Aylaklığa Övgü bir bakıma distopik bir denemedir. Çünkü çalışma kavramının günümüzdeki geçirdiği reforma ışık tutuyor. Yazarımız: ''Eğitimin kısmen, boş vakitlerini akıllıca kullanabilmelerini mümkün kılacak zevk inceliklerini insanlara kazandırmayı hedef alması esastır.'' diyor. Burada da klasik eğitim anlayışından dışarı çıkıldığı görülüyor. Günümüz dünyasıyla kıyas ettiğimiz zaman evet doğru bir yaklaşım. Gelişen ve hep ileriye giden teknoloji, beraberinde getirdiği hayat boyu öğrenme kavramı ile bizi her yaşta ve konumda eğitilebilir kılıyor. Öğrenmeyi istediğimiz yeni alanlar hakkında bilgi edinme uğraşı bir anlamda boş vakitleri doğru değerlendirmek anlamına geliyor.
''Bir insan kazandığını harcadığı sürece, kazanırken başkalarının ağzından aldığı lokmaları en aşağı katıyla, kazandığını harcarken yine başkalarına veriyor demektir'' diyor Bertrand Russell. Aslında birikim yapmayı öğütlemeyen bir bakış açısına sahip yazar. Bu kötü bir yaklaşım gibi gözüksede ekonomik akışın sağlanabilmesi, herkesin kazanabilmesi için kazanılanı harcamak mantıklıdır.
Aylaklığın imtiyazlı sınıflara ait bir imtiyaz olmaktan çıkışı çağdaş çalışma anlayışının bir getirisidir. Gün geçtikçe çalışmanın erdem olarak olduğu inancı değişiyor. Boş vakit değerlendirme kavramıyla birlikte çalışma ahlakı, köle ahlakı kavramıyla iç içe değerlendiriliyor. Russell'da ''Çalışma ahlakı köle ahlakıdır. Modern dünyada ise köleye ihtiyaç yoktur'' diyor. Köleye ihtiyaç yoksa bunu nasıl düzene sokabilirz? Çağdaş teknolojinin imkanlarıyla boş vaktit insanlarla arasında paylaştırılabilir. Bu da çalışanlardan daha verimli olmasını ve kendilerine daha çok vakit ayırabilmelerini sağlar. Covid-19 pandemisiyle birlikte çevrimiçi, evden çalışma stratejileri gelişti. İnsanlar hem salgın koşullarında bir araya gelmemiş oldular hem de evden çalışmanın verdiği konfordan, zaman tasarruffundan yararlandılar. Russell'ın ihtimal olarak gördüğü boş vakit pay edilmesinin gerçekleştiği görülüyor.
Fazla boş vakite sahip insanlar aylak olarak nitelendirilsede insanın kendini bulabilmesi amacıyla sadece maddi kazancı, geçimi için değil ilgi ve zevkleri içinde çalışacak vakit bulabilmeleri önemlidir. Russell'ın verdiği örnek istihdamın doğru yapılmadığı zaman işsizliğin ve ortaya çıkacak ekonomik sıkıntıları güzel tasvir ediyor. ''Sıradan işçiler günde dört saat çalışsalardı hem her şeyden herkese yetecek kadar bulunurdu, hem de ortada işsizlik kalmazdı.'' yorumu günümüzde de işsizliğe neden olan en büyük problemlerden biri. Uzun iş saatleri, nöbetler hem bireyi yorar hem de bu işi yapabilecek insanların istihdam edilmesinde büyük bir engeldir.
Felsefe neden Mısır'da değil başka bir toplulukta değil de Antik Yunan'da ortaya çıktı? Antik Yunan'ın büyük bir kısmını oluşturan İyonyalılar da zengin bir sınıf vardı. Geçim, güvenlik gibi temel yaşamsal faaliyetlere erişim kolaylaşınca insanlar fazlaca boş vakite sahip oldular. Bu da beraberinde başka arayışlar düşünme faaliyetleri ve felsefenin doğuşuyla şekillendi. Aslında bu denemenin ana fikri de bununla ilişikili: ''Aylak sınıf olmasa insanlık barbarlıktan hiç kurtulamazdı''
Günümüz çalışma şartları içerisinde sanatsal, kültürel, düşünsel faaliyetlerin yerine bakacak olursak pek bir yer edinebildiğini söylemek zordur. Çünkü çalışmak geçimi sağlamak için gereklidir. İnsanlar temel gereksinimlerin sağlanabilmesi için ne iş verseler yapılır modunda olmak zorunda kalıyorlar. Bu ne demek oluyor? Uzun, yorucu mesailer bireyin kendine vakit ayırmasında büyük bir engel. Kişisel vakit ayıramamanın sonucu ise farklı alanlarda yetkin olabilecek cevherlerin çıkamaması. Örneğin iyi bir yazarın, iyi bir ressamın, şarkıcının...Toplumsal algılar da bunda büyük pay sahibi. Bu işler geçimini sağlamaz, çalgıcı mı olacaksın vb gibi hoş olmayan yakıştırmalar yaparlar. Bilimin, sanatın, edebiyatın gelişebilmesi aylak sınıf olarak adlandırılan kişilerin çabalarıyla mümkün olmuştur. Günümüz dünyasının şekillenmesinde o sınıfın payı büyüktür.
Yorum Bırakın