ''Neden çalışmıyorlar? Bir ülke bu kadar bakımsızlığı hakediyor mu? 50 ülkenin 1,57 Milyarlık güruhuna ait bu yerde neden tek bir Arap işini düzgün yapmıyor?'' Kafa sesimin sorularını dinlemenize fazla aman vermeden sebeplerini açıklayacağım; Çevre kirliliği, kişisel bakım(ferdi temizlik), kuralsızlık ve Anayasaya karşı gayriciddi tutumlu pek şık görünmeyen Polisler, askerler. 
    Hanedanın Kral ve Veliahtının fotoğrafları hemen hemen her iş yerinde duvarlara asılıyken o işletmecilerin kendileri hakkında tek kelam edemez haldeydi. Fotoğraflarını çekmek istediğim yerlerde tepki aldığım anlar bir bir gözümde. Suudi Arabistan'da ki 14 günlük macera, hayatımın en ilginç ve en duygusal anlarına tanık olacağımı ilk günden pekala hissettirdi...
    Mekke ve Medine'de yaşam:
    Mekke... Kalabalık, tuhaf, hüzünlü olduğu kadar neşeli, huzurlu olduğu kadar derin bir yer. Asla tam manasıyla anlatamayacağım Ka'be ile ilk karşılaşmamda yüzüm son derece gülüyordu. Çevremdekiler göz yaşlarına hakim olamamış, yürürken zorlanmaya başlamışlardı. Dostum ile buluşur gibi buluşmuştum. Kocaman bir hikayeye ev sahipliği yapan yerde bulunma hissi, sürekli en sevilen besini tüketmeye yaklaşır gibi. Beden rahatsızlıklarınızı unutturacak bir şuur ile büyüleniyor insan, ben ve tümü. Marketler tüm ibadet vakitlerinde kapanıveriyordu. Saatlerce gece serinliğinde oturup dostuyla sohbet etmek istiyor insan. Ayak bastığım her yerde ''iyi şeyler yapın, sağlıklı olun, akıllı olun, ağır ve ihtişamlı olun, güçlü olun'' öğütleri kulaklarıma çalınıyordu. Mucizelerin sahiplik ettiği yerde bulunmanın verdiği duygusallıkla Mısır'lı ve Burma'lı 2 arkadaş edindim. Rasgele Mekke sokaklarında gezinip kayboldum. İnsanlar yürüyen kişilerin elleri dolu ise arabasıyla yardıma koşar haldeydi. Ülkenin daimi zengin görüntüsü gözler önündeydi. Bir zamanlar buralarda şunlar yaşanmış diye sohbet ettiğim insanlarla hiç alamadığım kadar yakınlık hissi aldım ve bu mistik alışveriş benim için 10 yaş daha kazanmak gibiydi. 
    Çöllerin ortasında, burada ne yapıyorum ben yahu? Burası Dünya'ya ait bir yer mi? Neden herkes birazdan ölecek gibi neşeli ya da kederli? O hisler ile asla cevap bulamadığım lakin şimdi üzerinden geçen vakitlerden sonra anladığım kadarıyla Mekke, büyük bir çoğunluğun inanç merkezi olarak Arınma Hizmeti veriyor. 
    Ruhlar dinginleştiğine göre bir de Medine'ye hadi. Otellerden toplu vaziyette toplanılıp doluşturulduk. Çöllerden geçtik. Maymun sürülerini izlerken bir yandan Deve çiftlikleriyle karşılaştık. Farklı giyinimli kişilerden oluşan bir yığın insan... Herkesin belirgin bir kokuya sahip oluşu dikkatimi çekmişti ki birden Medine'ye vardığımızı artan binaların sayısı ve yüksekliğiyle anladım. 
    Medine en az on derece daha serin, en az onbeş kademe kadar daha sakin ve huzurlu bir şehirdi.
    Burada Osmanlı izlerine daha sık rastlamaya başladım. Eserleri inceledim, halktan insanlarla konuştum, yakın yerlerde saatlerce turladım ve yine bir gece ara sokaklarında kayboldum. Qurban isimli bölgesinde kalan otelimiz çoğu rivayet ve inanışa ev sahipliği eden kutsal mekanlara yakın, çoğu yerden lükstü. Burada kaldığım vakitlerde yalnızca analiz yaptım, incelemek için hevesli adımlar atıp durdum.
    Medine için Suudi Arabistan'ın Avrupa'sı diyebilirim. İnsanlar kibar ve görgülü olmaya gayret ediyorlar. Araçlar yayalara yol verirken bir de selamlıyorlardı. Türkler'e karşı tutum muhteşemdi. Dilimizi iyi biliyorlardı. Sempati duymayan bazı kısımlarla karşılaştığımda bile dilimizi konuşabildiklerini gördüm. İlginçti. Fahrettin Paşa'nın hüzünlü hikayesini ve Cumhuriyet kurucumuzu burada çok andım. Burada bulunan asıl ev sahibi; devrimci nitelikli kişi, düşünür ve insan hakları savunucusu Muhammed(a.s)'ın ta kendisiydi. İnsanlar bu yüzden çekingen, utangaç, huylu, anlayışlı idi. Tespit ettiğim bu durum için kafilemdeki çoğu birey bakış açımın farklılığını dile getirip durdular. Burada bulunmak büyük onur. 
    Eleştiri: 
    Rasyonel yaklaşımlarla, objektif ve dümdüz halde söylüyorum ki; Araplar TEMBEL!
    Ülkenin tüm çalışanları Asya'lı. Çoğunluk uzak doğulu, azınlık kendileriydi. Bazı anlarda ülkemde askerlik yapmaları gerektiğini bile düşündüm. Havalimanından başlayan plastik atıklar şehir içlerine kadar geliyor, Asya'lı çalışanlar tarafından temizleniyordu. Birileri Arap'lara Hijyenden de bahsetmeli. Kültür farklılığına deyinmiyorum, dikkat çekmek isterim ki vaktinde Arap bilimi olmasaydı günümüz Avrupa ve Amerika'sı bu denli gelişmiş olamayacaklardı... DA! Ne bu salmışlık? Coğrafi özelliklerden mi? Fazla baharattan mı? Konu inanç ise fazla tamahkar, inanç gereği bilim kısmında ise kocaman çuvallayışlar. 
    Mekke ve Medine küçük şehirlerden oluşuyor... Kalabalık ortamın, bulaşıcı hastalıkların, kişilerin güçlü parfümlerle diğer tüm fonksiyonlarını kaybetmelerinin bir izahatı olmalı. Başlarındaki heriflerden de fazlasıyla çekiniyorlar. Çünkü hemen hemen tüm afişlerde 3 kişinin fotoğrafları, çöllerin arasındaki Kuzey Kore adeta.
    Daha modern bir görünüme, anlayışa, haklara sahip olmalılar. ''Fakir'i Medine dilencisi, zengini Altın dişli.'' -Ee? Yapılmak istenen bu değildi! dedirtiyor bana. Yapılmak istenen bu olamazdı. Asıl mesaj bu değildi. Geliş, bilimle kal, temiz ol ve en başta oku denilmişti bu topraklarda. En başta oku...
    İKRA/ sevgili dost. İlk öğüt.
    İKRA/ memleketin aydın kişilerince tavsiye edildiği gibi, asırlardır.
    İKRA/ ki, bu sayede evren; ağzına kadar dolu hediye kutusuna çevriliverilsin.
    Dünya'lı tüm yaratıklara dolu dolu sevgi ile.
    İnceleme benim nezdimde sona ermiştir. 
    Aleyhinize selam olsun...



    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.