Advertisement
Advertisement

DELİ'CIOUS ZİKİRLER

DELİ'CIOUS ZİKİRLER
  • 1
    0
    0
    0
  • TAMAM BU SEFER AKILLANDIM DİYORSUN?..

    Yastığın soğuk yüzüne rağmen terk ettiğim uykular bile hesap soracak benden. 
    ‘Öyle olmayacak!’ deme, aynen öyle olacak. Ne bağırması, ne küfrü? 
    Boğulduğum her derenin kıyısını ezberlemişim de bir beni suya iteni bilememişim gibi. Konuşmayı unutmuşun hâlinden yalnızca duymayan anlar! Duyanın da kendine hayrı kalmamış zaten, duysa ne duymasa ne. Evet, suratım yine dokuzu çeyrek geçiyor. Kafamın içi zaten kendisine ait olmayan bir coğrafyada neslini sürdürmeye çalışan tilkilerle dolu sanki. Tilki mi? Ne tilkisi? Bu soruyu doğru tonlamayla okuyanlar çoktan anladı bile… Evet evet, biz kötüyüz onlar iyi(!). Galibi hiçbir zaman belli olmayacak bir savaş için yırtınırken, neyi veya neleri kaybettiğini bilemeyecek kadar aptallaşmak neden? O derelerde boşuna su yutmadım, her yudumun da kıyak bir öyküsü var, merak etme sen.
    Ferdi Tayfur? Yok yok, bu bizzat ben! Vuslat mı hasret mi, adını sen koy.

    İSYAN, BİLEKLERİMDE?..

    Yalan değil, ne olursa olsun öğrendim savaşmayı. Kaybetmeyi ya da kazanmayı umursamadan, sadece ‘savaşıyor olmak’ bile tek başına kıyaktır. Tam 10 yıl önce… Ortaköy sahil, yosun kokusu, sabahın dördü, o zamanlar acıya kördüm. İlk savaşımı vermiyordum belki o zaman ama yine de içimi okşayan bir şey olduğundan hiç şüphem yok. Yazıp yaşadıklarıyla, yaşayıp yazdıklarının arasında sıkışan bir kafanın içinden, savaşmaktan aldığı hazzı inkâr edecek fikirler çıkmasını da bekleyemezsin, değil mi? Ben de tam olarak bunu kabullendiğim gün anladım savaşmanın ne kadar kıyak bir şey olduğunu…
    Kaybedeceksem de ‘savaşarak’ kazanacaksam da ‘savaşarak’ demişim! 

    Omuzlarımdan indirdim artık isyanı, isyan bileklerimde!

    DÜŞÜNEBİLMEK İÇİN, ARA SIRA KENDİMDEN MÜSAADE İSTİYORUM!

    En sonunda delirdim, kendimden kaçmamayı da öğrendim. Kendimden kaçmamayı öğrenirken de kaçırmamam gereken başka ne varsa hepsini tek tek kaybettim. Tek kolda iki karpuz olmuyordu, değil mi? Belki yaklaşık bir 6-7 yıl hazıra konmuşumdur, beklemişimdir, hayat altın tepside bana şahaneler sunsun diye.
    Biri de çıkıp demedi ki ulan: Var mı rüzgâra ekmek banmak?! “Hazırım!” diyemezdim, çünkü hiçbir zaman hazır olmadım. Avare sanıyordum kendimi o zamanlar, sanrımın tek sebebi de korkularımmış. Delirene kadar kayıplarımı saymak da aklıma gelmemişti, 'hep kaybetmekten' tırstığım için. Neyse ki delirdik de artık, kaybetsek bile korkmuyoruz! İllet eden ağrılar başımı rahat bırakmasa da alışalı çok oldu artık, koyver gitsin!

     

    VE ÂH ÜNLÜ'DEN ALINTI YAPILIR...

    I.
    Geceye koyuldum.

    Yıldızları dürüp kaldırmışsın
    Çözdüm indirdim
    Aya gayri ihtiyari baktım, yıkanmış ağlıyordun
    Mintanımı değiştirdim, gürze gül çaldım
    Şems derlerdi inanmazdım
    Sen kın dedin, inandım

    II.
    Yol sürüyor.
    Geceyi felç eden sessizliği yaka cebimden söküyor
    Ve ayaklarıma ilave ediyorum
    Sanki akdeniz benim oğlum değil
    Künye kayıp
    Fünye çekili
    Gönyeyi kaptırdığım çingeneyse
    Çoktan Buhara’yı yakmış olmalı
    Ki bu, lüzumundan fazla para harcıyoruz demektir.

    III.
    İşi bıraktım
    Artık aynaya da bakmıyorum
    Çünkü
    İlan etmek;
    Seccadeyi aynı anda kendi gırtlağına da uygulamaktır.

    IV.
    Seni seviyorum.


    Yorumlar (0)

    Bu gönderi için henüz bir yorum yapılmamış.

    Yorum Bırakın

    Yorum yapmak için üye girişi yapmalısınız. Üye girişi yapmak için buraya tıklayınız.