Truman şov felsefesi, benliğin tanımı üzerine bir kurgudur, bir düşünce deneyidir. Bir yönetmen tarafından doğumundan tüm yaşamına kadar canlı yayına dahil edilen ve hiçbir şeyden haberi olmayan Truman, ya etrafındaki kurgunun farkında olacaktı, ya da bu kurgudan bihaber kendisine çizilen hayatı yaşayacaktı.
Yönetmen her ne kadar Truman'ı kendi benliğinde tutmak istese bile, Truman kendi isteği ve iradesi doğrultusunda hareket etmeyi seçti.
Truman filmin başından beri Fiji'ye gitmek istiyor. Yani dünyanın diğer ucuna, yani bilincin sınırlarını zorlamak istiyor aslında bunu isteyerek. Bazen içinde bulunduğunuz durum, hayatınızdaki insanlar buna müsade etmezler belki fakat insan doğası gereği sınırları zorluyacak ve her şeyin üstesinden gelebilecek kapasitede olan bir varlıktır.
Bu yüzdendir ki hayatla mücadele etmeyi bırakmayanlar sonunda hep kazanır.
Bu film sosyolojik olaylara trajikomik bir yaklaşım sergilemektedir. Film, aslında var olduğumuzu, yaşadığımızı, dokunduğumuzu, yediğimizi, gördüğümüzü ama bunların yapaylığını gösteriyor.
Filmin vermek istediği asıl mesaj, toplumun ve medyanın etiğine yönelik değil, bireyin etki sorunsalıyla ilgilidir. Herkesin izlerken bir şeyleri sorgulayacağı aşikar. Kendinizden bir şey bulmanızda oldukça olası. Çünkü aslında hepimizin hayatları bir başkasının elinde oyuncak olmuş durumda.
Mesele Truman gibi her zorluğa ve güçlüğe rağmen bunun farkında olup aydınlanma yaşayıp yaşayamamakta.
Filmin en sevdiğim repliğiyle bitirmek istiyorum yazımı
Yönetmen: Seni senden daha iyi tanıyorum Truman.
Truman: Kafamın içine hiçbir zaman kamera koyamadın.
Yorum Bırakın