- BELKİ’LER ÖLDÜ, KEŞKE’LER YAŞIYOR -
Bir, iki, üç…
Eğer yastığın pencereye bakmıyorsa, o odanın gökyüzü tavandır. Yıldız yok diye hiçbir sabah sahici bir gökyüzü gibi de gelmez elbette, yıldızı da olmayıversin! Ne yapacaksın daha yıldızı? Boşver! Sanki gerçeğinde tüm yıldızların kaymamış gibi bir de yalancısında mı yıldız arayacaksın? Ben bu soruları daha sabaha kadar sorarım bak, karışmam. Boş ve kuru bir tavanda yıldız aramak mı? Delirmek o kadar kolay değil, delirme!
Bir, iki, kaç…
Sanırım gerçekten deliriyorum! Ne, adını sanını bilmediğim kâbusları tanırım artık, ne de o kâbuslara götüren uykuları. Damarlarımın gerginliğini her nabızda hissediyorum bileklerimde. Evet, ne o gerçeği inkâr mı edecektim? Üzgünüm, ben pek bilmem inkârı. Duymamış gibi yapamam, görmemiş, bilmemiş gibi yapamam. 7 yıl önce garsonluk yaptığım o kitap kafenin rüyasını gördüm dün gece, sence neyi inkâr edebilirim, hadi ama! Rüyalar bilinçaltının insan bedenine oynadığ… ÇAT! (yumruk)
“Her uyku bir oyundan ibarettir o zaman” demezler mi ulan adama? İnanmadım hiçbir zaman, inanamıyorum. Adını sanını bilmediğim kâbusları iliklerime kadar ‘gerçek’ yaşayabiliyorsam, o gerçeklik sadece kâbuslara has olmasa gerek, değil mi ama?
Sen bana biraz bu Cumartesi’den bahsetsene. Hava bugün güneşli ve gökyüzü mavi… Tabii ki de gökyüzü mavi olacak! Yoksa güneşi nasıl göreceksin? Niye, gökyüzü mavi değilken bile güneşi görebildiğin zamanlar olmadı mı ulan senin? Yine ulan dedi…
Bir, iki, hiç…
Bu sefer kimseye pabuç bırakmam! Acıyı ben yazıyorken, kimsenin başrolü alıp da fırsatı (adeta)becermesine izin vermem. Hem o kadar ucuz değil yazdıklarım, hem de zaten herhangi bir paha biçmiyorum. Onların anlatmaktan gocunduğu acıyı ben sayfalarda duman ediyorum, dahası; onların anlatmaktan ‘kaçtığı’ her şeyin edebiyatını(!) yapıyorum ben… Bilmem kaç bin yıl önce yaşamış uygarlıkların bile kaçmadığı acılar varken, onların yaptığı olsa olsa ucuzluk olur. 3 yılda binlerce -veya belki- milyonlarca ‘belki’ler doğurdum ben. O 3 yılda yine aynı ağırlıkta ‘keşke’ler söndürdüm belki kül tablasına… Hiçbir yerde hiçbir zaman, yaşadığım hiçbir acının enayisi olmadım ki pabucu onlara bırakayım! İliklerime kadar yaşadığım şeyin bedavacısı da değilim nasılsa, dibine kadar devam! Sarhoşluğu canhıraş yaşamadım hiç, o yüzden g*tü başı dağıtmanın ne demek olduğunu bilmem. Stres bozukluğu? Sen ne bileceksin sarhoşluğu? Biraz baksana, oturduğun yerden acı(mak) ne kadar kolay değil mi, ucuz ve basit hem de. Sen aynı şeyi 3.kez yaşayana dek kimse sormayacak ne de olsa. Hiç tanımadığım bir kadının değil, bıçağın sırtında uyuduğum müthiş sancılı geceler biliyorum; şimdi hiç bilmeyene bunu anlatmak da ne bileyim…
Yastığın pencereye bakmıyorsa, tavanın gökyüzündür, öyle mi?!
Yorum Bırakın